Elektromanyetik dalgalar, atomlarımızdan yayılan titreşimler, bedenimizdeki kimyasal işlemleri belirliyor. İki farklı insan bir araya geldiğinde, elektromanyetik kodları birbirini okuyor. Kodlar uyuyorsa aşk başlıyor
Vücudumuzun her hücresinde DNA’larımız vardır.
DNA’larımız, genetik kodlarımızı taşır. Yani, fiziksel tüm özelliklerimizi ve protein üretimini belirler. Proteinler, hücrelerimizi şekillendirir, yiyeceklerimizin kimyasal işlemlerine katkıda bulunur. Bu işlem, bir nevi, bedenimizin kimyasal kodlamasını belirler. Hangi besinler hücrelerimizi nasıl yapılandırır, yaşam enerjisini nasıl oluşturur; işte bu kimyasal kodlamamızdır.
Bedenimizdeki kimyasal işlemleri belirleyen ise elektromanyetik dalgalar, aslında kısaca enerji dediğimiz ve atomlarımızdan yayılan titreşimlerdir. Her bir hücre grubunun farklı frekansı vardır.
Yediğiniz yiyeceklerden hangisinin enerjisi sizinle aynı titreşimdeyse, hücrelerinize o taşınır. Peki bunlar ne demek?
Bazılarımızın hâlâ alay ettiği, enerji ve frekans meseleleri, aslında gerçekten var ve hayatımızın pek çok alanında etkili. Bakın şimdi, elektromanyetik dalgalar nelere kadir… Öncelikle, yediğimiz yiyeceklerin sağlıklı ve bize yararlı olabilmesi için, organik ve frekansı bedenimize uygun olanları seçmeliyiz. Sonradan kimyasallar eklenerek, hormonlanarak üretilmiş her şeyin elektromanyetik alanı bozuluyor.
Titreşim seviyesi hücrelerimize uymuyor. Hastalanıyoruz. Çünkü kimyasal kodlarımız bile etkileniyor. Kanser, bu alandaki en bilinen yan etki.
ETKİLEŞİM ÇİFT YÖNLÜ
Bu frekans meselesi, âşık olurken de etkili. Çünkü doğada bir kanun var. Benzer şekilde titreşen iki farklı maddedeki enerji, birbirine çekilir ve besler.
İki farklı insan bir araya geldiğinde, elektromanyetik kodları birbirini okuyor. Bu kodların içinde bilinçaltımız, duygularımız, çekirdek inançlarımız, fiziksel özelliklerimiz, kısacası bizi biz yapan her şey mevcut. Birbirini okuyan kodlar eğer uyuyorsa, enerjiler bir araya geliveriyor.
Buna engel olamazsınız. Ve aşk başlıyor. Enerji her iki bedende de çok çok fazla yükseliyor. Kimyalar değişiyor. Kişi kendisini çok mutlu ve enerjik hissediyor. Yemek yeme veya uyku ihtiyacı azalıyor. Eğer ruhlar bu güzelliği kalıcı sevgiye dönüştüremezlerse, enerji akışı yavaşlayarak bir süre sonra duruyor.
Peki bu hissi, kalıcı sevgiye dönüştürmenin yolu nedir? İki enerji alanındaki var olan bilinçaltı ve çekirdek inanç kodları, pozitif ve sevgiye dayalı ise sevgi büyüyor. Eğer korku bazlı ise hızla küçülüp tükeniyor.
Daha da ilginci, bilinçaltımızın ve derin duygusal belleğimizin fiziksel beyinde olmadığını öğreniyoruz. Aslında bilinçaltımızdaki kodlamalar da, aynı elektromanyetik alanda tutuluyor. Hatta duygularımız enerjimizi ve yaydığımız frekansı etkilerken, elektromanyetik dalgalar da duygularımızı etkiliyor.
Etkileşim çift yönlü yani…
Bizler hâlâ enerji kelimesiyle dalga geçelim, ABD ve Rusya’da bu alanda ileri teknoloji kullanılmaya başlandı bile. Hem de ta 1950’li yıllardan beri araştırmalar ve bu alana çok yüksek yatırım yapıyorlar.
