NE İSTEDİĞİNİ BİLMEK

0
1401

“Anlayarak Hızlı Okuma” eğitiminden sonra işyerimden çıkmak üzere hazırlanıyordum ki; sınıftaki öğrencilerimden biri yanıma gelerek sınav stresini yönetme konusunda öğrencilere destek olup olmadığını merakla sordu. İçten gülümsemesi ve ses tonundaki yumuşaklığıyla dikkati çeken sarışın delikanlı bu konuda yaşadığı sorunları ayaküstü anlatmasının ardından kendisi için bir görüşme planı oluşturmamı talep ederek ayrıldı.

Aradan iki gün geçtikten sonra ilk randevusu için belirttiğim gibi tam vaktinde geldi. ÖSS sınavına girmesine üç ay kaldığı için özellikle stres ve endişenin ona olan baskıcı etkisi üzerinde çalışacağımızı sanırken konuşmaya devam ettikçe aslında heyecan ve motivasyon eksikliği içinde olduğu görülmekteydi.

Kendisine sınavı başarıyla geçerse ne yapmak istediğini sorduğumda, bu konuda belirgin bir karar alamadığından yakınarak uluslararası ilişkiler veya kamu yönetimini seçebileceğinden söz etti.

Yapılan araştırmalara baktığımızda da insanların çoğunun net hedeflerden yoksun olduğunu görmekteyiz. Bu ise nereye doğru gideceğini bilmeyen kaptanın durumuna benzetilebilir. Bizler de yaşamımızın kaptanlığını böyle üstlenerek belirsiz limanlara doğru yol aldığımızda hayallerimizin nasılları sürekli engellere takılıp, ertelenmektedir. Sonuçta ise bizim yapamadığımız programı, bilinçaltı geçmiş deneyimlerimizden elde ettiği güvensizlikleri dikkate alarak kendisi oluşturmaktadır.

 

 

“Ne istediğini bilmek, dünyanın en zor işidir.”

 

Sokrates

 

Sarışın, uzun, dalgalı saçlı, yeşil gözlü gence tam olarak ne istediğini bilmek için sordum:

“Uluslararası ilişkiler mi, kamu yönetimi mi okumak seni daha mutlu eder? Varsayalım yüzdelik payla değerlendirecek olsan ikisine kaçar puan verirsin?”

Yutkundu, dudaklarını ısırarak bir müddet düşündü:

“% 80 ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okumayı isterim.” dedi.

Daha sonra ne yapmak istediğini sorduğumdaysa, gözlerini sağ alta doğru kaydırarak uzun uzun gelecekte hissedebileceği duyguları tasarladı. Başını kaldırıp yüzüme baktığında kararını vermişti:

“ODTÜ’de öğrenimini sürdürerek profesörlüğe kadar yükselen bir öğretim görevlisi olmak beni çok mutlu ederdi. Bu arada gitar çalmayı ihmal etmeyerek kalan zamanlarımda müzisyenliğimi de devam ettirmek isterdim. Gitarist bir üniversite öğretmeni… Ama bütün bunlar nasıl gerçek olabilir ki?”

Ama diyene kadar yüzünde umut ve heyecan vardı. Sonra birden omuzları düştü, ciddileşti, cevap bekler gibi yüzüme baktı. Ben de son cümlesini duymamış gibi ona doğru eğilerek merakla:

“Gitarist bir üniversite öğretmeni… Neden gerçek olmasın ki?” diye sordum.

Küçük veya yetişkin, daima öğrencilerime belirgin hedefleri olup olmadığını ve ulaşmak istediklerini niçin amaçladıklarını sorarım. Çünkü bizler bir amaç için ne kadar çok “niçin” e sahipsek o kadar çok motive oluruz. “Motiv” kelime olarak da neden anlamına gelmektedir ki; gerçekte tembel insan yoktur sadece kendisini harekete geçirecek yeterli nedeni olmayan insan vardır.

 

 

 

“Niçini bilirsen, dünyadaki her şeyin nasılını bulursun.”

 

Anthony Robbins

 

 

Daha sonraki aşamada onlara bu amaç için sahip oldukları kaynaklar (artıları) ve karşılarında duran mevcut veya olası engeller (eksileri) üzerinde düşünmelerini öneririm. Bu ise bedel ve ödüllerden ibaret olan hayatın içinde kendi kaynaklarını (Zeka, yetenek, bilgi, zaman….) fark ederek bunları nasıl kullanacaklarını ve engellerini (Düzensizlik, zamanı doğru kullanamama…) görerek hepsini nasıl aşacaklarını tasarlamalarını sağlatmaktadır.

İstatistikler toplum olarak kitle iletişim araçlarını % 80 oranında gereksiz kullandığımızı ortaya koymaktadır. Özellikle motivasyonu düşük öğrenciler televizyon ve bilgisayarla çokça meşgul olurken zamanı yönetmeyi becerememekte ve sürekli yeterli vakit bulamadığından şikâyet etmektedir. Özgüven eksikliği içindeki stresli öğrenciler ise genellikle günde beş, altı saat ders çalıştıkları halde kendilerini yetersiz görmekte ve dinlenme zamanında derslerini düşünerek huzursuz ders çalışırken de nasıl eğlenebileceklerini düşünerek verimsiz zaman geçirmektedir. Bu nedenle ideal gün tasarımları ile günlük programlar oluşturmalarını sağlamak ne zaman dinlenip, ne zaman çalışacaklarını net olarak belirginleştirmelerine yardımcı olmaktadır. Ayrıca düzen ve plan; gezmek, spor, müzik veya resim gibi faaliyetlere olanak sağlayabildiği gibi, stresi kendiliğinden kontrol edebilme imkânını da sunmaktadır. Bir bardak boşaltılmadan doldurulamayacağına göre bir insanın da gün içinde yeteri kadar dinlenme ihtiyacına cevap verebilmesi gerekmektedir.

Sonuçta hepimiz kim ve hangi yaştan olursak olalım hayatın içindeki öğrenciler olarak durup tam olarak ne istediğimizi sorgulayabiliriz:

· Bir birey olarak “hayat amacımız” nedir?

Zirve hedefimiz (vizyonumuz) ona nasıl ulaşacağımızla ilgili rolümüzü (misyonumuzu) de belirginleştirecektir.

· Bugün durduğumuz yer ile olmak istediğimiz yer birbiriyle örtüşüyor mu? Arada mesafe varsa ne ölçüdedir?

· Gerçekleşmesinden heyecan duyacağımız hayallerimiz nelerdir? Diğer bir ifadeyle bugün vefat etmiş olsak yaşamımızda neler eksik kalmış olurdu?

İdeallerimizi gerçekleşme sürelerine göre sırayla 3 ay, 6 ay, 1 yıl, 5 yıllık zaman dilimleri halinde listeleyebiliriz.

· Hayallerimizin gerçekleşmesini kendimiz için mi istiyoruz yoksa onlar başkalarının bizden istedikleri midir?

· Bütün bu idealleri “niçin” istiyoruz? Onlara ulaşırsak ne gibi kazanımlarımız, ulaşamazsak ne gibi kayıplarımız olabilir?

· Hedeflerimize doğru yürürken hangi imkânlara sahibiz ve onları en verimli şekilde nasıl kullanabiliriz?

Bizler genellikle sahip olduklarımızı küçük, eksikliklerimiziyse büyük görme eğilimindeyizdir.

· Amaçlarımız konusunda örnek aldığımız insanlar kimlerdir ve hangi özelliklerden dolayı onları özel bulmaktayız?

Aynı özelliklerin potansiyel olarak kendimizde de mevcut olduğunu fark edebilmek bizi örtülü kaynaklarımıza doğru götürecektir.

· Engellerimiz nelerdir ve onları nasıl aşabiliriz?

Bizi durduran faktörleri tespit edebilmek onlarla nasıl başa çıkacağımızla ilgili çözümler üretmemizi sağlatacaktır. Korkularımızdan daha büyük engelimiz yoktur. Bu yüzden çoğunlukla nasıl başarabileceğimizden çok nasıl başaramayacağımızla meşgul olur ve risk almak istemeyiz.

· Bu hedef için ne zaman, nasıl bir girişimde bulunacak ve onu ne zaman tamamlamış olacağız?

Başlama ve bitirme zamanı tespit edilemeyen işler daima ertelenip yarım bırakıldığından bu sorunun yanıtı bir an önce eyleme geçmemizi ve hayalle gerçek arasındaki köprüyü kurmamızı kolaylaştıracaktır.

· Zaman perdelerini kaldırarak bugünün hayalleri yarının gerçeklerini şimdi olmuş gibi düşünerek ne görüp, ne duyup, ne hissedeceğimizi ayrıntılarıyla tasarlayabiliriz. Buradaki amaçsa kendini kandırmak değil, gerekçenin gücünü kullanmaktır.

Konuyla ilgili renkli düş tabloları ve listeler oluşturmamız etki gücünü arttırabileceği gibi yazmanın enerjisinden faydalanmamızı sağlatacaktır. Aynı zamanda kendimizin bugünkü halini karşımızda siyah beyaz bir resim olarak düşünerek sağ elimizi kullanıyorsak, hedefimize ulaştığımız ânı sağ üstte, renkli, parlak görüp diğer resmi de kaplayacak şekilde “şimdi” nidasıyla büyütmek, resimlerle düşünen beyinde gerçekleşmeye dair inancı güçlendirecektir.

Sonunda bütün basamakları adım adım çıktığımız öğrencimle etkili bir çalışma şevki elde ettik. Zaten başarılı olan öğrencim kendisine çizdiği rotayla ve uyguladığı zaman takvimiyle ciddi bir rahatlama sürecine girdi. Ancak başarabileceğini bildiği halde yine de bazı konularda zaman zaman çelişki içinde yaşamaya devam etmesi özellikle ailesinden yana desteksiz, çevresi tarafından dışlanmış hissetmesi onu huzursuz ediyor ve çıkmaza sürüklüyordu;

Ailesinin tek çocuğu olmasına rağmen anne ve babasının yeterli dayanağını hissedemediğini belirtiyordu.

Gitar çalmayı sürdürmek istemesine rağmen bunun çevresindekilerce eleştirilmesine neden olacağından korkuyordu.

Birçok arkadaşı olduğu halde yalnız olduğunu düşünüyordu.

Bir taraftan kentin en başarılı okulunda okuduğunu vurgularken bir taraftan da çok yetersiz bir eğitim aldığından şikâyet ediyordu.

Geometriyi çok sevdiği halde başaramayacağından bahsediyordu.

Israrla hayatın adil olmadığından insanları acımasız imkânsızlıklara itebildiğinden söz ediyor ve toplumun özgürlüğünü kısıtlayan engeller oluşturacağına dair güçlü bir inanç taşıyordu:

 

Yaşam adil değildir. EngellenirimÇabalarım boşuna, kısıtlanmamsa kaçınılmazdır.

 

Asıl ihtiyacı olan yaşamın güzelliklerle dolu olduğunu görebilmesi ve engellerden çok fırsatlara odaklanabilmeyi başarabilmesiydi. Tam bu konu üzerinde konuşmaya başladığımız anda başının aniden şiddetle ağrıması da tesadüf olarak değerlendirilmekten uzaktı. Bilinçaltı sanki çıkmazın bu noktada olduğunu onaylamak isterken bütün bilgeliğiyle yine çözüm için yardım etmeye çalışmaktaydı.

Daha sonraki görüşmelerimizin ana teması adil ve destelenebildiği bir hayatta yaşıyor olduğunu fark etmesi üzerine oldu. Bu konuda endişelerinin çoğunu miras aldığı annesiyle de bizzat görüşerek sınava kendisinin değil, oğlunun gireceğini ve ona her konuda güvenmeyi seçerse, başarısına da huzuruna da katkı sağlayacağını nedenleriyle birlikte uzun uzun anlatmak gereği duydum.

Tüm seansların ardından onu en son gördüğümde yüzünde büyük bir coşku vardı.

“İlk defa başıma bir şey gelir mi endişesi olmadan yalnız olarak İstanbul’a tatile gittim ve orada huzurla gezdim.” dedi.

Artık evinde, okulda ve arkadaşlarının yanında iken kendisini daha rahat hissettiğini ve sınırlayıcı düşüncelerin zihnini meşgul etmediğini anlatırken başka bir gelişmeden de söz etti; tahsilini kesin olarak psikoloji üzerine yapmaya karar verdiğinden.

Ona baktığımda karşımda kimin durduğunu görebiliyordum;

Hayalleri, hedefleri, niçinleri ve plânı olan bir öğrenci…

Nereye giderse gitsin yaşamın güzelliklerine doğru yürüyen özgür bir genç adam…

“Niçin olsun ki” yerine “Niçin olmasın ki” diye sorabilen ve riskleri fırsatlara dönüştürebilen özgüven sahibi bir birey…

Aradan geçen zamanın da beni haklı çıkaracağını, bir akşam radyo dinlerken ÖSS sınavını kazanan öğrencilerin isimleri anons edilirken onun Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne girdiği müjdesini tesadüfen aldığımda bir defa daha anladım…

 

Başarı Yolcusuna Mektup

Eğer istersen ey yolcu,

Hayallerini hayatına sığdırabilirsin.

 

Hedeflerini tam olarak belirlediğinde,

Gerekli eylem gücüne erişeceksin.

 

Planlı bir yol haritasıyla,

Bütün nasılların kapılarını açabileceksin.

 

Zamanın hükümdarı olmayı başardıkça,

Zamanın esaretinden de kurtulacaksın.

 

Yanlış yapmaktan korkmayı seçersen,

Heyecansız bir güne uyanmayı göze alacaksın.

 

Dünkü başarısızlıklarını yarına taşırsan,

Sadece çaresizliği öğrenmiş olacaksın.

 

İlk yenilgi durdurursa seni,

Sıradanlığa razı olmakla yetineceksin.

 

Bütün kalbinle inandıkça,

Bütün beyninle destekleneceksin.

 

Her şeye rağmen ey yolcu,

Gülümseyebilmek için bir nedene ihtiyacın yok.

Çünkü sen varlığınla en değerli nedensin…

 

 

 

ASLI HATİCE ARUSAN
Psiko-zihin Uzmanı

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız