6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk

0
1819

Fahri Yüzbaşı’ya Korutürk soyadını Atatürk verdi / Atatürk emretti, Fahri Yüzbaşı rol gereği Almanca konuşup denizaltı satmaya çalıştı /

Gece gelen telefon ve şaşırtan Cumhurbaşkanlığı teklifi / Korutürk Cumhurbaşkanlığına aday gösterileceğini öğrenince sordu: Niçin ben? / 15. turda seçilen ilk Cumhurbaşkanı Korutürk /

Yedi yılda 16 hükümet değiştirdi / Korutürk’e yakıştırma: Olumlu pasif / Korutürk askeri uyarı mektubunu ‘yılbaşında milletin keyfini kaçırmak istemedim’ diyerek beş gün gizledi / Genelkurmay Başkanı Evren, Cumhurbaşkanı Korutürk’e darbede işbirliği önerdi / Korutürk askeri verdiği uyarı mektubunun orjinalini hatıra olarak kendine saklamış /

Korutürk lider değil, görev adamı / Korutürk Çankaya’da neler yaptı? / Önce 50 bin tutuklu ve hükümlüyü ardından Çetin Altan ve Nihat Atsız’ı affetti

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk 1903 yılında İstanbul’da doğdu.
1916 yılında Bahriye Mektebi’ne girdi. 1923 yılında Deniz Harp Okulu’nu, 1933 yılında Deniz Harp Akademisi’ni bitirdi. Deniz Kuvvetleri’nin çeşitli kademelerinde görev aldı.

FAHRİ YÜZBAŞI’YA KORUTÜRK SOYADINI ATATÜRK VERDİ
O yıllarda Deniz İstihbarat Yüzbaşısı olarak görev yapan Fahri Sabit, 2006 yılında Çankaya Köşkü tarafından hazırlatılan ‘Cumhurbaşkanlığı Tarihi’ kitabı için yıllar sonra Yüzbaşı Fahri ile Mustafa Kemal’in 18 Mart 1935’de Ankara’da Karpiç Restoranda karşılaşmalarını ve Korutürk soyadının veriliş hikâyesini anlattı.

ATATÜRK EMRETTİ, FAHRİ YÜZBAŞI ROL GEREĞİ ALMANCA KONUŞUP DENİZALTI SATMAYA ÇALIŞTI
Atatürk’ün masasına davet ettiği Fahri Yüzbaşı, Atatürk’ün isteği üzerine küçük bir oyun oynayarak denizaltı satmak için Türkiye’ye gelen Hollanda firması temsilcisi olarak uzunca bir süre masadakilerle Almanca konuşarak rol yaptı.
Gecenin sonunda önce Atatürk ardından Fahri Yüzbaşı konuştu.
Atatürk masadakilere, “Her iyiyi ve güzeli daima ecnebiye mal etmeye taraftar olmayınız” derken genç yüzbaşı ise oyunda gösterdiği performanstan memnun bir şekilde, “Nitekim ben zannettiğiniz gibi bir ecnebi değil, damarlarında asil Türk kanı olan bir Türk genci, bir Türk deniz subayıyım” dedi.
Final konuşmalarının ardından Atatürk bu oyunu sona erdirirken, Mareşal Fevzi Çakmak’a hitaben bir mesaj da yazdırdı.
“Senin için pekiyi olmayacaktır” diyerek Fahri Yüzbaşı’yı yemek masasında tanıdığını belirtmeyip mesajında, ‘bir vesile ile tanıdığını, kendisine mühim bir vazife verdiğini, bu subayın aldığı vazifeyi başarıyla ifa ettiğine işaret ederek, bu gibi subaylara daha mesuliyetli vazifeler ve çalışmalarında daha geniş imkânlar verilmesinin uygun olacağını’ bildirdi.
Belki Fahri Yüzbaşı’nın, kariyer merdiveninde tırmanmasını bu şekilde hızlandıran Atatürk, Fahri Teğmen’e ‘Korutürk’ soyadını da o gece verdi.

Fahri Korutürk daha sora Roma, Berlin ve Stokholm’de Deniz Ataşesi olarak hizmet verdi. 1936’da Montreux Boğazlar Konferansı’na askerî uzman olarak katıldı. Korutürk 1944 yılında Emel Hanım’la evlendi ve üç çocuğu oldu.

Fahri Korutürk 1950 yılında Amiralliğe yükseldi. Oramiralliğe kadar çeşitli rütbelerde komuta görevleri yaptı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı görevinden 1960 yılında emekli olduktan sonra Moskova Büyükelçiliğine atandı. Korutürk 1968 yılında Cumhuriyet Senatosu Üyesi oldu.

GECE GELEN TELEFON VE ŞAŞIRTAN TEKLİF
1968’de Cumhuriyet Senatosu üyeliğine seçilen ve daha sonra hiç de aklında yokken cumhurbaşkanlığına seçilmesini Korutürk şöyle anlatıyor: “1973 senesinin 5 Nisan günü güneş doğarken, hayatımda, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olacağım hakkında hiçbir düşünce aklımdan geçmiş değildi. Böyle bir hazırlığım yoktu. Herhangi bir teşebbüste de bulunmamıştım. İstanbul’daydım. O gün hayatta olan annemi ziyarete gitmiştim. Ve Ankara’ya dönmek üzere şahsen kendime bilet almıştım. 5 Nisan gecesi odamda yatağıma çekildiğim zaman da bu konuda bir şey bilmiyordum. Sıhhatteydim ve zamanında da uyudum.”

01.30’da Korutürklerin Moda’daki evlerinde telefon çaldı. Telefonu eşi Emel Korutürk açtı. Arayan Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’di.
Çağlayangil, “Fahri Paşa ile görüşebilir miyiz?” sorusuna “Uyuyor” cevabı alınca bu kez ısrar eder. “Çok mühim bir şey için görüşmek istiyoruz”

Zaten bu arada Fahri Korutürk de telefon sesine uyanmıştır. Emel hanım, “Ankara’dan sizinle görüşmek istiyorlar” deyince “Hayrola” diyerek telefonu eline alır. İhsan Sabri Çağlayangil telefondaki muhatabına fazla detay vermeden kısaca anlatır, “Frakınızı alıp, yarın sabah Ankara’ya gelebilir misiniz? Muhakkak gelmeniz lazım, bekliyoruz sizi.”

KORUTÜRK CUMHURBAŞKANLIĞINA ADAY GÖSTERİLECEĞİNİ ÖĞRENİNCE SORDU: NİÇİN BEN?
Fahri Korutürk 6 Nisan’da geldiği Ankara’da kendisini havaalanında karşılayan Çağlayangil’in arabasına bindi. Çağlayangil konuğuna AP ile CHP’nin kendisini cumhurbaşkanlığına aday göstermek üzere anlaştığını açıkladı.
Korutürk, “İki parti ayrı ayrı aday gösterirse kabul etmem, aynı önergede iki partinin adayı olurum” diyerek kendi şartını bildirdi ve sordu, “Niçin ben?”

Çağlayangil, daha önceki asker cumhurbaşkanları için dikkate alınan kriterleri sayacaktır; “Dürüstsünüz, asker kökenlisiniz. Ancak sivil anlayışlı demokrat bir kişiliğiniz var.”
Korutürk bunları pek önemsemez anlaşılan ki, şöyle yanıtlar:
“Aradınız, taradınız, köşede kalmış beni buldunuz sanırım.”

Böylece o gün, 6 Nisan 1973 günü toplanan Meclis’te seçime katılan 557 üyeden 365’inin oyunu alarak Türkiye’nin altıncı cumhurbaşkanı seçilen Fahri Korutürk’ün Çankaya Köşkü’ndeki nöbeti yedi yıl, yani 1980’e kadar sürdü.

15. TUR’DA SEÇİLEN İLK CUMHURBAŞKANI KORUTÜRK
28 Mart 1973’de beşinci Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın görevi süresini doldurmasının ardından TBMM yeni bir Cumhurbaşkanı aramaya başladı. Ancak o yıllar her arananın kolay bulunamadığı yıllardı.

Fahri Korutürk o güne kadar yapılan tüm Cumhurbaşkanları seçimlerinin aksine 15. turda seçilebilen ilk isim oldu. 6 Mart 1973’da yapılan seçimlerde TBMM’de 450, Cumhuriyet Senatosu’nun 185 isim vardı.
635 seçiciden 557’sinin katıldığı seçimlerin 15. turunda seçilmesi için gerekli 365 oyu alan Fahri Korutürk Türkiye Cumhuriyeti’nin altıncı Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’nın yolunu tuttu.

Korutürk’ün cumhurbaşkanlığına seçilişi bir askeri darbe sürecinin, 12 Mart döneminin sona erişi olurken, yedi yıl sonra görev süresinin bitişi ve uzun süre yerine birisinin seçilemeyişi ise yeni bir askeri darbe sürecinin, 12 Eylül döneminin başlaması için önemli gerekçelerden biri olmuştur.

YEDİ YILDA 16 HÜKÜMET DEĞİŞTİ
70’li yılların ikinci yarısında sağ ve sol arasında bölünme yaşayan toplum giderek ‘iç savaş’ı andıran bir çatışma içine sürüklenince siyasal alanda da ‘istikrar’, iki büyük parti olarak CHP ve AP’nin uzlaşması en önemli sorun olarak gündeme yerleşmişti. Bu uzlaşmanın sağlanması için de cumhurbaşkanlığı makamından giderek artan beklentiler zamanla Fahri Korutürk’ü bunaltacaktı. Korutürk yedi yıllık görev süresi içinde tam 16 hükümetin gelip geçmesine tanık oldu.

KORUTÜRK’E YAKIŞTIRMA: OLUMLU PASİF
Ancak CHP ve AP’nin arasında ‘büyük uzlaşma’nın bir türlü başarılamaması ‘olumlu pasif’ adı takılan Korutürk’ün beceriksizliği değildir. Toplumsal ve siyasal koşullar buna izin vermediği için o kadar uğraşılmasına rağmen bu iki parti bir araya gelmeyecek, tam tersine sağda ve solda konumlanıp süre giden çatışmada taraf olacaklar ve enteresandır bir süre sonra oradan beslenmeye çalışacaklardır.

1979 yılının son günlerinde verilen bir ‘uyarı mektubu’ Korutürk’ün siyasi anlayışı ve kişiliğini yansıtmak bakımından da çok açıklayıcı nitelikteydi. Darbeye hazırlanan yüksek komuta kademesinin bir zemin yoklaması olarak da görülebilecek bu ‘uyarı mektubu’ aslında bir muhtıraydı. ‘Böyle giderse iktidara el koyacağız’, demekten başka bir anlamı yoktu.

KORUTÜRK ASKERİN UYARI MEKTUBUNU ‘YILBAŞINDA MİLLETİN KEYFİNİ KAÇIRMAK İSTEMEDİM’ DİYEREK 5 GÜN GİZLEDİ
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in Cumhurbaşkanı Korutürk’e 27 Aralık 1979 Perşembe günü verdiği bu mektup beş gün süreyle kamuoyundan gizlendi. Daha sonra bu durumu ‘yeni yıl dolayısıyla milletin keyfini kaçırmak istemedim’ diye açıklayan Korutürk 2 Ocak 1980 günü Başbakan Demirel ile CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’i birlikte Çankaya Köşkü’ne çağırarak ordunun mektubunu verdi.

Böylece kamuoyuna açıklanan mektup, iktidarı ve muhalefetiyle birlikte siyasi aktörlerin tümünü muhatap alsa da bu durumu hiç kimse üzerine alınmadı.
İktidar, topu muhalefete, muhalefet ise iktidara attı ve sonuçta siyasi ortamın ve ilişkilerin değişmesine ciddi bir katkıda bulunmayan mektup ortada kalmış oldu.

GENELKURMAY BAŞKANI EVREN, CUMHURBAŞKANI KORUTÜRK’E DARBEDE İŞBİRLİĞİ ÖNERDİ
Oysa ordu mektuptaki istekler yerine gelmezse darbe yapmaya karar vermişti ve zaten askerlere bu doğrultuda çağrılar yapılıyordu. İlginç ve önemli olan bir diğer nokta ise mektubu verirken Evren’in Korutürk’e darbe için işbirliği önermesi ancak cumhurbaşkanının bunu reddetmesiydi.

Bu durumu daha sonraları Kenan Evren de kabul edecekti ve hatta Korutürk’ü bu nedenle, kendileriyle işbirliği yapmadığı için eleştirecekti. Ancak bütün görev dönemi boyunca ‘sembolik devlet başkanlığı’ statüsüne uygun davranan, hatta bu noktada fazlasıyla titiz davranan Korutürk’ün böylesi bir askeri darbenin içinde yer alması mümkün değildi.

KORUTÜRK UYARI MEKTUBUNUN ORJİNALİNİ HATIRA OLARAK KENDİNE SAKLAMIŞ
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve kuvvet komutanlarının imzasıyla 27 Aralık 1979’da Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e verilen uyarı mektubunun orjinalinin anı olarak saklanmak için alındığı ve devlet kayıtlarına fotokopisi verildiği ortaya çıktı.

Çankaya Köşkü tarafından hazırlatılan ‘Cumhurbaşkanlığı Tarihi’ kitabında yer alan bilgiye göre Genelkurmay Başkanlığı’nın antetli kağıdına yazılan ve üst yazı hariç toplam iki sayfadan oluşan “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Görüşü” başlıklı metinde kırmızı ve mavi el yazısıyla yazılmış iki not göze çarpıyor. Evren’in başlangıçtaki “Sayın Cumhurbaşkanım” ile bitişteki ‘saygılarımla’ ifadelerini kendi el yazısıyla yazdığı, metnin üzerindeki mavi renkli notların ise Korutürk’e ait olduğu belirtiliyor.

Korutürk’ün uyarı mektubunun üzerine kalemle eklediği notlarda, “27.IX.79 K.larla birlikte görüşmek ve ondan sonra harekete geçmeyi uygun görüyorum ocakta onlarla görüşeceğim 2.I.80” yazdığı görülüyor.

Kırmızı mürekkeple yazılmış ve yine 2 Ocak 1980 tarihinin okunduğu, dönemin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Ümit Haluk Bayülken’e ait ‘HB’ paraflı yazı ise şöyle: “Cumhurbaşkanımız mektup ve eki ‘Türk Silahlı Kuvvetlerinin Görüşü’ metinlerinin asıllarını kendilerinde alıkoymuşlar, işbu fotokopiyi Genel Sekreterliğimize havale buyurmuşlardır.”

KORUTÜRK LİDER DEĞİL, GÖREV ADAMI
Askeri darbeyle işbirliği yapmak istememesinin bir nedeni de kişisel özellikleri olmalıydı. Çünkü Korutürk siyasi olarak ‘lider’ olabilecek karakterde biri değildi, daha çok bir görev adamıydı. Kendisine verilen işi titiz bir şekilde yapacak biriydi.

Ama bunun ötesinde kendi inisiyatifiyle siyasete müdahale edecek, bu alandaki gelişmelere yön verecek biri değildi. Dönemin siyasi koşulları gereği kendisinden talep edilen de hep bu oldu, ancak o hep bundan uzak durdu.

Sadece bir kez bir atama konusunda sonuna kadar direndi ve kendisinden isteneni yapacak başka birisinin, Kenan Evren’in önündeki kapıları farkında olmadan açtı. Evren’in kaderiyle birlikte ülkenin kaderinin değişmesinde de farkında olmadan büyük bir rol oynayacaktı.

KORUTÜRK ÇANKAYA’DA NELER YAPTI?
Görev süresinin dolduğu 6 Nisan 1980’den 12 Eylül 1980’deki askeri harekâta kadar Cumhuriyet Senatosu’ndaki doğal üyeliği süren Korutürk, Türkiye’nin bunalımlı dönemlerinden birinde seçildiği cumhurbaşkanlığı görevi sırasında uzlaştırmacı tutumuyla bir denge unsuru oluşturmanın yanı sıra, anayasal düzene işlerlik kazandırmaya yönelik çabalarıyla saygınlık kazandı.

ÖNCE 50 BİN TUTUKLU VE HÜKÜMLÜYÜ ARDINDAN ÇETİN ALTAN VE NİHAT ATSIZ’I AFFETTİ
7 Mayıs’ta Meclis’te kabul edilen Madencilik Kanunu, 19 Mayıs’ta Korutürk’ten veto gördü. Korutürk 12 Temmuz’da da Orman Suçları Kanunu’nu veto etti. Yaklaşık 50 bin tutuklu ve hükümlüyü özgürlüğüne kavuşturacak olan Genel Af Yasası 14 Mayıs 1974’te Fahri Korutürk’un cumhurbaşkanlığı döneminde gerçekleştirildi. Korutürk, bir süredir cezaevinde bulunan Çetin Altan ve yazar Nihal Atsız’ı da affetti.

1980 yılında, yedi yıllık hizmet süresi tamamlandığından Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrıldı. Fahri Korutürk, 12 Ekim 1987 gününde vefat etti.

Gözde Demirci

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız