Sokrates’in Erdemi Üzerine Notlar

0
885

İnsan düşüncesinin bir dönüm noktası olan Sokrates’in kim olduğunu Platon’un yazdıklarından biliyoruz. Sokrates M.Ö. 468 yılında doğmuş ve M.Ö. 400 yılında ölmüştür. Bütün ömrü Atina’da geçmiştir. Erken dökülmüş saçları, yuvarlak yüzü, irice burnu ile …

 

 

 

 

 
Yazar : Cüneyt Çorulusazan
cuneytcorulusazan@hotmail.com

Büyük Bilge: Sokrates
İnsan düşüncesinin bir dönüm noktası olan Sokrates’in kim olduğunu Platon’un yazdıklarından biliyoruz. Sokrates M.Ö. 468 yılında doğmuş ve M.Ö. 400 yılında ölmüştür. Bütün ömrü Atina’da geçmiştir. Erken dökülmüş saçları, yuvarlak yüzü, irice burnu ile kaba görünüşlü, filazoftan çok hamala benzeyen bir adammış. Gelişi güzel giyinen, yaşayan, her gün etrafını saran gençlerle konuşan biriymiş.  Bir savaşta Alkibiades’in hayatını kurtaracak kadar da cesur olduğu söylenmiştir. Her çeşit insanla dostça konuşur, her düşündüğünü kimseden çekinmeden herkese söyler, devleti dışarıdan bir insan olarak eleştirirmiş. Bu nedenden dolayı gençlerin ahlakını bozduğu gerekçesiyle 275 oya karşı 281 oyla ölüme mahkûm edilmiş, ölümden korkmayarak, ne düşüncelerinden ne de söylediklerinden geri adım atmayarak, dostlarının arasında baldıran zehrini içerek ölmeyi erdem bilmiştir.

• Sokrates’i ortaya çıkartan soru “iyiyi kötüden ayırabilir miyiz?” Sokrates çok konuşmuş ancak hiç yazmamıştır. Sokrates’in bayraklaştırdığı felsefesi “kendini bil”dir. Sokrates’e göre tek kesinlik bilgisi “erdem bilgisi”dir. İyiyi kötüden ancak erdem sahibi olan insan ayırabilir. Bu da kendini bilen insandır.
• Ölüm iki şeyden biridir; ya bir hiçlik, büsbütün bilinçsizlik halidir yahut herkesin dediği gibi ruhun bu dünyadan ayrılarak başka bir dünyaya geçmesidir. Ölüm bir bilinçsizlik, deliksiz ve düşsüz uyuyan bir kimsenin uykusu gibi bir uykuysa, o ne eksiksiz, ne tam bir kazançtır. Ama ölüm bu dünyadan bizi başka bir dünyaya götüren bir yolculuksa ve herkesin dediği gibi bütün ölenler başka bir dünyada yaşıyorlarsa, yargıçlarım bizim için bundan daha büyük ne iyilik olabilir ki?
• Ben bir siyaset adamı olmak için fazla dürüst olduğumu düşünerek, size ve kendime iyilik etmeme engel hiçbir yola sapmadım! Tam tersine hepinize iyilik etmemi olanaklı kılan bir yola girdim, herkesin kendini düşünmekten,  kendi işlerinin peşinde koşmaktan önce, erdemi, bilgeliği araması gerektiğini, devletin sırtından geçinmeye bakmazdan önce devlete bakması gerektiğini size kabul ettirmeye çalıştım.
• Doğrusu, bir kimsenin insanlara gerçekten bir şey öğretmesi olanaklı olsaydı, buna karşı para alması bence o kimse için onur olurdu.
• Ey insanlar! Aranızda en bilgeniz, Sokrates gibi bilgeliğinin gerçekte bir hiç olduğunu bilendir.
• Gençleri yalnızca bir kişinin yanlış yola sürüklediği, ondan başka herkesin daha iyi kıldığı doğru olsaydı, bu onlar için gerçekten eşsiz bir mutluluk olurdu.
• Belki biri şöyle diyecek: “Sokrates, seni böyle zamansız bir sona sürükleyen bir ömürden utanç duyuyor musun?” Bana bunu sorana açıkça yanıt verebilir ve diyebilirim ki: Dostum, yanılıyorsun. Değeri olan bir kimse, yaşayacak mıyım yoksa ölecek miyim diye düşünmemelidir; bir iş görürken yalnızca doğru mu eğri mi, yürekli bir adam gibi mi yoksa tabansızca mı davrandığını düşünmelidir.    
• “Sokrates, biz Anytos’un düşüncelerine inanmak istemiyoruz. Seni serbest bırakacağız, ama, artık bir daha böyle herkesi sorguya çekmeyeceğine ve filozofluk etmeyeceğine söz vermek koşuluyla; bunları yapmakla bir daha suçlandırılırsan, öleceksin” derseniz, kurtulmam için ileri sürülebilecek böyle bir koşula karşı derim ki:  Atinalılar, size saygım ve sevgim vardır; ancak, ben size değil yalnızca Tanrı’ya baş eğerim, ömrüm ve gücüm oldukça da iyi bilin ki felsefeyle uğraşmaktan, karşıma çıkan her şeyi buna yöneltmekten, felsefeyi öğretmekten vazgeçmeyeceğim. Karşıma çıkana, her zaman dediğim gibi yine şöyle diyeceğim: “Sen ki, dostum, Atinalısın. Dünyanın en büyük, gücüyle ve bilgeliğiyle en ünlü kentinin hemşerisisin; paraya, üne, onura bu kadar önem verdiğin halde bilgeliğe, akla, hiç durmadan yükseltilmesi gereken ruha bu kadar az önem vermekten sıkılmaz mısın?"
• Benim görevim, size parayla erdemin elde edilemeyeceğini, paranın da, genel olsun özel olsun, her türlü iyiliğin de, ancak erdemden geldiğini söylemektir.
• Ben politikayla uğraşsaydım, besbelli ki çoktan yok olurdum ve ne size, ne kendime hiçbir iyilikte bulunamazdım. Canınız sıkılmasın ama, gerçek şu: Size ya da herhangi bir başka kurula karşı gelen hiç kimse ölümden kurtulamıyor. Evet, ancak hak yolunda çalışan bir kimsenin, kısa bir zaman olsun yaşayabilmesi için, devlet adamı değil, yalnızca yurttaş olarak kalması gerekiyor.
• Ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisi daha iyi? Bunu Tanrı’dan başka kimse bilemez.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız