Babası: Sultan II. Bayezid
Annesi: Gülbahar Hatun
Doğum Tarihi: 10 Ekim 1470
Ölümü: 21 Eylül 1520
Saltanatı: 1512- 1520
Devlet Sınırları: 6.557.000 km2
Yavuz Selim 1470 tarihinde Amasya’da doğdu. Annesi Gülbahar Hatun Dulkadiroğulları beyliğindendir. Annesi Şehzade Selim’i çok iyi yetiştirdi. Devrinin en yüksek hocalarından Halim Çelebi’den ders aldı. Ağabeylerinden, daha üstün bir zekaya ve kuvvetli bir iradeye sahipti. Büyük bir devlet adımı olmak için bütün vasıfları haizdi. Edebiyata fazlasıyla meraklıydı. Biri Türkçe, diğeri Farsça iki Divânı vardır.
Babası Sultan İkinci Bayezid padişah olduktan sonra, askeri sevk ve devlet idareciliğini öğrenmesi için, Şehzade Selim’i Trabzon Sancağı’na tayin etti. O, burada devlet işleriyle meşgul olurken bir yandan da şiir yazıyordu. Trabzon’da büyük alim Mevlana Abdülhalim Efendi’nin derslerini takip etti. Burada Süleyman adlı bir oğlu dünyaya geldi. Yavuz Sultan Selim, sade giyinmeyi sever, süslenmeyi hiç sevmezdi. Eşi Hafize Ayşe Sultan’ın, oğlu Süleyman’a süslü bir elbise giydirdiğini görünce, “Sen böyle süslenirsen, Hatunlar ne giyecek?” demişti.
Trabzon’u çok güzel idare eden Şehzade Selim’in bu arada komşu devletlerle de ilişkisi oldu. Valiliği sırasında Trabzon halkını rahat bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer yaptı. En önemlisi olan Kütayis seferinde Kars, Erzurum, Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına kattı (1508). Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi Müslüman oldular.
Yavuz Selim, Trabzon’da vali iken memleketinin durumunu inceden inceye tetkik ediyordu. İran’dan gelen Şii kuvvetleri Anadolu içlerine doğru akın ediyorlardı. Buna fazlasıyla üzülüyordu. Babası iyice ihtiyarlamış olduğundan, Fatih devrinin muazzam zaferleri görünmüyordu. Memleketi idare edecek büyük vezirler de yoktu. Bu halden müteessir olan Yavuz Selim, babasına şöyle bir mektup yazdı:
“Devlet işlerini başarmanın kolay bir iş olmadığı şüphesizdir. Bendelerine kalırsa, iş başına getirilecek kimselerin devlet adamlarından birine mensup olması maksada vefa etmez. Bu gibilerin belki biraz sadakatinden istifade edilebilir. Memleketimizin her köşesinde ilim ve ahlakıyla tanınmış birçok kimseler vardır. O cümleden olmak üzere bu taraftaki kullarınızdan bazılarını uzun zaman denedim. Kendilerine az çok kabiliyet gördüm. Bunlar biraz daha yetiştirilecek olursa kendilerinden istifade olunur. Bu maksatla kendilerini takdime cüret ediyorum.”
Sultan Selim, kendi gücüyle dokuzuncu padişah olarak Osmanlı tahtına çıktı. 1512- 1520 yılları arasında Osmanlı Devleti’ni idare etti. Kendinden öncekilere kıyasla en az iktidarda kalan Padişah oldu. Tahtı babasından zorla alarak, onun sakin kişiliğine karşılık, hırslı, mücadeleci ve çok atak bir yapıya sahipti. Yavuz Selim, padişah olunca iki siyasetin gerçekleştirilmesine çalıştı. Birisi doğu siyaseti; İran’da Şii Safevî Devleti’ni ortadan kaldırmak, Orta Asya’ya bir kapı açmaktı. Diğeri ise; Kuzey siyaseti ile Mısır’ı elde ederek Hint ticaret yollarına sahip olmaktı. Aynı zamanda Halifeliği Araplardan alarak üç yüz milyon Müslüman’ın Halifesi sıfatını kazanmaktı. Yavuz Selim, bu emellerini yerine getirebilecek bir kudrette yaratılmıştı. Ordusu onu çok seviyordu. O da büyük kuvvetlere kumanda etmek iktidarına sahipti.
Sultan Selim saltanatının ilk yıllarını kardeşleriyle ilgili mücadelelerle geçirdikten sonra devletin Güneydoğu’ya doğru genişlemesini sağlayacak önemli savaşları kazandı. Şah İsmail’i Çaldıran’da yendi. Alaüddevle’nin kuvvetlerini dağıttı. Dinlenmek için İstanbul’a döndü. Mısır Sultanı Kansu Gavri’ye karşı sefere çıkıp, Mercidabık’ta onu yendi. Daha sonra Şam’a yürüdü ve orada kışladı. Oradan Mısır’a yola çıktı ve Mısır’ı aldı. Bu savaşlar sonunda kutsal emanetleri İstanbul’a getirdi ve İstanbul’u Hilafet merkezi yaptı. Kendisi de halife oldu. Halkına karşı çok adil davranır, yoksulları korur, halk arasında sivil kıyafet ile gezerdi. Halkın sorunlarına kulak verir, hemen çözüm getirirdi. Cömertliği ile ün salmıştı. Halk ona kahramanlığından, sertliğinden dolayı “Yavuz” demişti. Yavuz Sultan Selim, ülke imarına oldukça önem vermiş, cami, medrese ve külliye yaparak ülke ilminin gelişmesini sağlamıştı.
Orta boylu idi. İnce ama sağlam yapılıydı. Hoş sohbet bir kişiliği vardı. Açık ve aydınlık bir çehresi vardı. Selim tarzı sarık onun icadıdır. Sarıktan başka ayrıca keçe külah da giyerdi. Çok güzel ata biner, devrin en meşhur silahşörlerini alt edecek kadar iyi kılıç kullanırdı. Güreşmekte, ok ve yay yapmada üstüne yoktu. Harpten hoşlanmakla beraber çok ince bir ruha da sahipti. Mütevazi bir kişiliği olan Yavuz Sultan Selim, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve ağaçtan tabaklar kullanırdı.
Gösterişten hoşlanmaz, devlet malını israf etmezdi. Babasından devraldığı tatminkâr hazineyi ağzına kadar doldurdu. Hazinenin kapısını mühürledikten sonra, söyle vasiyet etti: “Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Humayun benim mührümle mühürlensin.” Bu vasiyet tutuldu. O tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz’un mührüyle mühürlendi. Yavuz Sultan Selim, ataları hep sakal uzattıkları halde sakalını keserdi. Bunun sebebini soranlara “Sakalımı ele vermemek için kesiyorum” dediği rivayet edilir. Bir kulağına da küpe takardı.
Yavuz Sultan Selim, Macaristan’a bir sefer yapmak üzere ordusu ile yola çıktı. Fakat yolculuk sırasında hastalandı. 22 Eylül 1520’de “Aslan Pençesi” denilen bir çıban yüzünden henüz 50 yaşında iken vefat etti. Dokuz yıllık, zaferlerle dolu olan hayatı sona erdiği zaman, dünya tarihi en büyük hükümdarlarından birini kaybediyordu. Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu. Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Camii’nde babasının cenaze namazını kıldıktan sonra, onu Sultan Selim Camii avlusundaki türbeye defnettirdi. Yavuz Sultan Selim’i sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir padişahtı. Çocukları: Hatice Hatun, Fatma Hatun, Hafsa Hatun, Şah Hatun, Kanuni Sultan Süleyman