Fred Alan Wolf ve Kuantum Bilmecesi

0
1046

 

Fred Alan Wolf, “Kuantum Bilmecesi” isimli kitabında: “Dünya aslında göründüğü gibi değildir. Elbette o ‘dışta’, bizden ve yaptığımız seçimlerden bağımsız gibi gözükür. Ancak kuantum fiziği bu fikri yok etmektedir. ‘Dışta’ olan şey aslında bizim görmeyi seçtiğimiz şeye bağlıdır.” der.

Gerçeklik algımızı altüst eden söylemine devam eder: “Gerçek sadece fiziksel dünya değildir. Aslında gerçek, gerçeklik algısını yaratan fiziksel dünyayla zihnin ilişkisinden ibarettir. Gerçeklik algısı olmadığı takdirde gerçek de olmaz.” diyerek aslında beş duyu organımızdan gelen verileri gerçeklik olarak algılama yanılgımıza dikkat çeker.

Zihinde zaman mefhumu ve mekân algısı yoktur. İmge ya da hayal ile duyu organlarıyla algılananalar arasında fark yoktur. Üstat, hayal gücünden bahsederken: “Don Kişot, ‘buradaki’ni ‘oradaki’ne yansıttı ve hayal dünyasının gerçekliğe, tahmin ettiğinden daha yakın olduğunu keşfetti.” der. Don Kişot, Doğu ile Batı’nın dışına çıkarak dünyaya bakabilmiş ilk romancı olma özelliğini gösterir. BU DURUMU HAYAL GÜCÜ İLE BAŞARABİLMİŞTİR.

Onun dikkafalılığı, onun özelliği değil, sizin düşüncelerinizin bir yansımasıdır. O aptal görünüyorsa siz aptal olarak gördüğünüz şeye bakıyorsunuzdur. Başka bir deyişle, siz kendi aptallığınıza, kendi dikkafalılığınıza bakıyorsunuzdur. Diğer insan sizin aynanızdan başka bir şey değildir… İnsan kendini öteki üzerinden tanımlayan tek canlıdır. Kişinin kendisiyle ilgili algısı, diğerlerine yansıyan kendi benliğidir.

Eğer dalga, doğanın asli bir özelliğiyse ve bu özellik, doğanın her özgün parçacığında varsa, o zaman elektronun nerede bulunması gerektiğine kim karar veriyordu? Doğa esasen bir olasılık oyunu muydu? Tanrı, evrenle zar mı atıyordu?

“Matematiksel yasalar gerçekliği gösterdikleri sürece kesindir ve onlar kesin oldukları sürece de gerçekliği gösteremezler.”

Belki de beyinlerimiz birer zaman makinesidir, geçmiş ve gelecekten gelen mesajları alabilen ve gönderebilen makineler.

Hislerin meydana gelmesiyse -yani zihni bedenin içine yerleştirmek- bize bir yandan hayat dediğimiz deneyimi verirken diğer yandan her birimizde yalnızlık ve diğerlerinden ayrılık hissi yaratır. Hâlbuki hepimizin aslında tek olduğunu öğrenmemiz gerekiyor. Bizler birbirinden ayrı adalar gibi görünebiliriz, ancak hayattan meydana gelen tek bir kıtayı oluşturmaktayız.

Ben sahneye girmeden önce dünya zaten varsa ve nesnel olarak katı değilse o zaman dünya nedir? Görünen o ki en iyi cevap, dünyanın yalnızca bir potansiyel olduğu, ben veya siz gözlemeden var olmadığı.

Carl Jung, “hissetmek” sözcüğünü: “Hissetmek, sonsuza dek kendinden emin bir oluşa maruz kalmak, zaman içinde ‘burada’ deneyiminin farkına varmak, hissin sürdüğü zamanın bilincinde değil, zamanla, bir tür fiziksel, zihinsel ya da duygusal durumun bilincine varmaktır.” diyerek açıklıyor.

Şule Çolakel

Kuantum Psikolojisi kitabından

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız