Homurdanmak ya da Tadını Çıkarmak

0
801

Yaşamı kıyısında, her şey bitti dediğimiz anda her şey yeniden başlayabiliyor. Varlığından rahatsız olduğumuz insanlar eliyle yeniden yaşama tutunabiliyoruz. Olumsuz olarak algıladığımız durumlarda ise yaşama dair, hassas değerleri hatırlayıp çok farklı…

 

 

 

 

 

 Yazar : Yusuf YEŞİLKAYA
yusufyesilkaya@gmail.com

Yaşamı kıyısında, her şey bitti dediğimiz anda her şey yeniden başlayabiliyor. Varlığından rahatsız olduğumuz insanlar eliyle yeniden yaşama tutunabiliyoruz. Olumsuz olarak algıladığımız durumlarda ise yaşama dair, hassas değerleri hatırlayıp çok farklı güzellikler yaşayabiliyoruz.

Büyükşehir ortamında yaşamak, birçok imkânı sizlere sunduğu gibi bazı problemleri de yaşamayı zorunlu kılıyor. Sinema, tiyatro, konser ve fuar gibi etkinliklere katılabilme şansınız çok yüksek olabiliyor. Ancak, kalabalık şehir hayatının gürültüsü, trafiği,  insan psikolojisini olumsuz yönde etkileyebiliyor.
Sabah evden çıkıp işe gitmek, yoğun trafiğe takılmak, otobüs beklemek, durakta beklerken üşümek ya da terlemek, strese girmek şehir yaşamında olağan durumlar olarak algılanır.
Örneğin evimi iş yerime bağlayan kestirme yol üzerinde öyle bir yer var ki, iki araç aynı anda geçemiyor. Bu yolu ilk defa kullandığımda, “Büyükşehir sınırları içinde böyle bir yol olur mu?” diye söylenmiştim. Çünkü geçmek zorunda olduğumuz yol üzerinde bir vatandaşın evi ve garajı bulunuyor. Yani şahıs mülkü. Ama bunun da bir çaresi olmalı. Şahsa ait topraklar kamulaştırılıp yol genişletilebilir. Aynı anda iki aracın geçmesi sağlanabilir.
Evden çıkıyorum, aracıma binip geniş caddelerden geçiyorum ama yolun dar kısmına geldiğimde öncelikle karşıdan gelen olup olmadığına bakıyorum. Karşıdan gelen varsa mutlaka birimizin durup beklemesi gerekiyor. İster acele edin ister sakin olun, yolun bu noktasına geldiğinizde mutlaka beklemek zorundasınız. Önceleri bu durumdan oldukça rahatsız     oluyordum. Hatta yetkililere söyleniyordum. Ama şimdilerde bu yol bana çok büyük keyif veriyor. Yol genişletilmedi. Şartlarda herhangi bir değişiklik yok. Ama bu yol, beni mutlu etmeye başladı.
Yolun dar bölümüne geldiğimde, karşıdan gelen olup olmadığına bakıyorum. Gelen varsa ve benim de çok acelem yoksa bekliyorum. Karşıdan gelen aracın sürücüsü geçtikten sonra, jest ve mimikleriyle teşekkür ediyor. Elini sallayarak memnuniyetini ifade ediyor. Güler yüzle o bölgeden ayrılıyoruz. Her gün aynı güzergâhı kullanmak durumunda olduğumuz için ertesi gün, bir gün önce benim yol verdiğim sürücüler, benim önce geçmem için bana yol veriyorlar. Ben de aynı şekilde onlara teşekkür ediyorum. Yine güler yüzle oradan ayrılıyoruz.
Bu yolu yaklaşık dört – beş aydır kullanıyorum. Sabahın erken saatlerinde ya da akşamüzeri yorgun yüzleri mutlu edebilmek gerçekten çok güzel bir duygu. Düşünüyorum da kullandığımız yol, geniş bir yol olmuş olsaydı acaba aynı yüzleri mutlu edebilir miydim bilemiyorum. Bir adım daha ileri giderek şunu ifade edebilirim ki, bırakın insanların mutlu olmasını her gün aynı yolu kullanmak zorunda olduğumuz yüzleri fark etmezdik bile.
