Çocuğunuz 72 aylık olduğunda, diğer deyişle 6 yaşını doldurduğunda okula başlama zamanı gelmiş demektir. En iyi olasılıkla 3 yaşını doldurduktan sonra bir yuvaya devam etmişse 6 yaşını doldurduğunda okula başlamaya hazır ve hatta hevesli olmasını bekleriz. İlk günler,özellikle hiç okula gitmemiş çocuklar için zor olmakla birlikte, genelde bütün çocuklar için zordur. Evden ve anneden ayrılma, disiplin ve öğrenme gerektiren bir faaliyetin içine girme, kurallara uyma zorunluluğu ilk günlerde elbette çocukları endişelendirecek ve zorlayacaktır.
İlköğretimin ilk beş yılında çocuk için ‘başarmak’ en önemli ihtiyaçtır. ‘Başarmak’ bu dönem çocuğuna öğrenimi sevdirecek ve yeni şeyler öğrenmek için güdüleyecek yegane anahtardır.
Bir sınıftaki bütün öğrenciler başarı istediklerine ve her bir öğrencinin zeka düzeyi ve ilgileri farklı olduğuna göre nasıl olacak da biz bütün öğrencilerin başarılı hissetmelerini sağlayacağız?
Burada hem anne-babalara hem öğretmenlere görev düşmektedir. Daha önce ‘öğrenme stilleri’nden bahsedildiğini duymuş olabilirsiniz. 3 tip öğrenme vardır: Bazı çocuklar çoğunlukla görerek öğrenirler, bazıları işiterek, bazıları da dokunarak. Varsayalım ki çocuğunuzun bir şiir ezberlemesi gerekti. Bazı çocuklar şiiri defalarca kitaptan okuyarak ezberlerken, diğerleri şiiri ancak yüksek sesle tekrarlayarak öğrenebilmektedir. Bazı çocukların sınıfta çok hareketli olduklarını görürüz. Bazen bu çocukların ‘hiperaktif’ olduğu yanılgısına da düşebilmekteyiz. Bu çocuklar öğretmen kitaptan bir şiir okurken onun yanına gitmek ve kitaba dokunmak ihtiyacı hissederler. Bu çocuklar ‘dokunsal’ öğrenenlerdir. Muhtemelen çocukluklarında da yaramaz olarak adlandırılmışlardır. Oysa onlar dokunarak, bozup yaparak öğrenen çocuklardır. Çocuğun ilkokuldaki ilk yılında öğrenme stilini kavrayıp, o stili öne çıkarmak çocuğun başarısını arttıracağından öğrenme isteğini de arttıracaktır. Çocukların öğrenme stilleri olduğu gibi, anne-baba ve öğretmenlerin de öğrenme stilleri vardır. Bu stiller birbirinden farklı olduğunda öğretmenle-öğrenci ya da anne-baba ve çocuk arasında sorunlar yaşanabilir. Diyelim ki öğretmen görsel öğrenen birisi olsun; dokunsal öğrenen öğrencisinin ihtiyacını anlayamayabilir ve ona göre davranamayabilir. Aynı durum anne-babalar için de geçerlidir. Bu durumda yetişkinler öğrenciden kendi öğrenme biçimlerine uygun davranmasını beklemek yerine, öğrencinin öğrenme stilini kavrayıp ona göre davranırlarsa daha verimli bir öğrenme gerçekleşmiş olacaktır.
Çocuğun başarı duygusunu yaşaması için bir diğer nokta da hangi tip zekası olduğunu bulma gereğidir. ‘Çoklu zeka kuramı’nı duymuş olmalısınız.Bu kuram 8 farklı zeka tipinden bahseder: Bedensel- kinestetik zeka, sözsel-dilsel zeka, Müziksel-ritmik zeka, görsel-uzaysal zeka, sosyal zeka,mantıksal-matematiksel zeka, içsel zeka, varoluşçu zeka. Anne-baba ve öğretmenler çocuğun zeka tipini keşfettiklerinde bu yönde çocuğu destekleyerek ve başarılarını överek çocuğun başarı duygusunu yaşamasını ve öğrenmeye hevesini arttırabilirler. Çocuktan beklenti içinde olmak yerine onun ilgi alanlarını ve öğrenme stillerini öğrenerek çocuğun başarısını, dolayısıyla mutluluğunu arttırırlar.
İlkokul dönemi içinde çocuğun ahlakı gelişimi de devam etmektedir kuşkusuz. Çocuklar bu dönemde dışa bağımlı bir ahlaki anlayışa sahiptirler. Büyüklerin kuralları değiştirilemez kurallardır onlar için. Herkesin de bu kurallara uymasını bekler. Çocuk davranışının yanlış olup olmadığına verilen cezaya göre karar verir. Dolayısıyla anne-baba ve öğretmenin tutumu burada yine öne çıkmaktadır. Çocuğun yanlışını görmezden gelmek ya da çocuğa çok ağır cezalar vermek çocuğun ahlaki gelişimini olumsuz etkileyecektir.
Ergenlik döneminin daha sorunsuz atlatılabilmesi için,anne-babaların göreceli olarak daha sakin olan ilkokul dönemini çok iyi değerlendirmelerini öneririm. Sağlıcakla kalın.
yazan: Psk.Dnş.Özden ŞENKOYUNCU