Telkin; Sözlüklerde aşılama anlamında açıklanmaktadır. Telkin yoluyla aşılanması istenen şey düşüncedir (fikirdir). Başka bir deyişle: Telkin, bir fikri kabul ettirme çabasıdır.
Telkin, dıştan gelir veya içten kendi kendine olabilir: Dış telkin, düşünceyi başkalarına kabul ettirme çabasıdır. Kendi kendine telkin ise, insanın kendi düşüncesini kendisine kabul ettirme çabasıdır veya düşündüklerini harekete geçirme gayretidir.
Telkin, müspet (iyi) yönde olabileceği gibi, menfi (kötü) yönde de olabilir: Kötü düşüncelere saplanıp kalmak ve kötü hareketlere kendisini teşvik etmek menfi telkindir.
Yapıcı düşüncelere kafada yer vermek, her şeyin iyi taraflarını görmeye ve incelemeye yönelmek, içinde bulunulan üzücü ve sıkıcı durumlara rağmen sevinecek bir yön ve bir çıkış yolu bulmaya çabalamak müspet telkindir. Menfi telkin insanı karanlığa, müspet telkin aydınlığa götürür.
Örneklerle açıklayalım: Öfkelendiği bir arkadaşını cezalandırmayı düşünen ve bu arkadaşını yolda çevirip dövmeyi tasarlayan bir öğrenci kendi kendine menfi telkin yapıyor demektir. Bu tarz düşünce ve tasarı onu daha da çıkmaza götürür.
Derslerinde başarı gösteremeyen bir başka öğrenci: “Ben artık okuyamam. Okusam da öğrenemem… Hele tarih dersini hiç anlamıyorum, bu dersten geçer not almam mümkün değil…” gibi olumsuz şeyler düşünürse, kendisini olumsuz yönde etkiliyor demektir ki bu öğrenci kendi kendisini başarısızlığa mahkûm etmektedir. Bu mahkûmiyet, öğrenci kendisini toparlamazsa, okul dışında da devam edebilir.
Aksine: Sınıf arkadaşlarıyla iyi münasebetler geliştiremeyen bir öğrenci: “Arkadaşlarımı seviyorum. Ben iyi olursam onlar da bana iyi davranışlarda bulunur. Arkadaşlarım, benim iyiliğim için kusurumu söylerler. Söylenen kusurlarımı düzeltebilirim ve sevilen arkadaş olabilirim. Kusurumu söyleyen arkadaşlarıma teşekkür etmeliyim. Arkadaşlarıma iyilik yapmak fırsatı aramalıyım…” gibi olumlu ve yapıcı düşüncelere yönelirse, kendi kendisine müspet telkinler yapıyor demektir. Bu tarz düşünce, arkadaşlar arasında özlenen yakınlaşmaya sıcak bir zemin hazırlar ve müspet gelişmelerin başlangıcı olabilir.
Derslerinde başarı gösteremeyen bir başka öğrenci: “Yoluyla çalışan hedefine ulaşır. Ben, öğrenme kurallarına ; uyarak çalışacağım ve derslerimi öğreneceğim. Bu günden itibaren, daha çok çalışarak ileri öğrenciler arasına katılacağım… Hele tarih dersi, bu ders bir hikaye gibidir. Tarihi isteyerek okuyacağım, geçmişten örnekler ve ibretler alacağım…”diye düşünür ve bu azimle çalışmaya koyulursa, müspet telkinlerle kendisini yönlendiriyor demektir. Yeise kapılmadan, ümit ile yoluna devam eden öğrenci er geç başarıya ulaşacaktır.
Yukarıda, tarih dersini sadece bir örnek olarak verdim. Diğer derslerden de örnekler verilebilir.
İnsanlarda Şuur ve Şuuraltı Halleri
Kendi kendine telkini daha iyi anlatabilmek için, insanlardaki şuur haline ve şuur dışı hallere özetle dokunalım:
însanın ruh halini ve davranışlarını iki bölümde inceleyebiliriz: Şuur ve şuur dışı hareketler.
l.Şuur Hali: Akıl, mantık, düşünce ve irademizin kontrolündeki hal ve davranışlarımızdır.
Şuur dışı davranışlar iki bölümde incelenir. Bunlar: Şuuraltı ve şuur üstü halleridir.
Şuuraltı denilince başta alışkanlıklarımız akla gelir. Temayüllerimiz, zevklerimiz, hayallerimiz, inançlarımız, sevgilerimiz, karakterlerimiz hep şuuraltının eserleridir.
Şuur üstü denilince, ilk akla gelen vicdanımızdır. Bizi iyiye, doğruya, güzele yönelten hakiki benliğimiz şuur üstü güçlerimizdir.
Şuurlu haller aklın kontrolündedir. Akıl, mantık ve irade gücümüzle gelişen ve gerçekleşen hal ve hareketlerimiz şuurludur. Ancak, insanların her hal ve hareketlerinde şuur hakimiyeti’ aranamaz. Tavır ve davranışlarımızın çoğu şuur dışı hallerdir. Daha açık söyleyelim: Bize hakim olan, bizi iyiye veya kötüye doğru yönlendiren hal ve hareketlerimizin çoğu şuuraltı kaynaklıdır. İyilikler veya kötülükler şuur dışında oluşmaktadır. Şuur dışı bu kadar önemli olduğuna göre, biz insanlar önce şuur dışımızı iyi terbiye etmek (eğitmek) mecburiyetindeyiz. Aksi halde, ileride başımıza türlü haller gelebilir.
Şuur dışı hallerimiz şuuraltı ve şuur üstüdür demiştik. Biz burada daha ziyade şuuraltı üzerinde duracağız:
Şuuraltının eğitilmesi ancak şuurun yardımıyla mümkündür. Şuurumuzdan yararlanarak (akıl, mantık, muhakeme, dikkat ve irade yoluyla) kendi kendimizi eğitebiliriz. Kendi kendimize yapacağımız telkinlerle şuuraltımızı terbiye edebiliriz. Şuuraltı güçlerimizi iyiye ve daha iyiye götürmek kendi kendimize yapacağımız müspet telkinler nispetinde gerçekleşir. Kendi kendine telkin şuur yardımıyla olur. Telkinle kazanılan davranışlar gene şuurun yardımıyla şuuraltına itelenir. Şuuraltına giden bu davranışlar bizim alışkanlıklarımızda. Temayüllerimiz, sevgilerimiz, zevklerimiz, inançlarımız… ve başkaları hep bu yolla şuuraltına yerleşirler.
Kazandığımız veya kazanacağımız bütün alışkanlıklar şuuraltı halleridir.
Bunlar şuuraltına girdikten sonra şuurun kontrolünden çıkarlar, mihaniki bir hal alırlar: (mekânikleşirler). Şuuraltına geçmeden önce, şuurumuz yoluyla, alışkanlıklarımıza hakim olursak onları iyi yönde : geliştirmiş oluruz. Bütün alışkanlıklarımız, daha başlangıç halindeyken şuurun kontrolüne alınabilir. Alışacağımız hal ve hareketlerin iyilerini şuurumuzla seçebilir ve bu iyileri alışkanlıklar haline getirebiliriz. Bunun için kullanacağımız araç kendi kendine telkin metodudur.
Kendi Kendine Telkin Nasıl Gelişir?
Önce şuurlu olarak düşünürüz, tahayyül ederiz (hayal kurarız), kendi kendimize telkin yaparak müspet düşünceler (fikirler) geliştiririz. Bundan sonra fikirleri harekete dönüştürürüz. Hareketleri tekrar ederek de alışkanlıklar kazanırız. Kazanılan alışkanlıklarımız şuurdan şuuraltına yerleşir. Sırası geldikçe de duygu veya davranış olarak yüzeye çıkar ve hükmünü yürütür.
Kazanılan alışkanlıklarımız şahsiyetimizi geliştirir . ve karakterimizi oluşturur. Oluşan karakterimiz de gelecekteki başarılarımızı veya başarısızlıklarımızı hazırlar. Mutluluklarımız veya mutsuzluklarımız bu yolla gelişir. İyi alışkanlıklar, başarılara ve mutlu günlere; kötü alışkanlıklar, başarısızlıklar ve mutsuz günlere götürür.
Başarılar kazanmak ve mutluluklara ulaşmak istiyorsak: İyi davranışlar geliştirmeye, iyi temayüller edinmeye, iyi sevgiler beslemeye, iyi şeylerden zevk almaya, yüksek inançların sahibi olmaya mecburuz. Vicdanımızın sesine daima kulak verirsek, şuuraltı hal ve hareketlerimizi iyi eğitirsek, bu üstün meziyetlere ulaşabiliriz. Bütün bu yüksek meziyetleri alışkanlık haline getirebilmek, şuuraltının şuur yoluyla iyi eğitilmesine bağlıdır. Şuuraltımızı, daima şuur yoluyla besleyeceğiz.
Şuuraltına geçecek bütün alışkanlıklarımızı şuurun süzgecinden geçireceğiz ve iyileştirerek şuuraltına göndereceğiz.
Kendi kendine telkine alışanlar, kendilerini yüceltebilirler ve yüksek meziyetlerin sahibi olabilirler. Şuuraltı Şuuru Ezebilir
Şunu da bilelim: Şuur hali güçlüdür. Fakat, sonradan gelişen şuuraltı hali şuurdan daha güçlüdür. Aralarında vuku bulacak bir mücadelede şuuraltı şuuru bastırabilir. Kötü yolda gelişen şuuraltı, şuuru ezebilir ve sesini kısabilir. Bu kötü gelişmeye mani olmak için, çocukluk, yıllarından beri, şuuraltımızı hep iyiliklerle ve iyi alışkanlıklarla dolduracağız ki sonunda şuurumuzu bastıramasın ve de vicdanımızdan gelecek iyilik çağrılarını susturamasın…
Şuuraltımızı iyi alışkanlıklarla, sevgilerle, saygılarla ve daha başka iyi hal ve hareketlerle besleyemezsek; kötü alışkanlıklar, kötü haller (kıskançlıklar, korkular, kinler, nefretler v.b. kötülükler) şuuraltımızı işgal edebilir. Böyle olunca, şuur görevini yapamaz hale gelir, vicdan susar, insani hisler körleşir ve neticede insan, insan olmaktan uzaklaşır. İşte, şuuraltı bu kadar önemlidir.
O halde, kendi kendine telkin yoluyla, şuuraltımızı daima iyilerle besleyeceğiz ki kendimize karşı olan görevimizi yerine getirmiş olabilelim.
İnsan,Hayatın Her Döneminde Gelişir ve Değişir
Şuna inanalım: însan her yaşta kendisini değiştirebilir. Kötü alışkanlıkları terk etmek ve iyi alışkanlıklar kazanmak insan ömrünün her yaşında ve her döneminde mümkündür. Bazı kimseler, belli yaştan sonra alışkanlıklarını terk edemeyeceklerini sanırlar. Bu görüş yanlıştır. Zira: Beyin her yaşta faaldir veya faaliyete devama hazırdır. Önemli olan beyni çalıştırmaktır. Düşünmek, karar vermek, kararı uygulamaya geçmek beyin yoluyla olur. İnsan isterse ve azmederse, şuuraltmdaki menfi alışkanlıklarını tekrar şuura getirebilir ve kendi kendine telkin yoluyla kötü alışkanlıklarından kendisini kurtararak benimsediği müspet alışkanlıkları kazanabilir.
Özet olarak tekrarlayalım:
Kendi kendine telkin yoluyla iyi şeyler düşünmeye, iyi fikirler geliştirmeye; tavır ve davranışlarımızı iyiye doğru değiştirmeye alışabiliriz.
Kendi kendine telkin yoluyla iyi şeyler öğrenmeye, zor sandığımız şeyleri dahi kolaylıkla ve daha çabuk öğrenmeye, başarısızlıklardan kurtulup başarılardan başarılara geçmeye, yeni yeni hamleler yaparak yeni mesafeler kat etmeye kendimizi alıştırabiliriz.
Kendi kendine telkin 3 merhalede gerçekleşir: Tasavvur, söz,hareket (fiil). Tasavvurlarla fikirler oluşur, fikirler söylenerek hareketlere geçilir, hareketler tekrar edilerek alışkanlıklar kazanılır. Biraz daha açalım:
a- Önce iyi şeyler düşünüp tasarlamalar yapılır. Uygulanabilir yeni fikirler zihinde oluşturulur.
b- Sonra, oluşturulan fikirler sözle ifade edilir. Bu sözler birçok kere tekrar edilerek fikir kendimize benimsetilir.
a- Bundan sonra harekete(fiile) geçilir ve hareketler tekrar edilerek alışkanlıklar kazanılır.
Böylece oluşan fikirler fiillere çevrilir, fiiller tekrar edilerek alışkanlık haline gelir. Son safhada fiil şuur altına yerleşir ve bizim malımız olur.
Kendi Kendine Telkini Örneklerle Açıklayalım: ‘ Sabahları erken kalkmanın sayısız faydalarını öğrenen bir öğrenci erken kalkmayı düşünür. Fakat eski geç kalkma alışkanlığından kurtulması güç. Bunun için önce kendi kendine tasavvurlar yapar, erken kalkmaya alışmanın yollarını arar, neticede bir çıkış yolu bulur ve kararını verir… Bundan sonra, verdiği kararı kendi kendine diliyle söyler: “Sabahları erken kalkmaya çalışacağım. Her gün erken yatıp erken kalkacağım. Sporumu, temizliğimi, kahvaltım zamanında yapacağım. Her sabah okula gitmeden önce o günkü derslerimi tekrar edeceğim. Okula hazırlıklı ve kendimden emin olarak gideceğim.” diye söylenir. Öğrenci, bu sözleri, zaman zaman bir kaç kere tekrar eder. Söylediklerine kendisini inandırır. O sözlerdeki manaya ısınır, benimser ve kendisine mâl eder. Bu öğrenci, söylediklerine kendisini bağlamıştır (söylediklerine angaje olmuştur). Artık harekete geçme, uygulama safhası başlamıştır: Bir gün erken yatar erken kalkar. İkinci, üçüncü veya daha başka günlerde, – irade gayreti göstererek – erken yatıp erken kalkmaya devam eder. Kalktıktan sonra spor, temizlik, ders çalışma işlemlerini yerine getirir. Böyle devam eden beş on gün sonra, erken yatıp erken kalkma ve diğer işlerini saatinde yapma alışkanlığını kazanır. Artık, ilerideki günlerde kendisini zorlamadan bu uygulamaya devam eder.
Başka bir örnek verelim: Dershanede, öğretmeninin karşısında, bildiklerini anlatmak mahcubiyetinden kurtulmak isteyen bir öğrenci kendi kendine düşünür taşınır ve bir karara varır. Vardığı kararı diliyle söyler: “Ben, dershanede öğretmenimi dikkatle dinliyorum. Evimde de dersime çalışıyorum ve dersimi öğreniyorum. Bilgisi olan kendisine güvenir. Bende kendime güveniyorum, bilgimi ve öğrendiğimi anlatabilirim. Dershanede söz alacağım ve anlatacağım, görüşlerimi açıklayacağım”. Öğrenci, bu veya benzeri sözleri birkaç kere tekrarlar, kendisine güvenini tazeler. Bir gün cesaretle parmak kaldırır, söz alır ve dersini anlatır. Diğer günlerde de bu ameliyeye devam eder ve mahcubiyetten kendisini kurtarır.
kaynak: www.olumlamalar.com