Eski devirlerde Arap çöllerinde yaşayan bir adam vardı. Bu bedevinin garip bir devesi vardı. Bu deve ‘Oh!’ denilince yürür, ‘Oh oh!’ denilince koşar, ‘Amin’ denilince de dururdu.
Bedevi, bir gün devesini satmak için pazara götürdü. Devesi maharetli olduğu için diğer develerden fazla para istiyordu. Bedevi pazarda devesini yüksek fiyata satabilmek için devesinin özelliklerini ballandıra ballandıra anlatıyordu. Deveyi alma niyetinde olan birisi, deveyi denemek istedi. Bedeviye: “Eğer, dediğin özellikler varsa deveni alırım.” diyerek deveye bindi. Adam ‘Oh’ dedi, deve yürüdü. ‘Oh oh’ dedi, deve koşmaya başladı.
Deve olanca hızıyla koşarken, adamcağız deveyi nasıl durduracağını unutuverdi. Adam, bir yandan devenin üzerinde beti-benzi atmış şekilde, korkarak gidiyor, bir yandan da devenin durması için ne söylemesi gerektiğini hatırlamaya çalışıyordu.
Biraz sonra bir de baktı ki, önünde kocaman bir uçurum var. Artık kurtulmaktan ümidi kesmiş bir vaziyette Allah’a duâ etti ve ‘Amin’ diye bağırdı. ‘Amin’ diye bağırınca, deve tam uçurumun kenarında durdu. Adamcağız, son anda kurtulduğuna o kadar sevindi ki neşeyle: “Oooh!” deyiverdi.