Hürrem Sultan Kimdir?

0
759

Tarihte renkli hayatı ile efsaneleşmiş; zekâsı, cesareti, ihtiraslarıyla ün salmış bir Hanım Sultan Hürrem Sultan. Hayatı romanlara, tiyatro oyunlarına, opera eserlerine, dizilere konu olmuştur. Devlet işlerinde etkin rol oynayarak Osmanlı İmparatorluğu’nda “Kadınlar saltanatı” denilen devri başlattığı kabul edilen sultandır.

2003 yılında “Hürrem Sultan” adıyla 8 bölümlük bir televizyon dizisi yayınlanmış olsa da 2011 yılı ortalarında yayınlanmaya başlayan “Muhteşem Yüzyıl” dizisi ile çoluk çocuk, genç yaşlı Türk izleyicisin hayatına girmiş hanım sultandır.

Kimdir, kimlerdendir, hakikaten fettan mıdır yoksa sadece âşık mıdır? Dizideki Hürrem Sultan için bu soruların cevabını kuşkusuz izleyenler kendileri vereceklerdir. Tarihteki Hürrem Sultan’ı gelin hep birlikte okuyalım.

Hürrem (Haseki) Sultan 1500-1506 yılları arasında Rutenya, Lehistan’da doğmuş, 5 Nisan 1558’de İstanbul’da hayata gözlerini yummuştur. Doğduğunda ailesinin ona verdiği ad Alexandra Lisowska’dır. Avrupa’da Roxelana olarak tanınır. Osmanlı Padişahı 1. Süleyman’ın eşi ve sonraki padişah II. Selim’in annesidir.

Osmanlı sarayına gelene kadarki yaşamı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Tatar akıncılar tarafından 1520 tarihinde 20’li yaşlarında Lehistan’dan kaçırıldığı, Kırım Hanı’nın himayesine girdikten sonra Osmanlı Sarayı’na sunulduğu tarihçiler ve yazarlar tarafından kabul görmüş bir rivayettir.

Saray Hayatı

Hürrem Sultan’ın saraya gelişi ve Kanuni ile tanışması hakkında kesin bilgiler yoktur. Kanuni’nin şehzadeliği sırasında veya padişahlığının ilk senesinde Harem’e girdiği düşünülür.

Hürrem Sultan saraya geldiğinde Kanuni’nin Manisa valisi iken birlikte olduğu Mahidevran Sultan’dan “Mustafa” isimli bir oğlu vardı. Sarayın en nüfuzlu kadını padişahın annesi Ayşe Hafsa Sultan, ikinci derece nüfuzlu kadın Mahidevran Sultan idi. Hürrem, saraya girdikten sonra 1520/21’de “Şehzade Mehmet” dünyaya geldi ve böylece Hürrem Sultan saraydaki en nüfuzlu üçüncü kadın durumuna geldi. İki haseki arasındaki rekabet ve kıskançlık, bir gün kavgaya dönüşerek Hürrem Sultan’ın Mahidevran Sultan tarafından dövülmesiyle sonuçlandı. Pek çok yazara göre bu olaydan sonra gözden düşen Mahidevran Sultan, 1533’de Manisa valiliğine atanan oğlu Şehzade Mustafa’nın yanına gönderildi ve Hürrem Sultan, onun yerini aldı.

Padişah Tarafından Nikâhlanan İlk Cariye

Hürrem Sultan’ın sarayda pozisyonu, Kanuni’nin nikâhlı eşi olması ile arttı. Hürrem Sultan, Şehzade Mehmet’in doğumundan sonra Kanuni ile görkemli bir düğün yapılarak evlendi ve aralarında nikâh kıyıldı. Kesin tarihi belli olmamakla birlikte Haziran 1534’te veya daha erken gerçekleştiği düşünülen[2] düğün, Hürrem’i Kanuni’nin meşru eşi yapan, Osmanlı geleneklerine aykırı düşen çok önemli ve devrimci bir hareket olarak değerlendirilir. Bu nikâh ile Hürrem, Osmanlı tarihinde padişah tarafından nikâhlanan ilk cariye oldu.

Mahidevran ile Hürrem arasındaki mücadelede Mahidevran Hatun’u tuttuğu düşünülen ve oğlu üzerinde büyük nüfuzu olduğu söylenen Valide Hafsa Sultan’ın 1534 yılındaki ölümü ile Hürrem’in saraydaki etkisi daha da arttı.

Hürrem Sultan Şehzade Mehmet’ten sonra Selim, Bayezid, Cihangir adlı 3 şehzade ve Mihrimah adlı bir kız çocuğu daha dünyaya getirdi. Çocuklarını büyütürken ileride oğullarından birinin tahta geçmesi için önlerindeki engelleri kaldırma mücadelesi verdi.

Sadrazam İbrahim Paşa’yı Hürrem mi Boğdurdu?

Sadrazam Pargalı Damat İbrahim Paşa, Hürrem Sultan’ın şehzadelerinden birisi yerine Şehzade Mustafa’yı hükümdarlığa aday gösterenler arasındaydı. İbrahim Paşa’nın Irakeyn Seferi’nden dönüşte saraya davet edilip 6 Mart 1536 gecesi dairesinde uyurken boğdurulması, taht yolunda önemli bir engelin ortadan kaldırılmasını sağladı.

Çocukluğundan beri Kanuni’nin yakın arkadaşı ve danışmanı olan İbrahim Paşa’nın gözden düşürülüp boğdurulmasında Hürrem Sultan’ın büyük rolü olduğu rivayet edilir. Bu olaydan sonra Hürrem Sultan’ın Kanuni’ye hükmetmeye ve devlet işlerini idare etmeye başladığı kanısı yaygındır.

Harem’in Topkapı Sarayı’na Taşınması

Hürrem Sultan’ın devlet işleri ile daha yakından ilgilenebilmek için Harem’i Eski Saray’dan Topkapı Sarayı’na taşıttığı düşünülür ve bu olay, Hürrem’in önemli devrimci hareketlerinden birisi olarak kabul edilir.

Şehzadelerin Sancak Beyliklerine atanmaları

Şehzadelerin sancak beyliklerine atanmasında da Hürrem Sultan’ın rolü olduğu düşünülür. 1541’de, padişah adaylarının tayin edildiği Manisa Sancağı’nda Sancak Beyliği yapmakta olan Şehzade Mustafa’nın oradan alınıp Amasya’ya Sancak Beyi olarak atanması ve ertesi sene Manisa Sancak Beyliği’ne Şehzade Mehmet’in getirilmesi, Hürrem’in etkisinde gerçekleşmiş işlerden kabul edilir. Ne var ki Şehzade Mehmet, tahta çıkamadan 1543’de Manisa valisi iken hayatını kaybetmiştir.

Hürrem Sultan, çeşitli tarihlerde Manisa, Bursa, Konya, Kütahya, Amasya’ya giderek şehzadelerini ziyaret etti ancak bu ziyaretlerden sonra İstanbul’a döndü. Geleneklere aykırı olarak oğulları ile birlikte sancakta yaşamaması, onun hep Kanuni’nin yanında sırdaşı, danışmanı olarak kalmasını sağlamıştır.

Rüstem Paşa’nın sadrazamlığa getirilmesi

Hürrem Sultan’ın tek kızı Mihrimah Sultan, 1539’da Diyarbakır valisi ve III. Vezir Rüstem Paşa ile evlendirilmişti. “Damat” unvanını alan Rüstem Paşa 1544’te sadrazamlığa tayin oldu. Kaynakların çoğunda Sadrazam Hadım Süleyman Paşa’nın azledilmesinin ve yerine II. Vezir Divane Hüsrev Paşa’nın değil de III. Vezir Rüstem Paşa’nın getirilmesinin perde arkasında Mihrimah Sultan ile Hürrem Sultan’ın olduğu ifade edilir.

Şehzade Mustafa’nın Boğdurulması

Kanuni’den sonra Şehzade Mustafa’nın tahta çıkarılacağından korkan Hürrem Sultan, çeşitli kaynaklara göre Mustafa’yı babasının gözünden düşürmek için kızı ve damadının yardımı ile komplo kurmuştur. Mustafa’nın, yaşlanan babasını tahttan devirmek için İran şahı Şah Tahmasb ile iletişim halinde olduğunu gösteren sahte mektuplar üretildi ve Kanuni’nin eline geçmesi sağlandı.

