Babası: Sultan Abdülmecid
Annesi: Gülcemal Sultan
Doğumu: 2 Ekim 1844
Ölümü: 3 Temmuz 1918
Saltanatı: 1909- 1918
Sultan Mehmed Reşad, İstanbul’da doğdu. Annesi Gülcemal Hatun Çerkez’dir. Çocukluğunda eğitim ve öğrenimine gereken önem gösterildi. Sarayda iyi bir eğitim alarak yetişti. İyi Farsça öğrendi, tarih kitapları okuyarak Türk tarihini iyi inceledi. Sultan Mehmed Reşad, amcası Sultan Abdülaziz zamanında rahat bir şehzadelik yapmasına rağmen ağabeyi Sultan II. Abdülhamid zamanında sarayda hapis hayatı yaşadı. Veliaht olduğu için devamlı kontrol altında tutuluyordu. Sultan Mehmed Reşad günlerini kendisine ayrılan bölümde geçirir, şiir ve kitap okurdu.
Sultan Mehmed Reşad, orta boylu, açık tenli, mavi gözlü, kır sakallı ve biraz topluca idi. Kendisini iyi yetiştirmiş, nazikliği ve terbiyesi ile çevresinin ilgisini çekmiştir. Çok hassas bir yapıya sahip olup, kendisine hizmet edenlere de nazik davranırdı. Çok kuvvetli bir hafızası vardı. Yaşına göre kitap ve gazeteleri gözlüksüz okuyabilirdi.
Sultan Mehmed Reşad, İttihat ve Terakki partisinin desteğiyle otuz beşinci padişah olarak Osmanlı tahtına çıktığında 65 yaşındaydı. Devlet idaresini teslim alıncaya kadar, dört padişah dönemini yaşadı, önemli deneyimler kazandı. Osmanlı Sultanları içinde en yaşlı şehzade olarak padişah oldu. Padişahlığı sırasında yönetim daha çok İttihat ve Terakki partisinin ileri gelenlerinden Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa’nın eline geçti.
Sultan Mehmed Reşad iktidarı teslim aldığında, Osmanlı Devleti meşrutiyetle idare ediliyordu. Yani sultan yetkilerini seçilmiş bir Meclis ile paylaşıyordu. Sultan Reşad ağabeyi II. Abdülhamid döneminde, I. Meşrutiyet ve II. Meşrutiyetin ilan edilmesini yaşadı. Ülkenin içinde bulunduğu siyasî çekişmeler, İttihat Terakki Partisi’nin tutumu, ağabeyinin sürgüne gitmesine sebep oldu. Yakın çevresine “ben işe karışacak olursam, biraderin suçu ne idi?” diyerek, devlet işlerine fazla karışmadığını ima ediyordu. Ülke ise en zor günlerini yaşıyordu. İttihat Terakki Partisi Meclis’te çoğunluğu bulunmasına rağmen, sorunlar karşısında yetersiz kalıyordu. Ekonomik durum düzeltilemediğinden borçlanmalar devam ediyordu.
Bu tarihlerde Anadolu, Batı Devletleri’nin ve Rusya’nın çıkarlarının çatıştığı bir coğrafî alan oldu. İtalya hepsinden önce davranıp, Trablusgarb’ı kendine bağlamak için askerî harekete geçti, kısa bir süre sonrada on iki adayı ele geçirdi. Yüzyılın sonunda kurulan Karadağ ve Sırbistan ise Bulgarlarla da anlaşıp Balkan Savaşı’nı başlatarak, Edirne-Çatalca’ya kadar geldiler. Devlet, II. Balkan Savaşı ile durumunu kurtardı ve işgalcileri Edirne sınırları dışına çıkarabildi. Barış görüşmeleri tamamlanmadan I. Dünya Savaşı başladı, Osmanlı Devleti de Almanya’nın yanında savaşa katıldı.
Belki de tarihimizin en önemli dönüm noktası Kasım 1914 savaşa katılmamız ile 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nin imzalanması arasında geçen zaman sürecidir. Savaşa Osmanlı İmparatorluğu adına İttihat Terakki Partisi ileri gelenleri Cemal, Talat ve Enver Paşalar karar vermişlerdi. Savaş sırasında devletin adı “İstanbul Hükûmeti” olmuştu. 3 Kıtaya yayılan İmparatorluk sadece İstanbul ve çevresindeki alanda sıkışıp kalan küçük bir coğrafi bölgenin içinde iktidar gücü oluşturabilmişti.