Bizim olumsuzluk olarak algıladığımız bazı olaylar, gerçekte olumlu yönleriyle bize kazanım sağlayabilmektedir. Geçenlerde bir okurumdan aldığım mesaj çok enteresandı. E-postayı ilk okuduğumda çok şaşırmıştım. Sizlerle paylaşabileceğim kısmını aktarabilirim. “Biz iki kardeşiz. Anne ve babamız vefat edeli on beş sene oldu. İkimiz de çoluk çocuk sahibi insanlarız. Özellikle babamızdan miras kalan ufak tefek araziler yüzünden birbirimizin gönlünü kırdık. Birbirimize kardeş gibi davranmadık. Hatta bayramlarda bile birbirimizi aramadık. Aranmayı hep karşıdan bekledik. Aranmayınca da sitem ettik. Yıllar böylece geldi geçti. Ancak bu sene hem ben hem de küçük kardeşim çok ciddi hastalıklar yaşadık. Ben en son geçirdiğim ameliyat için hastaneye yatmıştım. Doktorlar, sekiz- dokuz saat sürecek ağır bir operasyon olacağını ifade ettiler. Saklamaya gerek yok, hayli korkmuştum. Ameliyathaneye geçmeden önce odamın kapısı açıldı. Doktorlardır düşüncesiyle aldırış etmedim. Gözümü pencerenin dışına kilitlemiştim adeta. Bir elin, elimi sıkıca kavradığını hissettim ve sıcacık bir sesle irkildim:
—Ağabey, yaşayacaksın. Seni bırakmaya hiç niyetimiz yok. İhmal ettiğimiz yılların acısını çıkaracağız.
Bu ses, küçük kardeşime aitti. Kendisi de amansız hastalığa yakalanmış olmasına rağmen ameliyat öncesi bana moral vermeye gelmişti. Kardeşimin eline sımsıkı sarıldım. Gözlerinin içine baktım.
Bir süre göz göze bakıştık ve ardından her ikimiz de hıçkırıklara boğulduk. Ben yatağımdan kalktım ve birbirimize sarıldık. O şekilde ne kadar durduğumuzu hatırlamıyorum. Hemşire geldi ve ameliyata alınacağımı söyledi. Kardeşim tekrar:
—Ağabey, buradayım. Bekliyorum ha!
Kardeşimin gözlerine baktım ve buğulu gözlerle cevap verdim:
—Bekle koçum. Geleceğim.
Kapıdan çıkarken birbirimize el salladık. Eşim ve çocuklarım da kardeşimin yanındaydı.  O anda içimdeki yaşama coşkusu alevlendi. Ameliyathaneye indiğimde doktorlar, kendimi nasıl hissettiğimi sordular:
—Çok iyiyim. Ameliyatımı en güzel şekilde yapın. Kardeşim beni bekliyor. İhmal ettiğimiz yılların acısını çıkaracağız.
Doktorlar, bendeki bu coşkuya hem şaşırdılar hem sevindiler. Çok mutluydum. Benden sonra kardeşim ameliyat oldu. Doktorları, hastalığında olağanüstü bir iyileşme olduğunu belirtmişler. Çok sevindik. Her şey bitti dediğimiz yerde, yeniden başladık. Bu çok güzel bir duygu. Size bu satırları yazarken, gözümden mutluluk damlaları süzülüyor.”
Yaşamın kıyısında, her şey bitti dediğimiz anda her şey yeniden başlayabiliyor. Varlığından rahatsız olduğumuz insanlar eliyle yeniden yaşama tutunabiliyoruz. Olumsuz olarak algıladığımız durumlarda ise yaşama dair, hassas değerleri hatırlayıp çok farklı güzellikler yaşayabiliyoruz.
İşte bu noktada bize düşen özellikle bakış açımızı değiştirmek ve içine düştüğümüz pozisyonların, olumsuz yönlerine ağıt yakmak değildir. Olumlu yönlerini araştırmak ve yaşama dört elle sarılmaktır.

Kurtlarla arkadaş ol,
yalnız elinden baltayı bırakma.  
Rus Atasözü

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız