Beynini Kullan Kardeşim!

0
837

Beyin nasıl kullanılır?
Beynin temel işlevi düşünmektir. İnsanın beynini kullanması için düşünmesi lazımdır. Peki, düşünmek nasıl yapılır?
Hayatımızı sürdürürken yaşamımız boyunca milyonlarca olayın içinde oluruz. Çoğunlukla olayların yanı başımızdan akış hızına kendimizi kaptırırız. Doğumdan ölüme kadar olan sürede çoğunlukla bize öğretilen bilgiler eşliğinde yaşarız.
Ailemizde öğrendiklerimiz, okullarda öğrendiklerimiz, işte öğrendiklerimiz, arkadaşlarımızdan öğrendiklerimiz ile hayatımız şekillenir.
Bize öğretilen milyonlarca bilginin içinde kadim kültürel mirasımızın güzel bilgileri de vardır, uyduruk saçma sapan bilgiler de vardır.
Bir atom mühendisi gidip türbelere çaput bağlayabilir. Atomun bilgisine sahip olmak, saçma bilgilerin kölesi olunmayacağını anlamına gelmez. Neden? Çünkü düşünme orada istifa ettirilmiştir.
İnsan, atomdaki muhteşem sistemi görüp, sonra insan, evren ve hayat arasındaki muhteşem ahengin peşinde düşebilir. Ya da kitaptaki bilgileri ezberleyip, atomla türbe-çaput bağlama arasında bir bağ bile kurabilir. Çünkü o düşünen bir beyin olmaktan çıkmış, kitap bilgilerini tekrar eden, sorgulamayan, beynini çalıştırmayan bir makineye dönmüştür.
Maalesef insanlarımızın tüm sorunu budur. Çoğumuz hayat üzerine, geçmiş ve gelecek üzerine kafa yormuyoruz. Kendi kimliği ve kişiliği için kafa yormayan bir insanın atom molekülleri konusunda ordinaryüs profesör olmasının kendisine ne faydası vardır?
Hayat, doğum ve ölüm arasında iki tarihten ibaret değildir. Hayat; doğum ve ölümün öncesi ve sonrasını keşfetme yolculuğudur. İnsanın varlık amacı; kendini keşfetmesi dolayısıyla da hayatı, evreni keşfetmesidir.
Bu satırları okuyan herkes lütfen kendisine bir sorsun:
Ailemizin, okulumuzun, çevremizin öğrettiği bilgilerin yüzde kaçını sorguladık? Bu bilgi gerçekten doğru mudur, derdi ile kaçımız dertlendi?
Bütün kitaplar aynı bilgiyi yazıyor diye o bilgi doğru olmak zorunda mıdır?
Bütün büyükler aynı bilgiyi anlatıyor diye o bilgi doğru olmak zorunda mıdır?
Bütün dinler, inançlar aynı bilgiyi kutsuyor diye o bilgi doğru olmak zorunda mıdır?
Bu sorularımız çoğaltabilir. Soru sormasını bilirsek cevapları da buluruz. Ama öncelikle soruların ehemmiyetinin farkına varmamız gerekir.
Bize hep cevapların önemli olduğu öğretildi. Oysaki cevaplar yokken sorular vardı. Soru sormayanlar, soruların peşinden gitmeyenler her zaman başkalarının cevapları ile yetinmişlerdir.
Tarihteki tüm devrimcilerin, tüm büyük insanların ortak paydası, beyni kullanmaya çalışmalarıdır. Sorgulamışlardır, hakikatin peşinden koşmuşlardır. Bu arayışlarının sonunda çoğu zaman öldürülmüşler, hakarete uğramışlar ve hapsedilmişlerdir. Ama unutmayın; tarih bu gün Galileo’yu hatırlıyor ve bizlere hatırlatıyor. Onu yargılayan isimleri ise bilmiyoruz. Tarih, onları yaşatmayacak kadar adilane davranmıştır.
Kendi kişisel tarihiniz tüm tarihlerin üstündedir. Kendi tarihinin kahramanı olamayanlar hiçbir tarihin kahramanı olamazlar. Kendi tarihimizin kahramanı olma yolculuğu ise sorgulamaktan, aramaktan, şüphe etmekten geçer.
Arayın. Hakikati, gerçek bilgiyi arayın.
Sorgulayın. Hayatı ve size öğretilmiş bilgileri sorgulayın.
Şüphe edin. İnançlarınızdan, inandıklarınızdan, bildiklerinizden şüphe edin.
Ancak bunları yaparsanız gerçek bilgilere ve gerçek inançlara sahip olursunuz.
Sürüden ayrılanı kurt kapar, diyerek korkutulmuş bilinçaltlarınızda bir devrim yapma zamanı gelmiştir. O devrimin adı da BEYNİNİ KULLANMA DEVRİMİ’dir. Bu devrim tüm devrimlerden önde ve yücedir.
Sevgili okur, gün senin günün.
Başlamak içi*n ne duruyorsun?

Adem Özbay

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız