Eski Yunan mitolojisine göre, bir gün dağdaki berrak bir su birikintisine bakan Narcisisus kendisinin sudaki yansımasını görür ve suda çok güzel bir insan yaşadığını zanneder. Sudaki kendi yansımasına yani kendisine âşık olur. O ana dek kimseyi sevmediği…
Yazar : İdris BİLEN
idrisbilen@hotmail.com
Eski Yunan mitolojisine göre, bir gün dağdaki berrak bir su birikintisine bakan Narcisisus kendisinin sudaki yansımasını görür ve suda çok güzel bir insan yaşadığını zanneder. Sudaki kendi yansımasına yani kendisine âşık olur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü. O şekilde orada ne su içer, ne de yemek yer. Saatlerce, günlerce kendini seyreder ve sudaki görüntüsüne sarılmak isterken suya düşer ve boğularak ölür.
İsmini işte böyle bir mitolojik hikâyeden alan narsistik kişilik bozukluğu, her yönüyle inceleme ve araştırma konusu olagelmiştir. Her insanın zaman zaman kendisinde dahi gördüğü narsistik ya da kendi doğu tabirlerimizle enaniyetçi, benlikçi yönleri düşündürüyor ister istemez: “Acaba bende de mi narsistik kişilik bozukluğu var?” diye. Lakin öyle üç-beş özelliğin var olması, kişinin o hastalığı taşıdığı anlamına gelmiyor.
Psikolojik kökenli rahatsızlıklarda sadece belirtilere bakılarak tedavi süreci başlatılmaz. Kişinin yaşam hikâyesi, yetiştiği aile, sosyal çevresi, yaşı, cinsiyeti, mesleği, değerleri, hayata bakış açısı gibi daha birçok olgu terapi ortamında görüşülmeden, konuşulmadan ve anlaşılmadan sadece kişinin kendinde gördüğü betlilerden yola çıkarak ona tanı konulamaz ve sende şu hastalık var denilemez.
Psikolojik kökenli rahatsızlıklar, fizyolojik hastalıklar gibi değildir asla. Doktora gidip rahatsızlığınızı, şikâyetlerinizi anlatıp reçeteye yazılan ilaçlar ya da uygulanan diğer tedavi yöntemleri ile tıbbi analizlerden çıkan laboratuar sonuçları gibi bir netlik yoktur asla psikoterapik tedavilerde.
Bunların narsistik kişilik bozukluğu ile olan bağlantısına gelince, bende de galiba biraz narsistik damarı olacak ki hemen işte bana göre, ben diye başladım anlatmaya… İşin espirisi bir yana, narsistik kişilik bozukluğunu anlatmadan önce bu şekilde birkaç mevzuyu izah etmekte fayda gördüm. Siz değerli okuyucularıma işte bu açıklamaları yaptıktan sonra dönüyorum tekrar narsistik kişilik bozukluğuna…
NARSİSTİK KİŞİLİK
BOZUKLUĞUNUN TEMEL
ÖZELLİKLERİ
Narsistik kişilik bozukluğu kendini mükemmel görmek, başkalarını düşünmemek ve başkaları tarafından yargılanmaya aşırı hassasiyet olarak tanımlanabilir. Sadece kendini düşünmek, başkalarının duygularına kayıtsız kalmak ve davranışlarının başkalarına olan etkisini umursamamak bu kişilerin en temel özellikleridir.
Biraz daha açtığımızda:
1. Dinlemezler: Her şeyi bildiklerine inandıkları için kimseye ihtiyaç duymazlar. Narsist bir kişi eğer bir kurumun üst yöneticisi konumundaysa yönetim toplantılarında, hep o konuşur, diğerleri dinler. Başkalarının fikirleri kendi fikrinden önemli ve üstün olmadığına göre onunla oturup sohbet edilmesine, mevzuların tartışılarak doğruya ulaşılmasına nasıl olsa gerek yoktur. Narsist kişi zaten her şeyin en iyisini biliyor ve en güzelini düşünüyordur! Karşıdakilere sadece onaylamak ve dinlemek düşer. Fikir sorar gibi yaptıklarında da, daha önce söylediklerinin onaylanmasını beklerler.
2. Empati Kurmazlar: Narsistlerde empati yani başkalarının ne hissettiğini anlama yeteneği gelişmemiştir. Son derece benmerkezci düşünürler. Aldıkları kararlar başkalarını etkileyecektir, ama onlar için bunun önemi yoktur. İnsan ilişkilerinde böyle bir boyutun olduğunun farkında değildirler. İş arkadaşlarının yanı sıra eşi ve çocukları da bu durumdan payını alır.
3. Büyüklük Hissi Bütün Benliklerini Kaplamıştır: Kendini beğenmiş kişiler başarılarını, yeteneklerini abartırlar. Kendilerini farklı ve özel bir kişi olarak algılarlar. Kendilerini her şeyden çok severler. Başarı ve güç için önüne geçilmez istek duyarlar. Kendilerinin çok önemli, vazgeçilemez oldukları şeklinde bir düşünce içerikleri vardır.
Çevrelerinden sürekli övgü, alkış beklerler. Sıra beklemek, izin istemek, yol vermek onların sözlüğünde olmayan kavramlardır. Ç
Kişiliklerinin olumsuz taraflarını genelde inkâr ederler ya da mantıklı açıklamalar getirirler.
4. Eleştiriye Karşı Aşırı Tepki Gösterir, Öfke Hissederler: Kendini beğenmiş kişiler her türlü eleştiriye kapalıdırlar. En dostça eleştiriden bile rahatsız olur ve kendisini eleştirenleri düşman kabul ederler, kendisini eleştiren kişiler onun kıymetini bilmeyen, kötü niyetli ve derinlemesine düşünemeyen ahmaklardır. Bu eleştirinin hesabı günü gelince sorulmak üzere bir kenara kaydedilir.
5. Kendi Çıkarları İçin Başkalarını Çok İyi Kullanırlar: Kullandıkları kişiyle işleri bitince ona sırtlarını döner, vefasızca davranırlar. Vefasızlık ve nankörlük kendini beğenmişlere göre normal davranışlardır çünkü.
Başkalarını kendi işleri ve keyfi için köle gibi kullanabilir, yakın çevrelerini üst düzey ya da kendilerini pohpohlayacak kişilerden seçerler (en güzel, en tanınmış kişiyle görünmek, arkadaşlık etmek, bu amaçla o tür kişilerin bulunduğu sosyal klüp, derneklere girip, faaliyetlerde bulunmak gibi). Herkesin başarısına haset edip, onların hiç bir şeye layık olmadıkları, kendilerinin de isterlerse kolayca onu yapabileceklerini düşünürler.
6. İnsanlara Değer Vermezler: Ortadaki her başarı onların eseridir. İş çevresinde gecesini gündüzüne katmış, fedakârca çalışan herkes değersiz neferlerdir. O olmazsa o kişiler zaten orada olamayacaklardır. Kendini beğenmiş kişiler, öyle işçileri kurumunda çalıştırıyor olmakla onları gereğince ödüllendirmiş olduğuna inanır. Her türlü başarı kendini beğenmiş lider kişinin ön görüsü, zekâsı, oluşturduğu stratejisi, güç ve kararlılık sayesinde kazanılmıştır! Bu yüzden de özel kişiler tarafından anlaşılabileceğine inanırlar. Başkalarını bu yüzden küçük görür, değer vermezler.
7. En Çok Zenginlik, Başarı, Güç, İhtişam Gibi Konulara Kafa Yorarlar: Devamlı takdir edilme, itibar görme, iltifat arayıp durma çabasındadırlar. Övgü, kendini beğenmişlerin besinidir. Lehte muamele görmeye, kayrılmaya hakları olduğunu düşünürler. Mesela onlar kuyruklarda bekletilmemelidir. Havaalanlarında VIP salonlarında muamele görecek değerdedirler.
8. Amaçları, Kendilerine Hayran Kitlesi Oluşturmaktır: Kendini beğenmiş kişiler muhatap aldığı kişiyi kendilerine hayran etmeye çalışırlar. Muhatap, hayran durumuna gelirse o zaman artık onunla ilgilenmez, ona pek iltifat etmemeye başlarlar. Çünkü o artık kendisinin hayranı zavallı biridir. Dikkati üzerlerine toplamak için tiyatromsu krizler yaratabilirler. Bu kişiler herkesin ve her şeyin kendilerine bağlı olması gerektiğine inanırlar.
9. Kıskançlık Duygusu Hayatlarında Çok Önemli Yer İşgal Eder: Başkalarını kıskanır, başkalarının da kendilerini kıskandığına inanırlar. Kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıf taraflarını kullanırlar. Onların açığını ararlar. Açıklarını tespit ederlerse onları harcamak için ellerinden geleni yaparlar. Son derece menfaatçidirler. Yaptıkları her işte insanların hayranlığını kazanmaya ve mükemmelliklerini ve üstünlüklerini ispatlamaya çalışırlar.
10. Yardım Almazlar: Fikir danışmak ve yardım istemek bu tür liderlik sapmasına sahip kendini beğenmiş kişiler için düşünülmesi, hayal edilmesi bile zor bir durumdur. Bunun birkaç nedeni vardır. Birincisi, yardım istenecek kişi “O KİM?”dir. İkincisi, o kişi önemli olsa bile “Söyledikleri doğru ancak bu durum için geçerli değil”dir. Onlar her şeyi en iyi bilen olduklarına göre, fikir sormak ve yardım istemek için herhangi bir neden yoktur.
Kurdukları sosyal ilişkileri kendilerini anlatmak ve ne kadar değerli olduklarını kanıtlamak için kurarlar. Narsistik liderler kendilerini, birlikte oldukları kurum ve kişilere ödül olarak görürler. Bu kişilerin aileleri ile kurdukları ilişki de farklı değildir. Çevrelerindeki herkes onlara hizmet için vardır, onların ihtiyacını karşılayabildiği ölçüde değerlidir.
11. Yaptıkları İşlere Çoğu Kez Anlam Verilemez: Kendini beğenmiş kişilerin yaptığı işler, verdiği kararlar karşısında hem iş arkadaşları, hem de aile çevresi bir anlam veremez. “Bu işi neden böyle yapıyor?” sorusunu sık sık sorarlar. Narsistik liderler kurumun imkânlarını kendi egolarını büyütmek ve güçlerini geliştirerek kendilerine hizmet etmek için kullandıklarından kalıcı, verimliliğe dönük ve olumlu bir kurum kültürü oluşturamazlar.
12. Kriz Dönemini Severler: Kendini beğenmiş kişiler çalıştıkları kurumda kriz çıkmasına pek üzülmezler. Krizler esnasında son derece zekice ve süratle müdahalelerde bulunarak, kriz yönetimini başarıyla uygularlar. Böylece kriz döneminde herkesin sıkıntılı olduğu anda sahne ışıkları onların üzerine çevrilmiş olur. Onlar da kriz yönetiminin başarısıyla ayrı bir tat ve gurur yaşarlar.
13. Bu Kişiler Duygusal Olarak Uç Noktalarda Yaşarlar: Dolayısıyla ya kendilerini mükemmel görürler ya da utanç içinde kahrolurlar. Başka insanların onaylaması ile kendilerini mükemmel hissederler, gururlu, kibirli ve mağrur olurlar, kendi kendilerine yetebilirler. Başkalarının onayı olmaz ise ya da kesilirse birden kendilerini aşağı hissederler, çirkin olduklarını düşünürler, kıskançlık ve haset duyarlar ve kendilerine olan tüm güvenlerini yitirirler.
14. Sosyal ve Özel Hayatları Sorunludur: Narsistik kişilerin başkaları ile olan ilişkileri sorunludur çünkü aşırı ilgi ihtiyaçları ve başkalarının duygu ve düşüncelerini umursamamaları yüzünden insanlar uzaklaşırlar. Sosyal olarak aktif, keyifli ve cazip olabilirler fakat insanlara karşı sorumsuz ve kibirlidirler.
Özel ilişkilerinde narsistik kişiler eşlerinden karşılıksız sevgi ve ilgi isterler buna karşılık hiç bir sorumluluk almazlar.