Kendilerine haksızlık yapıldığını, kendilerinden çok şey beklendiğini söyleyerek kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Sürekli haksız yere yargılandıklarını, takdir edilmek yerine eleştirildiklerini belirtirler. Zaman zaman küserek ve sessiz davranarak pasif …
Yazar : Çetin ÖZBEY
www.cetinozbey.com
Kendilerine haksızlık yapıldığını, kendilerinden çok şey beklendiğini söyleyerek kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Sürekli haksız yere yargılandıklarını, takdir edilmek yerine eleştirildiklerini belirtirler. Zaman zaman küserek ve sessiz davranarak pasif dirençlerini sürdürürler.
Karşı gelme, kin ve nefret gibi duygular, doğrudan bir saldırı biçiminde değil de, pasif davranışlarla dolaylı olarak dışa vurulur. Pasif-agresif kişilik bozukluğu olanlar, kendilerinden beklentisi olanlara çeşitli edilgen davranışlarla karşı koyarlar. Dışarıdan gelen istek ve taleplere karşı pasif direnç gösterirler. Bu edilgen tepkiler, hem iş hem de aile yaşamında yoğun olarak ortaya çıkar. Verilen görevi ya erteler veya görevi yaparken çok ağır davranırlar. Beklenilen zamanda yerine getirmezler. Bu nedenle var olan potansiyellerinin altında başarı elde ederler.
Ağır iş yapmak, işleri ve sorumluluklarını ertelemek gibi pasif engelleme davranışları gösteren çok sayıda insan vardır; fakat kişide bu tutum uzun süre devam etmedikçe kişilik bozukluğundan söz edilemez. Pasif-agresif kişilik bozukluğu gösteren kişilerde bu durum kronik bir hal alır. Erkeklerde kadınlara oranla iki kat daha fazla görülür.
“Bu işi biraz daha çabuk bitir, yetişemeyecek” diye uyarılsa bile çalışma gayretinde bir değişme olmaz ve o yine bildiği gibi işi ağırdan almaya başlar veya son derece sıradan bir iş ortaya çıkarır. Üzerine gidildikçe inatçılık düzeyi daha da artar ve işi daha yavaş yapar veya işin kalitesini düşürür.
Kendilerine haksızlık yapıldığını, kendilerinden çok şey beklendiğini söyleyerek kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Sürekli haksız yere yargılandıklarını, takdir edilmek yerine eleştirildiklerini belirtirler. Kimi yapamadığı işler için çeşitli bahaneler öne sürer. Zaman zaman küserek ve sessiz davranarak pasif dirençlerini sürdürürler. İnsanlarla yüz yüze gelmekten kaçınırlar ve sorunlarını açıkça ortaya koyma cesaretinde bulunmazlar; çünkü böyle yaparlarsa başkaları tarafından kontrol edilebileceklerine ve davranışlarına yön verilebileceklerine inanırlar. İşlerine başkalarının karışmasına tahammül etmezler ve başkalarının öneri ve tecrübelerine ihtiyaç duymak bir yana böyle bir yardım talebini kendilerine yapılmış bir saygısızlık veya haksızlık olarak algılarlar. Otoriteye tahammülleri yoktur.
Hiçbir işlerinin istedikleri biçimde yürümediklerinden şikâyet ederler. Bu kişilik yapılarından dolayı ortaya çıkan sorunların kaynağını kendilerinde aramazlar. Başarısızlıklarının faturasını sürekli başkalarına kesmeye eğilimlidirler. Başarısızlıklarını yaşadıkları ilişkilerden ve kendilerinden kaynaklandığına inanmazlar. Sorun yaşadıkça ve başarısızlıklar üst süte bindikçe kızgınlıkları daha çok artar. Ayrıca karamsar ve umutsuz bir ruh dünyasına sahiptirler. Yaşama karşı olumsuz bir bakış açısı geliştirirler. Kısaca diğer insanlarla genellikle her türlü ilişkilerinde suratları asık, inatçı, sinirli, yavaş davranan, iyi bir performans göstermeyen bir kişilik örüntüsü ortaya koyarlar. Sosyal ilişkilerinde süreğen bir uyumsuzluk söz konusudur ve arkadaşlık ilişkileri oldukça sınırlıdır. Ruhsal çöküntüye, alkol ve madde bağımlılığına yatkınlıkları vardır.
Pasif-agresif kişilik bozukluğu, DSM-I’de “pasif-agresif, pasif-bağımlı ve agresif” olmak üzere üç alt gruba ayrılmıştır. DSM-II’de pasif-agresif alt tipi ayrı bir grup sayılırken, DSM-I’de yer alan “pasif bağımlı ve agresif kişilik bozuklukları “diğer kişilik bozuklukları” olarak değiştirilmiştir. DSM-III’de pasif-agresif kişilik bozukluğunun ayrımı yapılmış ve bağımlılık özellikleri taşıyan kişiler de “bağımlı kişilik bozukluğu” adı altında ayrı bir tanımlama yapılmıştır. Ancak pasif-agresif kişilik bozukluğunun sınırları kesin olarak belirlenemediği için hem DSM-IV hem de ICD-10 ayrıca tanımlamamıştır.