Her insan hayatında risk alır. Önemli olan ise alınan riskin insanın zihinde yarattığı uzun süreli baskıya dayanabilmektir. Çoğu zaman bizlere risk almanın işin zor ve önemli tarafı olduğu empoze edilir. Halbuki, olayı biraz daha etraflıca değerlendirirseniz, hiç de öyle olmadığını görürüsünüz.
Söyleyin Allah aşkına, risk almanın nesi zor? Gidersin bankaya, başvurursun kredi için, atarsın imzanı 200.000 YTL'nin altına, üstüne üstlük, o anda elinde bunu ödeyecek beş kuruş da yoktur. İşte bu kadar! Birkaç saniyede aldın riski. Hiç de zor olmadı. Bir imza ve en fazla 3 dakikana mal oldu. Oldu, ama ya sonrası?
İşte asıl mesele bu! Her şey bu andan sonra başlıyor. Burada …
Z. Müge KASAROĞLU
mukasaroglu@yahoo.com
Her insan hayatında risk alır. Önemli olan ise alınan riskin insanın zihinde yarattığı uzun süreli baskıya dayanabilmektir. Çoğu zaman bizlere risk almanın işin zor ve önemli tarafı olduğu empoze edilir. Halbuki, olayı biraz daha etraflıca değerlendirirseniz, hiç de öyle olmadığını görürüsünüz.
Söyleyin Allah aşkına, risk almanın nesi zor? Gidersin bankaya, başvurursun kredi için, atarsın imzanı 200.000 YTL'nin altına, üstüne üstlük, o anda elinde bunu ödeyecek beş kuruş da yoktur. İşte bu kadar! Birkaç saniyede aldın riski. Hiç de zor olmadı. Bir imza ve en fazla 3 dakikana mal oldu. Oldu, ama ya sonrası?
İşte asıl mesele bu! Her şey bu andan sonra başlıyor. Burada iki seçenek var. Ya korkuların girdabında boğulacaksın, ya da o girdabın üzerinden kuş misali uçacaksın. Ama sanma ki uçmak öyle kolay bir iş. Hele de biraz rüzgar varsa, süzülür giderim dersen, kaptırıverirsin kanatlarını o rüzgara, ondan sonra yine "cuuup" girdaba…
Risk alan insanlara baktığınızda iki tip görürsünüz. Birinin bakışlarından çaresizlik akar. Kafasının içinde; "Ya ben ne yaptım, ne zaman oldu bu kadar borç, şimdi ben ne yapacağım, nasıl altından kalkacağım?" cümlelerin saniyede 100 km hızla aktığını rahatlıkla anlarsınız. Zihinlerindeki tarlada pireleri, sürekli deve olarak yetiştirmektedirler. Bir iş yapıp kurtulmak isterken, nereden başlayacaklarına bir türlü karar veremezler. Sanki alacaklılar sürekli enselerindeymiş gibi, onlarla yatar, onlarla kalkarlar. Tabi bu aşırı samimiyet sonunda meyvesini verir: Panik!
Korku ve Endişeden Sıyrılıp
Riske Atılmak
Uçurumun kenarında paniklerseniz ne olur? Cevap çok basit. Birkaç kez sendeler, sonra da hayatınızın ilk ve son uçuş denemesini yaparsınız.
Riski aldıktan sonra asıl sınav başlar sizin için. Hangi konuda risk almış olursanız olun, süreç hep aynı işler. Belki görücü usulü evliliğe karar verdiniz ve eşinizi şansa, kadere deyip düğünde göreceksiniz. Belki bir iş yapacaksınız, borçla, krediyle sermaye edindiniz. Ya da ultrasonda üçüze hamile olduğunuz belli oldu ve toplam geliriniz 800 YTL olduğu halde, aldırmayıp, Allah'ın işine karışılmaz dediniz. Karnede üç zayıf vardı ve karneyi saklayıp ailenize "Karneyi kaybettim, ama tüm dersleri geçtim." deyiverdiniz yerseler umuduyla, masum bakışlar eşliğinde… Hatta sizi üniversitede okuyor sanıyorlar da, siz çoktan bırakmışsınız okulu, hayata atılıp kısa yoldan zengin olma derdindesiniz.
Kim bilir, şu anda dünyada kaç kişi irili ufaklı bir çok riski dahil etmekte hayatına. Kimisi panikleyip batacak, kimisi cesurca çabalayıp çıkacak.
Paniklediğinizde melek yüzlü iki düşman edinmişsiniz demektir. Adları 'Korku' ve 'Endişe'dir. Biri bir omzunuza, diğeri de öbür omzunuza oturur, gece-gündüz konuşurlar sizinle. Hiç yorulmazlar ve sizi asla rahat bırakmazlar. Bu ikisinin tek bir amacı vardır, sizi çok özel(!) bir yere götürmek isterler. Sizin için özenerek yarattıkları hayatınızda görmediğiniz kadar büyük bir girdaba…
Hayatınızın Akış Yönünü Çevirmek İki Saniyenizi Alır
"Rastlantının Böylesi" isimli filmi ne zaman izlesem, hep aynı oranda etkilenir ve düşüncelere dalarım. Film; temelde başrol oyuncusunun, metroyu iki saniye farkla kaçırdığı ve kaçırmadığı zaman hayatının nasıl olacağını iki boyutta inceliyor. İzlediğiniz zaman sadece iki saniyenin bir insanın hayatını nasıl iki farklı yöne sürükleyebileceğini gördüğünüzde tüyleriniz ürperiyor. Yani topu topu iki saniye. Bir… İki… İşte bitti ve belki de hayatınız değişti. Sihir gibi, değil mi?
Sadece iki saniye bile hayatınızı farklı iki uca taşıyabilirken, korkuların eşliğinde aldığınız tek bir yanlış karar, hatta bir türlü alamadığınız bir karar sizi nerelere sürükler? Ya sağlıklı düşünüp sağlam adımlar atmayı başarabilirseniz, korkuların girdabına kapılmazsanız hayatınız hangi yönde ilerler?
Her şey riskten sonra başlar. Beyninizin içinde olup bitenler, sonucu belirler. Ya sıkıntı ve korkuyla kaçmaya çalıştığınız sona daha çok yaklaşırsınız, ya da o riski alırken kurduğunuz hayallerle kucaklaşırsınız. Karar sizin.