Kaydettikleri gelişmeler de gerçekten dudak uçurtacak cinsten.
Maalesef bu alandaki gelişmeleri daha çok insan beynini kontrol etmek, kitleleri etkilemek için kullanmak isteyenler de var. Örneğin görünmeyen, kulakla duyulmayan elektromanyetik dalgalara belli kodlar yerleştirerek, binlerce kilometre uzaktan sadece tek bir kişiyi hedefleyerek, onun garip sesler duyması, beyninin içinde konuşmalar belirmesi, hatta hipnotik telkinler verilmesi sağlanabiliyor. İnsanlara bazı duygular hissettirilebiliyor.
Saniyeler içinde uyutulabiliyor.
Belirli bir virüsü hiç fiziksel temas olmaksızın uzak mesafeden bulaştırabiliyor.
Bu tarz psikolojik silahlar geliştirilirken, aynı zamanda bu bilgiyi iyiye de kullanmak mümkün. “Duygularımız da frekansı etkiliyor,” demiştik.
Öyleyse, kendi bedenimizdeki hastalıklı hücreleri iyileştirmek, enerji kodlamalarını değiştirmek mümkün. Bilinçaltımızdaki bazı duyguların, özellikle de çaresizlik ve endişe duygularının kanserojen olduğunu göz önünde bulundurursak, bunların temizlenmesi ve sevgiye dönüştürülmesi, kanseri yenmekte etkili olabiliyor. Bu alanda tıp dünyasının daha sıkı araştırma yapması gerekir. Kimyasal çözümler ve ilaç yerine, bilinçaltındaki duyguların dönüştürülmesi ya da elektromanyetik dalgaların kullanılması konuları araştırılabilir. Elbette pahalı ve kârlı bir sektöre çomak sokmak kolay olmasa gerek… Maalesef…
Ve belki de bilinçaltı kapalı, korkulan bir kutu olmaktan artık çıkartılmalı. Okullarda daha kapsamlı okutulmalı. Bilinçaltında sıkışıp kalmış bazı zararlı kalıplar artık eskisi gibi derin hipnoz seansları, kontrolsüz yüzleşmelerle değil, basit ve rahatlatıcı işlemlerle, bedenle, meditasyon teknikleriyle başarılı bir şekilde temizleniyor.
TIP BİLGİLERİNİN YENİLENMESİ GEREK
Tıp dünyasında öğretilen bilinçaltı ve hipnoz bilgilerinin artık tazelenmesi, yenilenmesi, modernize edilmesi gerekiyor. Bu alanda dünyada birikmiş tüm yeni deneyimlerin açık fikirle araştırılması gerekiyor. Birilerinin artık, sağlık için zararlı, yan etkilerinin ne olduğunu tam olarak kestirilemeyen ilaçların kullanımını hafifletmek için insani çaba harcaması gerekiyor.
Benim açımdan, ilişkiler alanında ben bu bilgileri nasıl mı kullanıyorum? Kalıcı aşk, iki kişinin elektromanyetik alanları arasındaki telepatik iletişim, ilişkilerde enerji boyutundaki savaşlar, enerji vampirleri ve enerjimizi çalanlardan bunu geri alabilmek üzerine başarılı ve etkili mekanizmaları işletebiliriz.
Bunları bilmek hepimizin hakkı.
Yoksa uzaklarda birileri topluma açıkça öğretmekten kaçınılan bilgileri aleyhimize kullanmaya devam eder. Meydan boşalır. Yukarıdaki bilgiler, Texas’taki The Lay Institute of Technology’nin Başkanı, Dr. Nick Begich tarafından yazılmış İnsan Beynini Kontrol Etmek (Controlling the Human Mind) adlı kitaptan alıntıdır. Bu alanda yazılmış pek çok kitap daha var.
Meraklıları benden mail yoluyla bu kitapların isimlerini alabilir. Özgür ve sağlıklı bir dünyada yaşamak dileğiyle…
Yazan: SEDA DİKER