Sınır (Borderline) Kişilik Bozukluğu

0
1034

Bu kişilik bozukluğunun tanısında kesin bir sonuca varılamamıştır. İlk zamanlar şizofreniye yakın bir hastalık olarak kabul edilip değerlendirilmiş, sonradan psikoz ve nevroz grupları dışında üçüncü bir hastalık olduğu savunulmuştur. Günümüzde…

 

 

 

 

 

Yazar : Art Terapist
Çetin Özbey
www.cetinozbey.com

Bu kişilik bozukluğunun tanısında kesin bir sonuca varılamamıştır. İlk zamanlar şizofreniye yakın bir hastalık olarak kabul edilip değerlendirilmiş, sonradan psikoz ve nevroz grupları dışında üçüncü bir hastalık olduğu savunulmuştur. Günümüzde genel yargı bu semptomların bir kişilik bozukluğu olabileceği yönünde olduğu için kişilik bozuklukları arasında sayılmaktadır. Şizotipal, histrionik, narsisistik ve antisosyal kişiliğin bazı özellikleri sınır kişilik bozukluğunda görülebilir.
Bu bozukluğu taşıyan bireylerin kimlik duygusunda, insanlar arası ilişkilerinde, duygularında ve düşüncelerinde belirgin ve süregelen bir bozulma ve dengesizlik göze çarpar. Duyguları çok sık değişebilmektedir; çok neşeliyken, ansızın öfkelenebilir veya hüzünlenebilirler. Özellikle kontrol edilemeyen öfke nöbetleri sıktır. Dürtüsel davranışları yoğundur ve kendilerine yönelik zarar verici davranışları ortaya çıkabilir.
Alkol ve madde bağımlısı olma, kumar oynama, hırsızlık yapma, jiletle, sigarayla vücudunda zarar verme, intihara girişme gibi tipik eylemler görülebilir. Başkalarıyla olan ilişkilerinde çok tutarsız davranabilirler. Aşırı yüceltme ve değersizleştirme, birilerini çıkarları uğruna kullanmaya çalışma gibi tutumları olabilir. Birine belli bir süre çok değer verirken, daha sonra ondan nefret edebilir.
Kimlikleri tam olgunlaşmadığı için çeşitli kimlik bocalamaları yaşarlar ve benlik saygılarında netlik yoktur. Birçoğu narsisistik belirtiler gösterdiği için kendilerine büyük bir hayranlık duyarlar. Özbenlik algıları, narsisistik seviyesine takılıp kalmıştır. Cinsel kimlik bozuklukları da görülebilir.
Huzursuzluktan, karamsarlıktan ve can sıkıntısından yakınırlar. Çok yalnız olduklarını, sürekli içlerinde bir sıkıntı olduğunu ve hayatın kendileri için bir şey ifade etmediğini ve bomboş olduğunu söyleyip dururlar. Yalnızlığa karşı büyük bir korkuları var ve yalnız kalmaktan kaçınırlar.
Bozukluğun tedavisinde hem ilaç hem de psikoterapi kullanıldığında yararlı sonuç alınabilir. Zaman zaman bozukluğun semptomları, psikoz ve diğer hastalık belirtileriyle karışabilir. Bu nedenle psikotik belirtilerin görüldüğü zamanlarda antipsikotik ilaçlar, kişilik bozukluğunun belirtileri ortaya çıktığı durumlarda ise antidepresan ilaçlar önerilir.
Bozukluğa çeşitli nedenlerin yol açtığı ileri sürülmektedir. Kimi olumsuz çocukluk yaşantılarını neden olarak gösterirken kimi de genetik etkenlerin daha baskın olduğunu ileri sürer.

"Gerçekler öğrenilince,
zannetmeler biter."
(Huzeyl)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız