Bu hastalıkta, hastalara değil hastalarla yaşayan kişilere çok iş düşüyor…
Obsesyon (takıntı), kişinin zihninden uzaklaştıramadığı kontrolü dışında tekrarlayan ısrarcı düşünce ve uyaranlardır. Kişide sorumluluk ve anksiyete (kaygı) oluşturan bu düşünceler başkalarına anlamsız geldiği gibi hastalara da anlamsız gelir ama kurtulamazlar. Sahip oldukları bu takıntılı düşünceler bazen gerçeğe oldukça yakın olmakla birlikte bazen de gerçekle alakası bulunmamaktadır. Böyle bir durumda obsesyon tanısı alabilmesi için en önemli nokta kişinin düşüncesinin anlamsız olduğunu ve gerçekleşmeyeceğini fark etmesidir.
En sık görülen obsesyonlar; çevreden kan, tükürük, mikrop gibi kir bulaşması veya kişinin çevreye kir bulaştırması gibi ‘kirlilik‘ ana temalı düşünceler, kendi başına veya yakınlarının başına bir kötülük gelebileceği gibi ‘kayıp‘ temalı düşünceler, kendine veya başkalarına ‘zarar verebileceği‘ konulu düşünceler, önlenemez bir şekilde tekrarlayan, kontrol edilemeyen ‘cinsellik‘ temalı düşünceler ve ahlaki değerlerle çok ilgilenerek ‘dinsel‘ temalı düşünceler, istenmeyen bir davranışta bulunacağına dair sık sık tekrarlayan düşünceler baş sıralarda yer almaktadır. Bu düşünceler kesin ifadeler taşımazlar, genellikle “ya yaparsam, ya olduysa, oldu mu…” gibi tereddüt içeren düşüncelerdir.
Hasta popülasyonun geneline bakıldığında obsesyonlar çoğunlukla kompulsiyonlarla (tekrarlayan davranışlar) beraber yer alır. Ancak sadece obsesyon veya kompulsiyon yakınmaları olan hastalar da olabilir. Kompulsiyon, ise hastaları takıntılı düşüncelerinden kurtulmak için bazı davranışlarda bulunmalarına denir. Obsesif düşünceleri önlemek ve anksiyeteyi azaltmak için çoğunlukla kompulsive davranışlar sergilenebileceği gibi aksi durumlar da söz konusudur.
En sık görülen kompulsiyonlara bakacak olursak, saatlerce el yıkama, banyo yapma veya tekrar tekrar ev temizleme gibi temizlik odaklı davranışlar, takıntılı düşünce ile oluşan sıkıntıyı gidermek için tekrarlayan davranışta bulunma veya akıldan başka düşünceleri geçirme gibi tekrarlama temalı davranışlar sıkça görülür. Hatta yakınlarının başına kötü bir şey geleceğini düşünen kişi bunu engellemek için yapmakta olduğu davranışı ikinci veya daha sık kez yaparak bu düşünceden sıyrılabilir. Bunların yanı sıra, evine bir şey olacak veya hırsız girecek korkusu ile tekrar tekrar kapının kilidini veya camın kapalı olup olmadığını kontrol etme, işe yaramayan bir çok eşyayı; gazeteleri, boş kavanozları veya konserve kutularını biriktirme, sokakta kaldırım taşlarını sayma veya araba plakalarını okuma, günlük işleri yaparken belli sayılarda tekrar etme, bir işi mükemmel olana kadar aynı sayıda ve sırada yapma, çevredeki her şeyi belli bir sıraya dizme aşırı düzenli ve tertipli olma davranışları dikkat çekmektedir.
Tedavide amaç öncelikle var olan hastalığı tedavi etmek sonra da hastalığın tekrarlamasını önlemektir. Bu amaçla Bilişsel – Davranışçı Tedavi uygulamak etkin tedavi tekniklerinin başında gelmektedir. Tedavinin başlangıcında bilişsel ve davranışçı tedaviyi oturtmak ve tedavi dozunu ayarlamak amacı ile haftada en az bir kez psikoloğa gitmek gerekir. Hastalık yatıştıkça kontroller seyrekleşir, kontrol altına alındıktan sonra da kontrole gitmekte fayda vardır.
Bu hastaların kendi hastalıkları konusunda genelde iç görüleri yoktur. Bu nedenle bu hastalarla yaşayan kişilere çok iş düşmektedir. Bu hastalığın aslında tedavi edilebilir olduğunu anlatmak ve doktora gelme konusunda hastaları ikna etmek genelde yakınlarına düşmektedir. Hastalığın tedavisi yorucudur ve hastayı oldukça gerginleştirir, bu dönemlerde hastanın yanında olmak ve destek vermek çok önemlidir. Belirtileri tartışarak düzeltmek mümkün değildir. Hastalar zaten bu düşünce ve davranışın saçma olduğunun farkındadır, onlarla bunu tartışarak üzerlerine gitmek hastanın sıkıntısını artırmaktan başka işe yaramaz. Bunun yerine onları anladığınızı ve yanlarında olduğunuzu belirterek destek olmak tedavinin seyri açısından oldukça olumludur. Davranış tedavisinde amaç takıntılı düşünceleri ortadan kaldırmak değil hastanın bu düşüncelerle barışık yaşamasını sağlamaktır. Örneğin çöp bidonunun yanından geçerken eline kir bulaştığını düşünerek defalarca elini yıkayan bir hastaya “hayır kir bulaşmadı” demek yerine “eline kir bulaşıp bulaşmadığına karar vermek için çaba harcamamalısın, kir bulaştığını kabul etsen bile elini tekrar tekrar yıkamamak için direnmelisin” düşüncesi aşılanır ve hastanın bunu başarması istenir. Bu nedenle hasta yakınlarının bu düşünceye uymayan yaklaşımları tedaviyi zora sokmaktan başka işe yaramaz. Bu tür yaklaşımlar OKB beliritlerinin artmasına sebep olabilir.
Aile içi sorunlar bu hastalığın sebebi olmaz ancak çoğu zaman hastalığın belirtileri aile içinde sorunlara neden olur. Bu hastalık pek çok hastalıktan daha fazla hasta yakınlarını rahatsız eder. Örneğin yıkanma obsesyonu olan bir hasta gün boyu banyoyu işgal ettiği için, hasta yakınları banyoyu kullanamaz hale gelebilir, veya dışarıdan kir bulaşacak diye obsesyonları olan bazı hastalar sadece kendileri değil ailenin diğer fertlerini de bazı davranışlar yapmaya zorlayabilirler (örneğin dışarıdan gelir gelmez soyunup banyo yapmak gibi). Bu nedenle tedaviye gelindiğinde çoğu zaman hasta yakınları da hastalar gibi yorgun ve tükenmiştir. Yakınları OKB tedavisi gören kişilerin zaman zaman tedaviyi yapan doktoru ziyaret ederek tedavinin seyri konusunda bilgilendirmesi ve ne yapacakları konusunda bilgi alması oldukça faydalıdır.
yazan: Elif Boran Saygın / Psikolog