Kanuni’nin emri ile Konya Sancak Beyi Şehzade Mustafa, 6 Kasım 1553’te Nahcivan Seferi’ne giden Osmanlı ordusu Konya’da konaklamakta iken elini öpmeye gittiği babasının otağında, kendisini bekleyen cellâtlara boğduruldu. Bu olaya tanık olan Şehzade Cihangir de olayın duygusal etkisini üzerinden atamadı ve hastalandı; babası ile birlikte sefere devam eden genç Şehzade, Halep’te hayatını kaybetti. Tahta aday olarak Hürrem’in iki oğlu Şehzade Bayezid ve Şehzade Selim kaldı.

Dış siyaset

Hürrem Sultan, o zamana kadar başka Osmanlı padişah eşlerinde görülmemiş şekilde dış siyasetle ilgilenmiş, diplomatik yazışmalar yapmıştır. Kanuni’nin padişahlığının ikinci senesinde Rodos şövalyelerine karşı Rodos seferinin açılmasını teşvik ettiği ve sonraki yıllarda İran seferlerine destek verdiği düşünülen Hürrem Sultan, 1548’te Kanuni İkinci İran seferinde iken Lehistan tahtına çıkan yeni krala tebrik mektubu yazmış; hediyeler göndermiştir.

Ölümü

Oğullarını tahta varis yapmayı başaran Hürrem Sultan, Valide Sultan olamadan 15 Nisan 1558’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Son senelerini hastalığı sebebiyle rahatsız geçiren Hürrem Sultan, son kışını Kanuni ile birlikte Edirne’de geçirmiş; rahatsızlığı artınca İstanbul’a dönmüştü. Büyük bir cenaze töreninin ardından Süleymaniye Camisi avlusuna gömüldü. Mezarı üzerine türbesi eşi Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırıldı.

Hayır işleri

Hürrem Sultan İstanbul’da günümüzde onun adıyla anılan Haseki semtinde, Mimar Sinan’a Haseki Külliyesini yaptırmıştır. 1538-1550 yılları arasında inşaatı tamamlanan külliyenin içinde bir hamam, medrese ve hastane bulunmaktadır; onun ilk ve en önemli hayratlarındandır. Günümüzde T.C. Sağlık Bakanlığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak tanınan bu hastane Türkiye’de kesintisiz hizmet vermekte olan en eski hastane olma özelliğini taşır.

Hürrem Sultan ayrıca Ayasofya Camii civarında yardıma muhtaç ve fakirlerin karnını doyurmak için bir mutfak yaptırtmıştır.

Kâbe’de, Şam’da, Bağdat’ta, Konya’da, Kudüs’te, Edirne’de Hürrem Sultan adına çeşitli eserler yapılmıştır.

Ölümünden sonra

Hürrem Sultan; Avrupa’da ve Türkiye’de resim, müzik ve bale sanatlarındaki birçok çalışmaya konu olmuştur. Avusturyalı besteci Joseph Haydn’ın 63. Senfonisi bu eserlere bir örnektir. Eser daha çok, ikinci bölümünün adı olan “Roksalan” ismiyle anılır.

Yusuf Niyazi’nin “Mazlum Şehzadeler”, Orhan Asena’nın “Hürrem Sultan” ve “ Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe” adlı piyesleri, Hürrem Sultan’ı konu alan Türk tiyatro yapıtlarındandır.

Türkiye’de yazılan ilk büyük bale eserlerinden Hürrem Sultan Balesi, Orhan Asena’nın “Hürrem Sultan” adlı piyesinden ilham alarak Nevit Kodallı tarafından bestelenmiştir.

Hürrem Sultan’ın doğduğu yer olduğuna inanılan Ukrayna’nın Rohatyn kentinde bir “Hürrem Sultan Anıtı” bulunur. 2007 yılında, Ukrayna’daki bir liman kenti olan Mariupol’daki Tatarlar Hürrem Sultan’ın onuruna bir cami açmıştır.

Selma Topkara

www.gencgelisim.com

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız