Günü Yakala, An’ı Anlamlandır, Kendinle Barış

0
1081

Kendinizi, kendi doğrularınızı oluşturmak için ilk tek adım, yüksek bir farkındalık düzeyiyle yaşadığınız günü an be an kavramaktır. "Her an"ın tadını çıkarıp günü yakalamaktır. Bu, kendinizi sevmektir.Uzun zaman önce izlediğim bir filmin son karesinde yerini almıştı bu…

 

 

Yazar :  Banu Özbİlİr
bilgi@gencgelisim.com

 

 Kendinizi, kendi doğrularınızı oluşturmak için ilk tek adım, yüksek bir farkındalık düzeyiyle yaşadığınız günü an be an kavramaktır. "Her an"ın tadını çıkarıp günü yakalamaktır. Bu, kendinizi sevmektir.

Uzun zaman önce izlediğim bir filmin son karesinde yerini almıştı bu ibare: Günü yakala! Öyle bir farkındalık düzeyi oluşturmuştu ki bende "şimdi"nin, "şu an"ın önemini yeni kavramıştım sanki. Hepimizin yaşamında bu tip yargıların çok mühim olduğunu düşünüyorum. Siz de zaman zaman bu tip ibareleri yakalamış ve belki de benim yaptığım  gibi duvarlarınızı bu tip sözlerle süslemişsinizdir. O halde ne kadar işe yarar olduklarını da biliyor olmanız gerekir. Yaşam içinde bazı dönemler, kendinizi engin bir boşlukta hissettiğiniz, hatta elinizi kolunuzu  bile kıpırdatmak istemediğiniz anların olduğunu fark etmişsinizdir. Ama bir gün bir yerde hiç beklemediğiniz bir şekilde bu hitaplardan biriyle karşılarsınız ve işte o an, her şeyin değişebileceğine inanır, bir o kadar da aslında ne kadar güçlü olduğunuzu fark edersiniz.
Fark edersiniz diyorum çünkü esasen bu (potansiyel) güç her daim sizinledir. Size bir anda olup bitiyormuş gibi geliveren bu silkiniş ile öyle bir biçimde karşılaşırsınız ki bunun sonucunda zihninizdeki tüm ışıklar yanar, artık sizin için hiçbir şey karanlıkta değildir ve siz, olanı, sadece sizde olanı görürsünüz. Yani kısaca, kendi gücünüzü fark edersiniz. Bu kavrayıştan sonra artık yerinizde duramaz ve hemen işe koyulmak istersiniz. "Of, ne kadar da  boşa geçirmişim zamanı, her şey ne kadar da değişmiş ben fark etmeden, elimi çabuk tutmalıyım, 'her an' çok önemli benim için, vaktimi boşa harcayamam" der ve ardından hayata katılırsınız. Yapmak istediğiniz o kadar çok şey için o kadar çok enerjiniz vardır ki başınız döner. Fakat bu dönüş sizi önceden olduğu gibi rahatsız etmez, yıldırmaz, korkutmaz. Bu dönüşüm, sizin dönüşümünüzdür ve yaptıklarınız karşısında hayat şaşkın kalacaktır.
Hayattaki sloganını henüz fark edememiş çoğu kişi sessiz bir çaresizlikle yaşar; oysa siz naçarlığa teslim olamazsınız, olmamalısınız. Kendinizi, kendi doğrularınızı oluşturmak için ilk tek adım, yüksek bir farkındalık düzeyiyle yaşadığınız günü an be an kavramaktır. "Her an"ın tadını çıkarıp günü yakalamaktır. Bu, kendinizi sevmektir. Bu, hayatı sevmektir. Bu, sevmeyi sevmektir. Siz sevdikçe "an"larınız daha anlamlı olur. Artık sözcüklerin ve dilin ayrı bir tadı vardır sizde. Onları sevdikçe, kendi sloganınızı kendiniz yaratırsınız. Kendinizle barışık olduğunuz sürece hayat daha "anlam"lı gelecektir. Buna kendinizi alıştırmanız için en sade formül, kendinizi sevmektir. Fakat yine de sözcüklerin dilini anlayamıyorum, kelimelerin gücü, tadı da olur muymuş diyorsanız aşağıdaki formülüme bir bakın derim. Sözcüklerin dili olduğunu göreceksiniz ve bu görüş, sizde bir tat bırakacaktır.
AN: Şimdi, hemen şimdi, şu an
AN + LA : Anlamak. Neyi anlamak? Şimdiyi anlamak
AN + LA + M: M=ben
O halde,  
AN + LAM : Benim şimdiyi anlamam, kavramam, yakalamam.
Formülüm sizde bir açılıma neden olmadıysa; "anlamsız" gelmiş olabilir;
AN + LA + M + SIZ : Benim şimdiyi anlamam imkansız! Kendinize "benim şimdiyi anlamam imkansız" diyebilir misiniz?
Dalın Ucuna Gitmekten Korkma!
Herkesin mutlu olmak için bir yolu vardır; bunu kendi yolunuzu bulduğunuzda anlayabilirsiniz. Hadi, ne duruyorsunuz? Şimdi kalkın. Hemen koyulun işe. Elinizi çabuk tutun, "an"lar geçiyor. "An"ı yaşayın. Dün kabusu, yarın endişesi olmadan, doya doya "şimdi" yaşayın. Dün, çoktan bitti. Yarın, yarın "şimdi" olacak… Ama şimdi bunları düşünüp "an"ı elinizden, fikrinizden, gönlünüzden kaçırmayın. En iyi ihtimalle kurtarabileceğiniz iki şeyiniz olduğunu göremiyor musunuz? Bugününüzü ve yarınınızı kurtarmayı istemiyor musunuz? Yeterince isterseniz olacaktır.
Benim korkacak kadar cesaretim ve vaktim yok, ya sizin? Kanımca düşünmek, insanoğluna ve kızına verilmiş çok büyük bir nimettir. Düşüncelerinizin önüne gelecek olan sıfata dikkat edin. Onun iyi ya da kötü olmasını sadece siz belirlersiniz. İyi düşünün! Düşüncelerinizi  an+lam+lan+dı+rın…
Düşünce içine düşmekten korkmayın, yeterince iyi olduğunuza inanırsanız bir çıkış yolu mutlaka bulacaksınız. Dalın ucuna gitmekten korkmayın; çünkü meyve oradadır.
Şunu asla unutmayın; yaşamın en büyük yükü, taşıyacak hiçbir yükünün bulunmamasıdır. Her istediğinizi yaptınız mı şimdiye kadar ya da ne kadar istediniz, ne kadar yaptınız? Yapamadıklarınız için pişman mısınız? Peki "şimdi" yapmak isteyip de bir türlü cesaret edemediğiniz şeyler için pişman olmayacak mısınız? Yaşamınız bir gün sona erecek, peki başlangıç ne zaman olacak: şimdi! Yaşam size bunları sunarken, siz neredesiniz?
Düşünceyle kalın! Gün sizindir!

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız