Her insan içinde bulunduğu durumdan daha iyisini hak ettiğini düşünür. İnsanın bu düşünceye sahip olması, onun var olma ve gelişme özelliğinin en önemli parçasını oluşturur. Okul derslerinden en yüksek notu almayı, ödevlerini günü gününe yapmayı, matematik, fen bilgisi, sosyal bilgiler ve Türkçe derslerinden; deneme sınavlarından en yüksek puanı almayı; derslerde öğretmenin sorduğu sorulara en önce doğru cevaplar vermeyi, arkadaşlarımız tarafından sevilen biri olmayı hepimiz çok isteriz. İyi bir fakültede okumayı, yüksek maaşlı ve saygın bir işte çalışmayı, iyi bir mevkide hatırı sayılır, insanlar arasında sözü dinlenir biri olmayı hangimiz arzu etmeyiz ki? Ancak isteklerine kavuşabilenler ne yazık ki çok küçük bir azınlık. Bunlar da istekleri doğrultusunda vakit kaybetmeden adım atanlardır.
İstekler, gerekçeleri ile anlamlıdır. Biz bir şeyi istiyor ancak adım …
ÖMER ÖCAL
bilgi@gencgelisim.com
Her insan içinde bulunduğu durumdan daha iyisini hak ettiğini düşünür. İnsanın bu düşünceye sahip olması, onun var olma ve gelişme özelliğinin en önemli parçasını oluşturur. Okul derslerinden en yüksek notu almayı, ödevlerini günü gününe yapmayı, matematik, fen bilgisi, sosyal bilgiler ve Türkçe derslerinden; deneme sınavlarından en yüksek puanı almayı; derslerde öğretmenin sorduğu sorulara en önce doğru cevaplar vermeyi, arkadaşlarımız tarafından sevilen biri olmayı hepimiz çok isteriz. İyi bir fakültede okumayı, yüksek maaşlı ve saygın bir işte çalışmayı, iyi bir mevkide hatırı sayılır, insanlar arasında sözü dinlenir biri olmayı hangimiz arzu etmeyiz ki? Ancak isteklerine kavuşabilenler ne yazık ki çok küçük bir azınlık. Bunlar da istekleri doğrultusunda vakit kaybetmeden adım atanlardır.
İstekler, gerekçeleri ile anlamlıdır. Biz bir şeyi istiyor ancak adım atmıyorsak, isteğimiz boş bir arzuya dönüşür. Tıpkı susayan birinin ‘Şimdi mutfağa gidip kim su içecek?’ demesi gibi… Mevcut davranışlarımız, şimdiki hallerimiz bizim mutlu olmamızı ne kadar sağlıyor? Çalışma biçimimiz, geleceğe ait duygularımız bizi ne kadar mutlu ediyor? Çalışmaya ne kadar sevk ediyor? Bu sorulara yanıt aramak farkındalığımızı artırır ve bizi doğru adım atmaya sevk eder. Çözümler üretmemizi sağlar.
Çocukluk yıllarından beri kalbimizin bir yerinde, bizi yarınlara taşıyan büyüklerimizin ‘Büyünce ne olacaksın?’ sorusuna, titrek, heyecanlı bir eda ile ‘Doktor olacağım’, ‘Mühendis olacağım’ cevabını vermemizi sağlayan volkan kaynakları vardır. Ancak gündelik uğraşlar, küçük ve basit yenilgiler zamanla gözümüzde devleşince volkan kaynaklarının varlığını unutup sıradan günlük işlere kaptırıyoruz kendimizi. Küçük yenilgiler karşısında hep kendimizi dövüyoruz. Zamanla kararlar alıyoruz; ama bir türlü uyamıyoruz bu kararlara.
Yüreği sağlam delikanlılar eğer kendilerine güveniyorlarsa, gündelik işlerin baskısına dur diyerek beyinlerine üşüşmüş ümitsiz düşüncelere meydan okumalı ve geleceğe ait dürüstçe kararlar vererek ‘ben varım’, ‘buradayım’ diyebilmelidirler. Benim bildiğim mangal yürekli delikanlılar, hayatın gündelik kararlarına bağlanmak yerine kendi kararlarını verirler, sonra da bir eylem planı hazırlayarak hemen uygulamaya geçerler.
İçinizdeki Volkanı Harekete Geçirin
Bill Gates zengin olmayı, Michael Jordan başarılı bir sporcu olmayı daha çocukluk yıllarında kafalarına koymuşlardı. Maliye eski bakanlarımızdan Adnan Kahveci, birçok yetersiz koşula rağmen iyi bir yönetici olmayı ta öğrencilik yıllarında hayal etmişti ve o hayali onu bakanlık koltuğuna kadar taşımış, içindeki volkan ise onu ünlü bir siyasetçi konumuna kadar getirmişti. Biz de içimize, geçmiş yaşantımıza doğru bir yolculuk yaptığımızda unutulmuş, üzeri tozlanmış harika başarılarımızı görebiliriz. İçimizde bir yerde saklı duran volkanların sıcaklığını hissedebiliriz. O sıcaklığı, başarı duygusunu hissettiğimizde öğrencilik, okul ve sınavlara hazırlık bize keyif verecek, yeteneklerimizin farkına varacağız. Okulda, derslerde, üniversite sınavlarında ve hayatta başarılı olmak isteyen genç dostlarıma içlerindeki volkanı harekete geçirmelerini sağlayacak birkaç yöntem aktarmak istiyorum. Bu yöntemleri uyguladığınızda kendinizi daha dinamik hissedeceksiniz:
1. Sessiz ve sakin bir oda da şimdiki halinizi gözlemleyin. Nasıl bir öğrencilik rolü sergiliyorsunuz? Derse, sınavlara olan bakış biçiminizi, derslere çalışma gerekçelerinizi, öğretmenlerden ne kadar yararlanıp yararlanmadığınızı tamamen gözlemleyin. Bu gününüzün, bu haftanızın nasıl değerlendirdiğinizin filmini görün, hissedin ve anlarınızı bizzat yaşayın. Bunu beş ya da on dakikalık bir süre içinde uygulayabilirsiniz. Ardından biraz ara verin.
2. İkinci adımda, zihninizde mükemmel olarak tanımladığınız bir öğrenciyi düşünün. Yani mükemmel bir öğrenci olsaydınız nasıl bir öğrenci olurdunuz? Nasıl ders çalışırdınız? Sınavlara nasıl hazırlanırdınız? Öğretmenlerinizden nasıl yararlanırdınız? Günde kaç saat çalışırdınız? Bu sorular ışığında zihninizde mükemmel öğrenci olan sizi hayal edin, mükemmelliğinizi hissedin, yaşayın ve o mükemmelliğinizi tamamen görün.
3. Üçüncü adımda şimdiki halinizden beş, on yıl sonrasını yani hedefinize ulaştığınız günlerin hayalini kurun. Neredesiniz, ne ile uğraşıyorsunuz? Çevrenizde kimler var? Başarılarınızı kimlerle paylaşıyorsunuz? Çevrenizden nasıl geri bildirimler alıyorsunuz? Bunları zihninizde görün, işitin ve hissedin.
4. Hedeflerinize ulaşmak için hangi kaynaklara ihtiyacınız olduğunu düşünün. Sizi engelleyen düşünceler de içinizde, zafere ulaştıracak duygu ve düşünceler de… Ayağınıza bir çakıl taşı girmişse ve de canınızı yakıyorsa yapmanız gereken bir tek şey var. Ayakkabınızı çıkarıp çakıl taşını atmaktır. Sizi engelleyen duygu, düşünce ve davranışlar da hızınızı kestiği için onları taşımanın bir anlamı yoktur.
5. Beşinci adımda, sınavı ilk kazandığınız o anı düşünün. Yani sınav sonucunun internete verildiği anda, sınav sonuç belgenizi ve hedeflediğiniz yüksek puanı aldığınızı gördüğünüz anı tasavvur edin. Bu güzel haberi sevdiğiniz biriyle paylaştığınız anı hayal edin. Neler hissederdiniz? Neler işitirdiniz?
İşte bu duygularla ders çalışmaya başladığınızda emin olun başarınız yüzde yüz artacaktır. Sadece işiniz olan derslerinize odaklanacaksınız. Unutmayalım ki, yaşam alanı bir er meydanıdır. Kimileri başkalarını rakip görür ve onlara göre davranır; böylece kendi güçlerinin sınırsızlığını fark edemezler.
Kimileri de vardır, bu er meydanında kendi kendilerini rakip olarak görürler, zamanla içlerindeki volkanı harekete geçirerek kahraman olurlar. Diğerleri ise sınırlayıcı düşüncelerini asla yıkamazlar. Oysa insanın en büyük ödevi kendi kahramanlığını ilan etmesidir.
Bunun için er meydanında kılıçları kınından çıkararak sınırlayıcı inanç ve düşüncelere kılıç sallayıp onları devirerek kahramanlık inançlarını ortaya çıkarmak gerekir. İşte o zaman gelecek sizin emrinizde olacak ve istediğiniz yere kısa sürede varmış olacaksınız. İşte er meydanı!
Yüreğine güvenen haydi masa başına… Sevgi ve muhabbetle, benim kahramanlarım!