Soru çözmede ilk şart nedir? Konuyu bilmek. Konuyu bilmeden soru çözmek çok düşük bir ihtimal. Soru çözmede bizden istenen nedir? 4 ya da 5 şık arasından doğru olanı bulmak. Peki, öğrenci soruya neden yanlış cevap verir? İki nedeni vardır: Ya konuyu…
Sınav Yarışında F1 Pilotu Olmak
Kadir Akel
Soru çözmede ilk şart nedir? Konuyu bilmek. Konuyu bilmeden soru çözmek çok düşük bir ihtimal. Soru çözmede bizden istenen nedir? 4 ya da 5 şık arasından doğru olanı bulmak. Peki, öğrenci soruya neden yanlış cevap verir? İki nedeni vardır: Ya konuyu bilmiyordur. Ya da çok dikkatsizdir.
Peki, ne yapmalı? Yapılacak şey çok açık. Konu eksikliği varsa giderilmeli. Dikkatsizlik söz konusu ise nedenine bakılmalı. Özellikle çok soru çözen öğrencilerde, benzer sorularla karşılaşıldığı için kalıba sokma eğilimi vardır. Yani soruyu, daha önce yaptığı sorunun aynısı zanneder. Şıkları bile okuma gereği hissetmez. Bize hep soruyu doğru okuyun demişlerdi. Ama kimse cevap şıklarını da en az sorular kadar dikkatli okumalısınız dememişti.
Soru çöme teknikleri konusunda sana ayrıntılı bilgi vermeyeceğim. Ama bilmeni istediğim önemli noktalar var. Bir soru nasıl basit hale getirilir? Hadi birlikte bakalım…
Aslında bütün soruları çözmede tek bir yetenek söz konusudur. Algıda seçicilik ya da farklı olanı görebilme yeteneği. Soru çözerken seçiciliğini ve ayırt etme yeteneğini geliştirmelisin. Kelimeler arasındaki anlam farkını bulmalısın. Şekiller arasındaki farkı görebilmelisin. Peki, bunu nasıl yapabilirsin? Öncelikle konuyu çok iyi bilmelisin. Sonra soruda bahsedilen konuyu ve senden bulman istenen şeyi iyi bilmelisin. Eleme yöntemi ile tereyağından kıl çeker gibi şıklar arasında farklı olanı bulabilirsin. Şimdi sana ayırt etme yeteneğini artıracak bazı ipuçlarından bahsetmek istiyorum.
Soruları Hızlı ve Pratik Çözdüren İpuçları
• İki cevap şıkkı birbiriyle aynı özellik gösteriyorsa, daha açık bir ifadeyle birbirine benziyorsa sevinebilirsin. Çok büyük ihtimalle doğru cevap olmayacak iki şıkkı buldun demektir.
• Şimdi aradığın doğru cevabı bulmana yardımcı olacak bir ipucu vereceğim. Eğer birbiriyle zıt anlama gelen şıklar varsa, büyük ihtimalle doğru cevap bu iki şıktan biridir.
• Bazı sorular da vardır ki, tam bir bilgi ve yetenek ister. Şıkların hepsini bilmeden bu soruları çözemezsin. Derecelendirme tarzı sorulardan bahsediyorum. “En çok benzeyen hangisidir? En yakın olan hangisidir? En çok ilgili olan hangisidir?” gibi soru kökleri vardır. Yani adama düşmanı yapmaz. Ne sormak istiyorsan doğrudan sor! Tabi burada daha çok bilen öğrenciyi ortaya çıkarma amacı vardır. Diğerleri mi? Onların pestili çıkar. Bu tarz sorularda genellikle konu eksiği olanlar duvara toslar. Bütün şıklar soruyla ilgilidir. Ama biri diğerlerinden daha çok ilgilidir. Senden onu bulman istenir. Bir tabak fasulye içinden en parlak olanı bulmak gibi bir şey… Bu konuda sana yardımcı olacak bir ipucundan bahsetmek istiyorum. Bu tarz sorular için geçerli bir kural vardır. Şıklar içerisinde “çoğunlukla, her zaman, genellikle” gibi kelimeler kullanılır. Doğru cevap büyük ihtimalle bu kelimelerin olduğu şıktır.
• Şimdi sana bu sorulardan daha iğrenç ve daha zor bir soru sitilinden bahsetmek istiyorum ki bu karşılaşabileceğin en zor soru tarzıdır. Hemen yukarıdaki soru sitilinin tam tersi. Bu sorularda “Hangisi ona ait özellikten biri değildir? Hangisi ilgili değildir? Hangisi diğerlerinden farklıdır?” gibi soru kökleri vardır. Yani senden istenen, soru ile ilgili şıkları bilmen, sonra da soruyla alakası olmayan şıkkı görmendir. Bu soruları kesinlikle konuyu bilerek çözebilirsin. Atmasyon tekniği bu sorularda pek işe yaramaz.
Sorunun sonunda “doğru yapılmamasından kaynaklanmaktadır” denmiş olsun. Bu cümlede aslında ne sorulmak isteniyor? Kalemi alıp üzerini çizerek hemen yanına doğrusunu yazmalısın. Doğrusu; “yanlış yapılmasından kaynaklanmaktadır.” Gördüğün gibi zihinsel algılaması çok basitleşti, değil mi?
“Aşağıdakilerden hangisi doğru özelliklerden biri değildir?” cümlesinin doğrusu ne? Üzerini çizip yazıyoruz. “Aşağıdaki özelliklerden hangisi yanlıştır?” Bu kadar basit işte. Şimdi bu tarz soruları çok daha rahat çözebilirsin.
• Öğrenciyi yanıltan sorulardan biri de çok uzun sorulardır. Korkar, ürker, çözmek istemezsin. Ama bilmediğin önemli bir nokta var. Evinizin yakınlarındaki pastırmacıya hırsız girmiş. Şöyle en kalitelisinden 50 kilo pastırma çalınmış. İki şüpheli yakalanmış. Birinci şüpheli dut yemiş bülbül gibi suskun. Adamın ağzı var dili yok. Baskılara rağmen “ben yapmadım” diyor. Kullandığı bu cümle ile bu kişinin suçlu olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır. İkinci adam ise bülbül gibi şakıyor. Sormadan anlatıyor yani. Pastırmayı çok sevdiğinden, hatta ağzının da pastırma koktuğundan bahsediyor. Pastırmayı genelde gece aldığını, evinde bulunan kilolarca pastırmayı memleketinden getirdiğini söylüyor. Pastırma çalmayı pek sevmediğini ekleyip son olarak “kesinlikle ben çalmadım” diyor.
Birinci kişinin hırsız olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır. İkinci kişinin hırsız olduğunu söyleyebilir miyiz?
……………….
Aynen katılıyorum. İkinci kişinin aranan suçlu olma ihtimali daha yüksek, değil mi? Kişi ne kadar çok konuşursa o kadar çok açık veriyor. Uzun sorular da böyledir. Şimdi sen, uzun soruyu okumak da anlamak da zor oluyor diyeceksin. Kapasite sorunun olmadığını hemen söyleyeyim. Hiç merak etme, o konuda öyle süper bir fikrim var ki deneyle de göstereceğim, şaşıracaksın. Anlaman çok kolay olacak. Biraz sabır lütfen!
• Genelde tuzakları sorunun içinde ararız. Ama cevap şıkları da en az soru kadar tehlikeli tuzaklarla doludur. Soru içindeki tuzaklara çok benzeyen bu tuzaklara düşmemek gerekir. Cevap seçeneklerinin yine son kelimeleri bu tuzakların sıklıkla saklandığı yerler oluyor. Örneğin;
Sosyal yönü gelişmiş olan insanların hangi davranışı yapması beklenmez?
Soruyu düzeltelim: Sosyal yönü gelişmiş olan insanlar hangi davranışı yapmazlar?
A) Çevresindeki insanların sıkıntılarını sormak
B) Düğün, cenaze gibi törenlere katılmak
C) Çevresinde gelişen olayları umursamamak
D) Yaşlı insanlara yardımcı olmak
Görüldüğü gibi burada olumsuzluk eklerinin gizlenmesi söz konusudur. Özellikle dikkatsiz öğrenciler bu tuzaklara çok rahat düşerler.
• Şimdi merak ettiğin konuya geliyorum. Uzun soruların anlaşılmasını nasıl kolaylaştırabiliriz? İnsan beyni, doğuştan itibaren konuşma hızında gelen sesli uyarıcıları daha rahat kavramaya alışmıştır. Bu şu demek: Sen eğer dikkatli okuyacağım diye çok yavaş bir tempoda okuyorsan bil ki aynı soruyu defalarca okursun. Sonra anlamaz, tekrar okursun.
Hızlı Okuma Deneyi
Şimdi sana bir cümle vereceğim. Bu cümleyi önce çok yavaş okumanı, sonra da çok hızlı okumanı isteyeceğim. Hazır mısın? Bu cümleyi önce oldukça yavaş oku, sonra bütün cümleyi aklında tuttuğun kadar tekrar et. Sonra aynı cümleyi okuyabildiğin kadar hızlı oku. Ve yine zihninden tekrar et. Hazırsan başlayabilirsin.
“Ahmet Bey akşamları, evinin bahçesinde bulunan büyük çınar ağacının altına yerleştirdiği masada oturup, çay içerdi.”
Hızlı okuduğunuzda cümleyi daha iyi anladınız, değil mi? Bu deneyde de olduğu gibi aslında ne kadar hızlı okursak, anlamamız o kadar kolay olur. Özellikle ailen başta olmak üzere birçok eğitimciden “Aman Ayşe dikkat et. Soruları tane tane, yavaş yavaş oku. Hiç acele etme” diye telkin almışsındır. Bu deneyi paragraf sorularında denemek istersen farkı çok net bir şekilde görürsün. Aslında bugüne kadar bize hep yanlış şeyler söylemişler, değil mi? Doğrusu, soruları okuyabildiğin kadar hızlı okuman. Beynin daha rahat kavrayacaktır. Bu nedenle çok kitap okuyanların soruları çabuk anlamaları, sadece uzun yazıları okurken iyi motive olmalarından değil, aynı zamanda hızlı okumalarından kaynaklanmaktadır. Kitap okurken, yalnızca anlama yeteneğini geliştirmek değil, okuma hızını artırmak da önemlidir.