Ayrılık acısının evreleri

0
756

Aşk acısı bazı evrelerle atlatılır. Önce öfke duyar, inkar ederiz. Sonra depresyon, ardından da kabullenme evresi başlar

Bir ressamın, Oskar Kokoschka’nın hikayesidir bu. 20. yüzyılın başında, geleneğe göre, genç ressamların para kazanmalarını ve gelişmelerini sağlamak amacıyla, önemli aile büyüklerinin portrelerini yapmaları istenirmiş.
Kokoschka, bu sırada önemli bir portre yapmakla görevliyken, 1911 yılında ölen Gustav Mahler’in eşi Alma Mahler ile tanışmış. Bu tanışma, kısa sürede önü alınamaz bir aşk hikayesine dönüşmüş. Tutkulu ve alevli bir macera…
Bu durum, Alma’nın 1915 yılında mimar Walter Gropius ile evlenmesiyle son bulmuş.
Duyguları yarıda kesiliveren Kokoschka’nın acısını tahmin edebilirsiniz elbette. Bu aşkın acısını sayısız resme aktaran ressam, modern sanatın sıra dışı ürünlerinin doğmasına sebep olmuş. Yaşadığı cinsel deneyimleri bile aktarmış.
Hiç kuşkusuz Alma da sıra dışı bir karaktere sahipti ve Kokoschka’nın karasevdaya tutulmasında, bu durum en büyük etkendi. Sonunda Alma’nın başkasıyla evlenmesinden sonra onu unutmamak adına Kokoschka bir bez bebek yapmış ve gittiği her yere onu da götürmeye başlamış. Tiyatroya bile… O bez bebekle geçirdiği uzun sürenin sonunda bir gün bebeğin gırtlağını keserek onu çöpe atmış…
Aşk acısının kısa sürede geçirilebileceğini söylediğimde, çoğu zaman fazla iddialı görünüyor. Oysa artık eskisi gibi uzun süre acı çekip zamanın duyguları köreltmesi beklenmeyebilir.
Hatta aşk acısını azaltmak için, uzun uzun neyi neden yaşadığımızı analiz etmek bile gerekmeyebilir. Aslında mantığımızla duygularımızı baskılayıp kontrol altına alıyoruz ama bu bazı bilmediğimiz korkularımızın bilinçaltında köklenmesine, derinleşmesine bile sebep olabiliyor.
Ayrılık acısı -ki bu ölüm bile olsa – bazı evrelerle atlatılır. Önce öfke duyarız. İnkar ederiz. Sonra pazarlık devresi başlar. Daha sonra pazarlığı kazanamayacağımız için depresyon evresi gelir ve en son kabullenme aşamasına gireriz. Bu süreci kimimiz uzun ve zor, kimimiz daha kısa ve rahat geçiririz.
Her insanın bir de enerji bedeni vardır.
Enerji dediğime bakmayın, bu sizin duygularınızın birbirinize aktarıldığı alandır. İki insan iletişime geçtiğinde, eğer görebilseydik, enerji alanlarımızın birbirine aktığını fark edecektik.

POZİTİF DUYGULAR GEÇİRİN
Bir insana negatif duygu verirseniz, onun pozitif duyguları size geçer. Bundan beslenen insanlara da enerji vampiri deniyor. Aslında insan ilişkilerinin temel prensibi, size pozitif duygu veren herkese bunun iadesini yapmanızdır. Yani ona olumlu bir duygu hissettirmelisiniz. Bu kimi zaman hakedilmiş bir takdir ya da iltifat olabilir.
Aşk ilişkisi yaşayan çiftlerde, bir taraf diğerinden önce ilişkiyi keserse, diğer taraf yarım kalacaktır. Enerji alanı birbirine akarken, aniden akış kesildiğinde, kişi acı çekmeye başlar. Çünkü kişisel enerjisini, görünmeyen duygusal bedeninin bir kısmını sevdiği kişiye kaptırmıştır artık ve geri alamıyordur.
Enerji bedeniniz küçülürken ilk aşamada sizi mutlu eden aktiviteler, birden sıkıcı gelmeye başlar. Hayattan zevk alamaz olursunuz. İkinci aşamasında günlük işlerinizi yapamayacak kadar yorgun ve sıkıntılı hissedersiniz. Biraz daha küçüldüğünde artık hafta sonları evde pijamayla dolaşmak ister, sosyal çevrenizle görüşmeleri ertelersiniz. Son aşamasında ise sürekli uyumak istersiniz. Ancak bu aşamada karakter özelliğinize göre ya çok uyur ya da hiç uyku uyuyamayacak hale gelirsiniz.
Sürekli oturur kalkar, sizi terk eden sevgilinizi düşlersiniz. Kah ondan nefret eder, kah onsuz yaşayamayacağınızı düşünürsünüz. Mantıksızca onun geri dönüşünü beklersiniz.

ENERJİ ALANININ BİR KISMI KARŞIDA KALIR
Bu durumu sağlayan en önemli etkenlerden biri, kendi bünyenize ait olan enerji alanınızın bir kısmının onda kalmış olmasıdır. Aslında ihtiyaç ve özlem duyduğunuz şey, onun size yaşattığı duygudur, dolayısıyla da o duygunun parçası olan enerji parçanızdır.
Enerji parçanızı geri isteme hakkınız vardır. Bunu sadece kendinize ait enerji parçanız için yapabilirsiniz. Onunkini çalamazsınız. Enerji parçanızı geri istemek için önce sıkı bir şekilde öfke ve nefretinizi, varsa suçluluk, pişmanlık, utanç, çaresizlik, korku, panik, kontrol etme isteğinizi atmalısınız. İşin en zor kısmı bu gibi görünür ama kolaydır. Topraklama tekniği ile bunu başarabilirsiniz.
Bir kağıt ve kalem alın elinize ve ona söyleyemediğiniz her şeyi, içinizde kalmış tüm duyguların tepkisini verin. Hem de hiç sansürsüz. Ve sonra eğer bedeninizde, kalp bölgenizde ağırlık varsa bir yastık alıp kuvvetle yatağa vurun. Yastığı vurun.
Ağırlığın azaldığını göreceksiniz. Eğer kasıklarınızda ağırlık varsa, yere uzanın.
Duvara bir yastık koyun ve ayaklarınızla o yastığa hızla ve uzun süre vurun.
Ve en önemlisi, bu ilişkiden çıkartmanız gereken hayat dersinin ne olduğunu bulmaya çalışın. Enerji alanınıza dolmuş olan negatif duyguları boşalttığınızda, kendi enerjinizi geri alabilmeniz için yer açılır.
Artık onu kafanızdan silmeniz için gerçek zemin oluşmuştur.
Eğer onu hiç düşünmemeyi başarırsanız, yani ondan beklentinizi keserseniz, işte o zaman muhakkak sizinle irtibat kurmaya çalışacaktır. Ama unutmayın. Kurduğu irtibat sizin enerjinizi geri ödemek için olacaktır.
Bitmiş ilişkiler yeniden başlamaz.
Başlasa bile çok daha kısa ömürlü olur.
Çünkü oradaki alışveriş bitmiştir.
Yukarıdaki öykü, Aşk ve Beyin adlı kitaptan alıntıdır. Nöroloji uzmanı Dr. Bülent Madi’nin kitabını, meraklılarına tavsiye ederim.

 

Yazan: Seda Diker

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız