Ulu Sultan Abdülhamid Han

0
1183

10 Şubat 2015, Sultan 2. Abdülhamid Han’ın 97. ölüm yıldönümü.. 

Büyük Padişah 22 Eylül 1842 tarihinde dünyaya teşrif etti.. Ölümü ise 10 Şubat 1918 tarihinde oldu..

Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han Hazretleri vatanını milletini çok seven bir padişahtı ve 33 yıllık saltanatı müddetince bir karış Osmanlı toprağını elden çıkartmamıştı..

Ancak; entrikacılığı ve dalavereciliği yaşam biçimi yapmış bir grubun tetikçileri tarafından tahttan indirildi.. Ardından da, Osmanlı Devleti’nin iki yakası bir araya gelmedi..

Ellerinde Şeyhülislâm Ziyaeddin Efendi’nin fetvası olan ve kendilerini özgürlük mücahitleri olarak tanımlayan ancak resmen bu aziz vatana ihanet eden çetenin mensupları, 27 Nisan 1909 tarihinde Yıldız Sarayı’na girerler ve Halife-i Rui Zemin olan Padişaha, tamamı uydurma olan “millet sizi istemiyor” zırvasının ardından “hâl edildiğini” söylerler.. Bu hâl edilme hikayesi de oldukça ibretli ve acıklıdır..

Heyette bulunan kişiler, yukarıda belirttiğimiz gibi aziz milletimizin içini acıtacak cinstendir.. Ermeni Aram.. Selânik Mebusu ve Makedonya Locasına kayıtlı 33. derece bir mason olan Yahudi Emmanuel Karasso.. Draç Mebusu ve ayni zamanda Jandarma Mirlivası(Tuğgeneral) Arnavut Esat Toptani.. Ve Bahriye Feriki (Koramiral) Boşnak Arif Hikmet Paşa..

Tabii Sultan Abdülhamid’in hâl edilmesi olayında, yediği ekmeğe ihanet eden bu kişiler başarılı oldular olmasına, ama Osmanlı tebaasında aziz milletimize vefa gösteren kendilerini bizzat Osmanlı sayan Yahudi’ler, Ermeni’ler ve Rum’lar da vardı..  Evet, Esat Toptani Arnavut asıllıydı, Arif Hikmet Paşa Boşnak asıllıydı ama Abdülhamit Han’ın, saray muhafızlarının arasında Türk’lerin yanı sıra Arnavutlar’dan, Gürcü’lerden, Arap’lardan ve Boşnak’lardan askerlerin de olduğu tarih kitaplarında yazılıdır.. Kısacası; mutlaka ve elbette, herkes ayni değildir ve de herkes yemek yediği tabağa pislemez..

Mesela, sırası da gelmişken bunlardan birinden, vefalı bir Yahudi’den bahsedeyim size..

Gerçi şu an Filistin’de, Gazze’de, Müslümanları acımasızca katleden ve kendilerine Yahudi denen Siyonistlerin olduğu kadar, vefa sembolü, son derece barışçıl ve itidalli ve de yediği ekmeğe ihanet etmeyen gani gönüllü insanlar, şimdi de olduğu gibi o zamanlarda da varmış..

Abdülhamit Han, ince ruhlu, zarif ve kibar bir kişiydi.. Güzel sanatların çoğunda olduğu gibi, marangozlukta da ustaydı..

Kendi elleriyle, dillere destan bir koltuk yapmıştı.. Yapımında, anayurdu Hindistan olan abanoz ağacını kullanmıştı..

Kaplamasında kullandığı kumaş has ipekti.. Kumaş, devrin büyük adamlarına ipek halılar üreten Hereke tezgahlarında dokundu.. Koltuğun ortasında ise Sultan Abdülhamit’in bizzat işleyerek attığı imzası bulunuyordu..

Sultan, tahttan uzaklaştırılması esnasında, bu nadide eseri Yıldız Sarayı’ndaki sadık adamlarından Mali Müşaviri Fresko Efendi’ye saklaması için emanet etti.. Koltuk ondan  da oğlu Aseo’ya intikâl oldu..

Asar-ı Atika olan koltuğun daha sonraki hikâyesini Fresko’nun yıllarını Paris’de geçirmiş oğlu Aseo’dan dinleyelim..

Babam son günleri yaklaştığında bana şöyle dedi; “oğlum, bu koltuk dünyanın en asil milletinin padişahı tarafından bana emanet edilen bir kıymetli eserdir.. Bunu sakın satma!.. Sana dünyaları da bağışlasalar kimseye verme!..  Ben öldükten sonra  git, Türk Büyükelçiliğine teslim et!..”

Babasının bu ricasını emir telâkki eden Aseo, I980’li yılların başında koltuğu  Paris’teki Türk Büyükelçiliğine verir!..

Halbuki o koltuğu elde etmek için kimler harekete geçmemiştir ki.. Ne müzeler, ne zenginler, kartvizitinde “antikacı” yazan ne kara para aklayıcıları, neler neler!..  Ancak hiçbiri başarılı olamamıştır..

Hasılı, Musevi Fresko, efendisinin bu aziz hatırasına  ihanet etmemiştir..

Oğlu Aseo’da  bu emaneti çarçur edip babasının kemiklerini sızlatmamıştır..

Şayet başına bir kaza gelmemişse, bu koltuğun şimdilerde Beylerbeyi Sarayında olduğu sanılmaktadır..

Netice-i kelam; Sultan Abdülhamid Han Aleyhirrahmeti Vel Gufran Hazretleri, Memaliki Osmaniye’de, Türk, Kürt, Boşnak, Çerkez, Arap, Arnavut, Laz, Gürcü, Yahudi, Ermeni, Rum, Çingene, diye hiçbir milleti ayırmayan, herkesi Allah’ın kulu olarak gören ve kabul eden kamil bir insan ve iyi bir Müslümandı..

Onun 33 yıl süren adaletli yönetimi, verdiğimiz misalde olduğu gibi Fresko’ları ve Fresko gibi daha nicelerini ortaya çıkarmıştır..

Sultan Abdülhamid Han’a Mevla Teala(CC) rahmet eylesin..

Mekanı cennet olsun..

*

Sami Özey

www.gencgelisim.com

 

 

 

 

 

 

 

 

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız