Eylüle ayı yazarlar için tam da hüzün ayıdır. İşte bu hüzne uyan 3 yazı. Ayşegül Kuşçu’dan.
PAPATYA
Güçlü, tutarlı adamları sevdim hep.
Onlar sayesinde aşka tutundum güvenle
Ayrıldığında yollarımız pusulam vardı kolumda
Yenisini eskisine benzerliğinden tanıdım.
Bu yüzden gelen gideni aratmadı asla.
Hepsini sevdim ama sonuncusunu biraz daha fazla.
Çünkü yaşanmışlığı yakın zamanda.
Hepsini hatırlarım ama ilki derin ruhumda
İlk göz ağrım ne de olsa.
Hele üçüncüsü yok mu tutkumun adresi
Yangınlarımın ateşi, fırtınalarımın meltemi
En çok onda yaşadım coşkuyla sevilmeyi
Papatya misali aşklarımın pişmanlığı yok
Seviyordaydım hep adeta meşkin hoş sedasıyla
Yapraklarım bittiğinde yeni aşklara yelken açtım umutla
*
SON MEKTUP
Sevgilim,
Bu mektubum ilk ve son kez sana.
Ruhumun sonbahar yaprakları dökülmekte
Kış döngüm kapımda sayende
Soğuktan titreten, bol yağışlı günler bekliyor beni.
Dönüyorum tekrar yalnızlık vatanıma
Kara bir gömlek giydim bedenimi yakan, kalbimi yıkan
Çıkarıyorum usulca, iyileşmeliyim
Özlemler benim hayat senin olsun
Kararlıyım senden ayrılmaya
Kalamam sevgilim hoyratlığında
Yorgunum, nadastayım ölü toprağımda
Kışımdan sonra baharım gelecek
Filizleneceğim aşk semalarımda
*
BİR BEN, İKİ SEN
Şu vuslat yorgunu ömrümde
Bir ben, iki sendim
Sana kavuşamamak değil de
Bir ileri iki geri adımlarım yordu beni.
Göz pınarlarım bir benim, iki senin için
Çağladı, coştu, hüzünlü yüzümü yumuşattı.
Heyecanlanan kalbim bir bana iki sana attı.
Dilimdeki yalanlar benim
Ruhumdaki doğrular senindi.
Bir ben için yaşarken
İki sana öldüm hep.
Bahar yağmurları sen
Çöl yangınları bendim.
Bir ben vardı senden iki içeri
Bir türlü sefasını süremedim.
*
Ayşegül Kuşçu