‘Tek bir başarı vardır? O da istediğiniz gibi yaşamaktır.’ Ne kadar güzel bir söz; fakat kaçımız bunu yapabiliyoruz. Türk toplumunda hep başkaları için yaşamak öğretilmiştir. Hepimizin aile kültüründe bu vardır; elalem için evimizin en güzel odasını, salonunu temizler kapatırız, elalem için takıp takıştırırız ve hep ama hep başkaları için hayatımızı yaşarız.
Ve biz kadınlar bunu o kadar iyi yapıyoruz ki, en akıllı kadından en cahilimize kadar adanmışlık timsaliyiz. Ve işte bu yüzden de bizim erkekler tarafından bu kadar çok ezilmemiz gayet doğal, hatta bize az bile yapıyorlar. Kendimizi hiç adamayalım demiyorum ama gerçekten kadının bu kadar teslimiyetçi olması bu günkü bu eşitlik karmaşasını ve kadının ikinci planda rol oynamasına en büyük sebep.
Kendi adıma ben de böyleyim, benim de hayatımın büyük çoğunluğu başkaları için yaşamakla ve onlar için bir şeyler yapmakla geçti.
SEVDA TÜRKÜSEV
sevda_turkusev@yahoo.com
‘Tek bir başarı vardır? O da istediğiniz gibi yaşamaktır.’ Ne kadar güzel bir söz; fakat kaçımız bunu yapabiliyoruz. Türk toplumunda hep başkaları için yaşamak öğretilmiştir. Hepimizin aile kültüründe bu vardır; elalem için evimizin en güzel odasını, salonunu temizler kapatırız, elalem için takıp takıştırırız ve hep ama hep başkaları için hayatımızı yaşarız.
Ve biz kadınlar bunu o kadar iyi yapıyoruz ki, en akıllı kadından en cahilimize kadar adanmışlık timsaliyiz. Ve işte bu yüzden de bizim erkekler tarafından bu kadar çok ezilmemiz gayet doğal, hatta bize az bile yapıyorlar. Kendimizi hiç adamayalım demiyorum ama gerçekten kadının bu kadar teslimiyetçi olması bu günkü bu eşitlik karmaşasını ve kadının ikinci planda rol oynamasına en büyük sebep.
Kendi adıma ben de böyleyim, benim de hayatımın büyük çoğunluğu başkaları için yaşamakla ve onlar için bir şeyler yapmakla geçti. Sonuç olarak ben de bir Türk kadınıyım, her ne kadar kendimi bazı konularda kanıtlamış olsam da evime girdiğimde kadın olmayı, anne olmayı seviyorum. Ama bunları yaparken de insan taktir edilmeyi beklemiyor değil.
Çok gariptir, geçenlerde firmada patronuma benim için sinirli demişler. Patronum bunu bana söylediğinde kendisine “Evet sinirliyim, işini yapmayana sinirleniyorum. Ayrıca sinirliyim; ama ırgat gibi de çalışıyorum” dedim. O da bana gülerek, kendisinin de bana katıldığını ve şikayet edenlere aynen böyle dediğini söyledi. Ancak biraz artist olduğumu da eklemeden edemedi.
İş yerinde böyle bir profil çizsem de ev hayatımda gayet uyumlu, sürekli alttan alan, evini seven, uysal bir kedi gibiyimdir. Dediğim gibi, evde kadın olmayı seviyorum. Tüm kadınlar önemli ölçüde böyledirler; yoksa evinizde barınamazsınız. Çünkü hayatınızdaki kim olursa olsun, ister eşiniz, ister sevgiliniz, ister evladınız ve siz ne olursanız olun evinizde sadece kadın olmak zorundasınız. Ben bundan memnunum. Niye derseniz, zaten tüm günüm iş yerinde sorumluluk alarak ve sorumlulukların takibini yaparak geçiyor. Takibini yaptığım kişiler ise hep erkek. Böyle olunca da evde vakit geçirmek ve kadınlık adı altında işlerimi yapmak tüm stresimi atıyor. Fakat maalesef şöyle bir acı gerçek vardır ki kadının verdiği mücadelelerin taktiri yok. Bu durum değişecek gibi de gözükmüyor.
Erkeklerin bencil yaratılmış olduklarına değil, bencil yetiştirilmiş olduklarına inanıyorum.
Ve bu bencilliği tüm kadınlar kabullenip erkekleri bir güzel başımıza çıkartmıyor muyuz?!
Aldatılırız, affederiz. Adam gene aldatır. Dayak yeriz, ağlarız. Gelir sarılır, affederiz. Erkek kızınca eve geç gelir, camda bekleriz. Biz kapıyı çarpıp gitsek adımızı çıkartırlar, namus davası olur. Ve kadın sadece ve sadece çok güzel ağlamayı bilir.
Bize aile içinde en iyi öğretilen üç şey, susmak, sabretmek ve ağlamak. Hem de sessizce… Kimse duymasın diye…
Ve senelerce susarız, sessizce ağlarız, kimselere bir şeyler demeyiz. Onlara kocamızın hep iyi yönlerini anlatırız; fakat bir gün gelip de ayrılmaya karar verdiğimizde herkes gene bizi suçlar. Erkektir yapar, kadındır susar. İşte asıl yanlış olan bekli de bu suskunluklardır. Yıllarca suskun kalışınıza öyle alışılır ki, kazara bir kere sesiniz yükselse erkeğin gözünde dırdırcı kadın olup çıkarsınız. “Biz kadınların kaderi bu” demekle de işin içinden çıkarız. Ya da çıktığımızı sanırız. Bu böyle devam eder durur.
Kadınlar İçin Başarının Değil Başarısızlığın Sırrı
Şimdi belki karamsar bir yazı gibi gelecek size; ama burada vermek istediğim mesaj şu: Hiçbir şey için geç değil, en büyük başarıyı yakalamak için kendimizi biraz daha sevelim; çünkü başkaları bizi kendimizden çok sevemez.
Hele kadın olmak adına verilen bu kadar mücadeleden ve bu kadar eziyetten sonra şunu size büyük bir samimiyetle söylüyorum, lütfen kendimiz kendimize değer verelim artık. Tabii ki güle giderken yoldaki papatyaları çiğnemeden, incitmeden…
Ama inanın bana, kadının kendi kimliğini ön plana çıkarması hiçbir erkeğin hoşuna gitmez. Başarılı kadınlara baktığınızda hep yalnızdırlar. Güzeldirler ama yalnızdırlar. Çünkü erkekler başarılı ve akıllı kadınları arkadaş olarak seçseler de eşlerini hep daha saf kadınların arasından seçmeyi tercih ederler. Başarılı olmak adına yalnızlığı kimse seçmez; ama şartlar sizi başarıya doğru götürür ve bir gün bakarsınız ki yalnızsınız.
Önemli olan mutlu olmaksa yalnızlık çekilebilir. Her şeyden önemlisi bir kadın olarak kendi ayaklarımızın üstünde durmayı başarabilmektir. Varoluşumuz buna bağlıdır. En büyük başarı ise istediğimiz gibi yaşamak olmalı.
Gelin hanımlar, artık biz de kendimiz için bir şeyler yapmayı deneyelim ve kendimiz için yaşayalım. Bedeli ne olursa olsun, en azından emeklerimizin karşılığını kendimize verebiliriz. Başkalarına verdiğimiz emekler zayi olunca, yaşadığımız hayal kırıklıklarının gözyaşlarını gene kendimiz kendi ellerimizle silmiyor muyuz? Kendi değerimizi bilelim, değer kendimizi temsil etme şeklimizse kendi değerimizin altında davranmalarına müsaade etmeyelim.
Sözün kısası biz kadınlar neden çoğu zaman çuvallıyoruz biliyor musunuz? Bir düşünürün dediği gibi size başarının değil başarısızlığın sırrını vereyim: Herkese hoş görünmeye çalışın.