Hepimizin şikayetçi olduğu ortak bir nokta var: "Unutuyoruz" İsimleri, yerleri, yüzleri, yapmamız gereken işleri, aramamız gereken şahısları unutup kalıyoruz. Hatta bazılarımız "amnezi" adı verilen "hafıza kaybı" hastalığına tutulmuş durumda. Bazı yaşlılarımız ise "bunama" olarak adlandırabileceğimiz "Alzheimer" hastalığının pençesinde kıvranıyor.
Unutkanlığa, amneziye ya da Alzheimer'e yol açan birçok faktör var. Alkol kullanımı, beyinde meydana gelen hasarlar, psikolojik ya da duygusal travmalar, depresyon, baş yaralanmaları ve genetik faktörler bunların başlıcaları. Bu yazımızda yukarıda saydığımız etmenleri açıklamak yerine unutkanlığa sebep olan ve günlük yaşantımızda yer alan …
Mehmet Teber
teber_m@hotmail.com
Hepimizin şikayetçi olduğu ortak bir nokta var: "Unutuyoruz" İsimleri, yerleri, yüzleri, yapmamız gereken işleri, aramamız gereken şahısları unutup kalıyoruz. Hatta bazılarımız "amnezi" adı verilen "hafıza kaybı" hastalığına tutulmuş durumda. Bazı yaşlılarımız ise "bunama" olarak adlandırabileceğimiz "Alzheimer" hastalığının pençesinde kıvranıyor.
Unutkanlığa, amneziye ya da Alzheimer'e yol açan birçok faktör var. Alkol kullanımı, beyinde meydana gelen hasarlar, psikolojik ya da duygusal travmalar, depresyon, baş yaralanmaları ve genetik faktörler bunların başlıcaları. Bu yazımızda yukarıda saydığımız etmenleri açıklamak yerine unutkanlığa sebep olan ve günlük yaşantımızda yer alan faktörleri sıralayacağız.
Kısa Süreli Hafızanın Aşırı Kullanılması
İnsanda üç çeşit hafıza bulunuyor: "Duyusal hafıza, kısa süreli hafıza ve uzun süreli hafıza" Duyusal hafıza, duyu organlarımıza ilişkin hafızamızdır ve veriler ilk önce buraya gelir. Yolda yürürken duyduğumuz sesler, gözümüze ilişen tüm görüntüler anlık olarak bu hafızada kaydedilir. Eğer biz, bu seslerden ve görüntülerden birine dikkat etmeye başlarsak, bu veri kısa süreli hafızaya alınır. Burada bilgiler 7-8 saniye civarında tutulur ve sonra unutulur. Kısa süreli hafızaya alınan bir bilgi tekrar edilip resim, duygu ve seslerle renklendirilirse uzun süreli hafızaya alınır.
Hafızayı genel olarak tanıdıktan sonra unutkanlığın sebeplerinden ilkini söyleyebiliriz: Büyükşehirlerde yaşayan bizler sokağa adımımızı atar atmaz uyarıcı akınına maruz kalıyoruz. Arabaların çıkardığı ses, çevremizdeki tabelalar, yanımızdan geçenlerin konuşmaları, etrafımızda çalışan insanlar hepsi hafızamıza veri ulaştırıyor. Hafızamıza o kadar çok veri ulaşıyor ki, evimizden çıkıp işimize varana kadar binlerce tabela okuyor, nice yüzlere ve seslere şahit oluyoruz. Ama bunların hiçbiri aklımızda kalmıyor. Kalmasına da gerek yok zaten. Ancak kısa süreli hafızamıza bu kadar çok veri giriş-çıkışı iki şekilde unutkanlığa sebep oluyor:
Birincisi, gereksiz birçok veri girişi kısa süreli hafızamızı yıpratıyor. Bu durum, bize gelen verileri sağlam bir şekilde kaydetmede zorluk çıkarıyor ve sonunda unutkanlık baş gösteriyor. Eskilerin "mezar taşı okumayın, unutkan olursunuz" demelerindeki sebep, sanırım kısa süreli hafızanın gereksiz bilgilerle kullanılıp yıpratılmamasıdır.
İkincisi, kısa süreli hafızaya giren ama buradan uzun süreli hafızamıza aktarılmayan veriler bizde bir alışkanlık oluşturuyor. Bu, bilgileri kısa süreli hafızaya alıp uzun süreli hafızaya aktarmama alışkanlığıdır. Bu alışkanlık neticesinde uzun süreli hafızaya aktarmamız gereken verileri oraya aktaramıyoruz. Biri ile tanıştığımızda onun ismini hemen unutmamızın nedeni de o ismi uzun süreli hafızaya değil, sadece kısa süreli hafızamıza almamızdır.
Uzun Süreli Hafızanın Çok Az Kullanılması
Kısa süreli hafızamızı aşırı bir şekilde ve gereksiz yere kullanıyoruz. Buna karşın, uzun süreli hafızamızı çok ama çok az kullanıyoruz. Şimdi beraberce düşünelim… En son hangi bilgiyi uzun süreli hafızanıza aldınız? Günlerimizi öyle bir şekilde yaşıyoruz ki, uzun süreli hafızamızı neredeyse hiç kullanmıyoruz. İşyerimizde yaptığımız işler otomatikleşmiş durumda ve uzun süreli hafızamızın kullanımını gerektirmiyor. Eve geldiğimizde ise televizyonun başına geçiyoruz ve yine hafızamızı kullanmıyoruz. Telefon numaralarını da artık hafızamıza almıyoruz; çünkü cep telefonlarımız var. Az kitap okuduğumuz için oradaki bilgileri hatırda tutmak gibi bir gayretimiz de maalesef yok. Güzel söz ve şiir ezberleme alışkanlığı ise artık günümüzde demode. Kıssalar ve öyküler anlatan dede ve ninelerimiz yok ki aklımızda tutacağımız ve gelecek nesillere aktaracağımız hikâyelerimiz olsun. Kısacası, gelişen teknoloji ve değişen kültür hafıza yetimizin kullanımını o derece azalttı ki, kullanamadığımız hafızalarımız paslandı ve artık çalışamaz oldu.
Eğitimde Sadece Sol Beynin Kullanımına Yönelik Program Uygulanıyor
Biliyoruz ki; beynimiz sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreden oluşuyor. Bu yarım küreler "lob" olarak adlandırılıyor ve her birinin farklı görevleri var. Sol lob; konuşma, matematiksel işlemler, diziler, sayılar ve analiz gibi konularda çok üstündür ve mantıklı ve doğrusal çalışmaktadır. Sağ lob da ritim, hayal kurma, renkler, boyut, hacim, müzik gibi fonksiyonlarda etkin olmaktadır. Beynin sol tarafı bilgiyi mantıklı ve doğrusal olarak işlemekte, sağ lob ise artistik (sanatsal) tarafı oluşturmakta, detaydan çok, resmin bütünüyle ilgilenmekte, bilgiyi şekil ve hayal gücüyle işlemektedir. Sağ lob duygular ve hayallerin etkisindedir ve fotografik, yani bütünsel öğrenmektedir. Bu yüzden bilgiyi sıra ile işleyen sol lobun aksine sağ lob öğrenmede çok daha hızlı ve etkilidir. Bunun yanında araştırmalar göstermiştir ki, sağ lobu alınan kişilerde hatırlama yetisi oldukça zayıflamaktadır. Çünkü tek başına resim ve şekil olmadan sol beyinin olayları hatırlaması çok zordur.
Maalesef ülkemizdeki eğitim sistemi öğrencilerin sol lobuna hitap etmektedir. Dersler sadece sözlü olarak, mantıksal bir örgü içerisinde aktarılmaktadır. Bunun neticesinde ise sağ beyin fonksiyonları atıl kalmakta ve sağ beynin gelişimi az olmaktadır. Sağ beynimizi kullanmakta tembel olmamız ve daha çok sol beynimizi kullanmamız verileri yarım kaydetmek anlamına geliyor. Diğer bir deyişle, resimlerle, hayallerle, duygularla zenginleştirilmeden hafızaya alınan veri kısa zamanda unutuluyor.
Oksijensiz Ortamlar
Beynimizin ağırlığı, vücut ağırlığımızın %2'si kadardır. Yani ortalama 1,5-2 kg'dır. Beynimizin sağlıklı çalışabilmesi için gerekli olan en temel madde oksijendir. Hatta diyebiliriz ki, beynimiz tam bir oksijen canavarıdır. Öyle ki, vücut ağırlığımızın %2'sini teşkil eden beynimiz, vücudumuzun aldığı oksijenin % 20-25'ini kullanır. Kısacası, yeteri kadar oksijen alınmadığında beynimizin fonksiyonları önemli ölçüde yavaşlar ve zayıflar. Ve bu durum hafıza merkezimizi etkiler. Büyük şehirlerde ev, araba ve ofis gibi kapalı mekânlarda hayatını sürdüren bizler yeteri kadar oksijen alamamaktayız. Bu durum beyin fonksiyonlarımızı ve dolaylı olarak da hafıza yetimizi etkilemektedir.
Cinsel Faktörler
Amerika'da yapılan bazı araştırmalarda aşırı ve sürekli cinsel uyarılmanın unutkanlığa sebep olduğu saptanmıştır. Cinsel uyarılma sonrasında parasempatik sinir sistemimiz aşırı bir şekilde uyarılır. Bunun neticesinde, aşırı bir şekilde seks hormonları ile serotonin, dopamin ve asetilkolin adı verilen nörotransmitterler üretilir.
Aşırı hormon üretimi ise beyin ve böbreküstü salgı bezlerinin dopamine-norepinephrine-epinephrine dönüşümünü yapabilmesi için aşırı şekilde çalışmasına sebep olur. Neticede, beynimiz ve vücut fonksiyonlarımız aşırı sempatik hale gelir ki, bu durum beynimize zarar verir ve unutkanlığa sebep olur.
Güçlü Hafızaya Nasıl Sahip Olabilirim?
= İlk olarak, kısa süreli hafızamıza aşırı veri giriş çıkışını engellememiz gerekiyor. Yoldaki tabelaları, reklam panolarını okumaktan vazgeçip elimizde bulundurduğumuz bir kitabı okumak en güzeli.
= Uzun süreli hafızamızı geliştirmek amacıyla her gün bir söz ya da bir şiirden bir parça ezberleyebiliriz. Hafızamızın zindeliğini koruması açısından bu çok önemli. Yine sevdiklerimizin telefonunu cep telefonumuza kaydetmenin yanında, aklımıza kaydetmeyi de alışkanlık haline getirmek faydalı olacaktır.
= Sağ beynimizi geliştirecek etkinliklerde bulunmak güçlü hafızanın en önemli formüllerinden biri. Bu konu, başlı başına önemli olduğu için ayrıntılı bilgiyi kitaplardan ya da internet sitelerinden bulabilirsiniz.
= Bol oksijen alabileceğimiz ortamlarda bulunmak, beynimizin sağlıklı çalışması açısından çok önemli.
= Depresyondan ve kaygıdan uzak bir hayat yaşamaya çalışmanın hem unutkanlığa hem de sağlıklı bir hayata kapı açan en önemli anahtar olduğunu zaten hepimiz biliyoruz.
= Alkol ve sigara beyinde ciddi hasarlara yol açtığı için bu maddelerden uzak durmak en iyisi.
= Hafızayı güçlendirecek teknikleri öğrenmek ve bunları uygulamak en etkili yollardan biri. Hafıza teknikleri için Ahmet Yıldız'ın Güçlü Hafıza ve Oğuz Saygın'ın Beyin Gücünü Geliştirme adlı kitapları tüm ihtiyacınıza cevap verecektir.