- Bu satırları okurken başınızın içinde neler olup bitiyor?
- Gözlerinizle kelimeleri görüyorsunuz ve bu kelimeleri anlamlandırıyorsunuz. Peki, bunları nasıl biliyorsunuz ve gerektiğinde nasıl hatırlıyorsunuz?
- Duyduğunuz seslere nasıl tepkide bulunuyorsunuz? Bu tepkide bulunma süreci nereden kontrol ediliyor?
- Yediğiniz bir yemeğin tadını, kokusunu, görüntüsünü ne şekilde değerlendiriyorsunuz?
- 5 duyu organıyla aldığınız mesajları nasıl ve nerede anlamlandırıyorsunuz, hiç düşündünüz mü?
Bütün bu soruların cevabı kafanızın içindeki mükemmel evrenin (beyninizin) kıvrımlarında. Evren diyorum, çünkü sınırları ve potansiyeli hakkında, evrenle kıyaslanacak derecede muhteşem bir organa sahibiz. Bu organımızın adı BEYİN. Kütle olarak değerlendirir ve düşünürsek hata ederiz. Algılayan, düşünen, merak eden, hesaplayan, tefekkür eden, tasarlayan, anlayan, sor(gulay)an, karşılaştıran, bilgileri saklayan, hatırlayan bir yapı olarak beynin kapasitesi evrenin genişliğiyle benzerlikler taşımaktadır.
Beyin, en gelişmiş bilgisayarla bile kıyaslanmayacak derecede mükemmel ve sırlı bir parçamız… En yakınımızda, kafamızın içinde olmasına rağmen birçok insan için düşünce ve ilgi bakımından en uzağımızda konumlandırdığımız bir organımız o.
Günlük hayatın telaşından mıdır yoksa kayıtsızlığımızdan mıdır ne, bir türlü gerekli önemi vermediğimiz beynimizin sınırsız diyebileceğimiz bir kapasitede olduğu son araştırmalarla aydınlatılmış durumda. Her insanın içinde uyuyan bir dev misali keşfedilmeyi bekliyor her an. Bu dev gücün farkında ve bilincinde olmak için bu satırları okuyor, anlıyor ve uyanıyorsunuz. İçinizde uyuyan güçlerinizi, size hediye olarak verilen potansiyelinizi hakkıyla kullanabilmenin yolunu öğrenmek ve yaşamak çok önemli. Bunun için bir bedel ödemeniz gerekiyor. Bu bedeli şimdi, zamanınızı şu an okuduğunuz bu satırlara vererek ödüyorsunuz. Kazançlı ve isabetli bir bedel bu. İçinizdeki uyuyan güçleri bilmek için ödenen tatlı bir bedel…
Bir seminerimde beyni 1 günde süper işler hale getirmenin püf noktasını soran bir katılımcı vardı. Gülümsemiştim. Böyle bir yöntemin dünya üzerinde olmadığını, varsa da haberim olmadığını söyledim. Bu bir süreçtir; çaba, gayret ve ısrar isteyen bir süreç… Yani bedeli olan bir süreç. Paranızı ve zamanınızı vermek bir bedeldir az önce ifade ettiğim gibi.
Tekrar beyin denilen mucizeye dönelim. Beyin, vücudumuzun tüm faaliyetlerini denetleyen bir kumanda merkezi gibidir. Mükemmel ve kusursuz yapısıyla bilim adamlarını hayretler içinde bırakacak kadar kompleks bir yapıdadır. İşitme, görme, dokunma, tatma ve koklama gibi faaliyetlerin gerçekleştiği yerdir beyin. Beynin fonksiyonlarını sıralamakla bitiremeyiz zira sınırsız diyebileceğimiz sayıda görevi vardır. Vücudumuzun her noktası arasında milyarlarca sinir ile bağlantı kurar beyin. Tıpkı elektrik kabloları gibi, vücudunuzdaki sinirler beynimize mesajlar iletmektedir. Bu bağlantının anlamlandırıldığı merkez, beyindir.
Beyni Maksimum Düzeyde Kullanabilme İradesi
Beyin, kalp atışlarını ayarlar ve bedenin ısısını düzenler. Beyin, sinir sisteminden geçen bütün mesajları koordine eder. Ve bu mesajları (verileri, bilgileri, uyarıcıları…) öğrenmemizi, hissetmemizi, anlamlandırmamızı sağlar.
IBM firmasının uzmanlarından Bernstein, beyin-bilgisayar benzetmesine, “Beyinde olağanüstü bir paralellik hâkim… Tek bir bit bilgi bir anda 100 bin nörona (beyin hücresine) yayılabiliyor. Böylece beyin, bilinen en hızlı bilgisayardan yüz binlerce kat daha hızlı oluyor. Bizim ise elektronikte bunu gerçekleştirmemiz mümkün değil…” şeklinde bir yorum getirir.
Bilim adamları beyin potansiyelimizin ancak %1’ini kullandığımızı söylüyorlar. Bu durumda beynimizin geriye kalan çok büyük bir kısmının kullanımı yok. Bir nevi atıl kalmış durumda. Ancak bence önemli olan, ne kadarını kullandığımızdan çok, ne kadar verimli kullandığımız. Bu oranlar yeni araştırmalar ile değişebilir. Değişmeyen tek şey ise, sizin kararlığınızın gücü ve beyninizi maksimum kullanabilme iradesidir. Bu iradeyi her gün, her an gösterdiğinizde yaşamınızın kalitesinde meydana gelecek değişikliğe siz bile şaşıracaksınız.
KUTU
Çırak Kalmamak İçin…
Beynimiz bir et yığını değildir. İşlevselliğini ve görevlerini düşünürsek uçsuz bucaksız bir evrenin kafatasımızın içinde var olduğunu görürüz. Bu mükemmel potansiyelden habersiz olan bir insan ise, ömrü boyu çırak olmaya mahkûmdur.