Başarı yolunda karşımıza tümsekler, dönemeçler, çukurlar, uçurumlar, basamaklar, labirentler, yokuşlar, dağlar, sıradağlar, setler çıkabilir. Zaten bu engellerden biri ya da çoğu karşımıza çıkmadan elde edeceğimiz şey başarı olmasa gerek…
Yazar : Selçuk Alkan
selcukalk@hotmail.com
Başarı yolunda karşımıza tümsekler, dönemeçler, çukurlar, uçurumlar, basamaklar, labirentler, yokuşlar, dağlar, sıradağlar, setler çıkabilir. Zaten bu engellerden biri ya da çoğu karşımıza çıkmadan elde edeceğimiz şey başarı olmasa gerek…
Bir üniversite bitirebilmek için, ilköğretim ve lise eğitimini başarıyla bitirmek ve ardından üniversite sınavını kazanarak derslerde başarılı olmak, son sınıfta bitirme tezini başarıyla bitirmek gerek… Bisiklete binme başarısını gösteren insanlar, iki tekerleğin üzerinde dengeli duracak bir şekilde hâkimiyet kazanma becerisini elde edinceye kadar kaç kere düştüler, kaç yere çarptılar? Okuma-yazma başarısını elde edebilmek için neler çektiniz? Pat diye söktünüz mü okumayı? Otomobil sürmeyi öğrenirken nasıl çaba harcadınız? Kaç kaza yaptınız ya da atlattınız? Ben otomobil sürmeyi yeni öğrendiğim sıralarda, vitesi üçe atarken, otomobil de sağa doğru yön değiştiriyordu. Bilgisayar bilmeyen biri, hemen bilgisayarın başına geçince, dört dörtlük bir kullanıcı olabiliyor mu?
Dikkat ederseniz, verdiğimiz örneklerin çoğu günlük hayatımızdan basit sayılabilecek örnekler… Başarı demek, illa ki olağanüstü bir şeyler yapmak olmasa gerek. Sağlıklı ve sıhhatli bir şekilde bir günü tamamlayabilmek bile en büyük başarı ve mutluluk nedenlerindendir. Ama çok büyük idealleriniz varsa, kimsenin size diyecek bir söz hakkı yok. Varın uğraşın yüksek idealleriniz için. Küçük başarılar için uğraşırken karşımıza çıkacak engeller de küçük olabilir. Hedeflerimiz büyükse, karşılaşacağımız engeller de daha büyük olacaktır. Belli bir büyüklük ve zenginliğe ulaşmış şirketlerin sahiplerini incelerseniz, birçoğunun bu kadar serveti, avuçlarının içerisine ikram edilmiş olarak bulmadıklarını görürsünüz. Zirveye ulaşabilmek için, birçoğu ellerindeki sermayeyi kat kat artırmak için canla başla çalışmışlardır. Zirveye ulaşanlar, işin en tabanından başlayarak, eza-cefa çekerek, yorularak, zaman zaman başarısızlığa uğrayarak bugünkü durumlarına ulaşmışlardır.
Engeller karşımıza çıktığında yılmayacağız. Tabii ki, bu yılmama gücü, satırlara "yılmayacaksınız" diye yazmak kadar kolay değil; kabul ediyorum. Ama kolayı herkes yapar; zoru ise zirveye çıkanlar… Bazı engeller karşısında gerçekten yılmayabiliriz. Ama Yüce Yaratıcı, bazen karşımıza öyle imtihan olayları çıkartır ki, bunları aşmada kendimizi güçsüz hissedebiliriz. Engeller gözümüze çok büyük gelebilir, korkabiliriz. Ama şunu bilin ki korkunun ecele faydası yoktur. Biz şu an yaptıklarımıza değil, bundan sonra neler yapabileceğimize bakmalıyız. Gönülden, kalpten, yürekten isteyeceğiz, engelleri aşmak için… Öylesine isteyeceğiz ki, damarlarımızda dolaşan kanın vücudumuzun tüm zerrelerine ulaştığı gibi isteyeceğiz. Bedenimizle olduğu gibi ruhumuzla da isteyeceğiz. İsteklerimizin duası, vücudumuzun tüm zerrelerini sardığında, ruhumuzdan sonsuz evrene ulaşacak olan arzu ve dua sinyalleri, yaşadığımız üç boyutlu dünyanın ötesine geçerek farklı boyutlardan Evrenin Sahibine ulaşmalı…
Önce Acı, Sonra Başarı
Her güzel doğum sancıyla başlar. Her karanlık tünelin bitiminde bir ışık görünür ve oradan aydınlığa ulaşılır. Kıyamet kopmadıkça her gecenin bir gündüzü olacaktır. Kavuşmanın tadı ayrılıklardadır, hasrettedir. Küçük bir çocuk kaç kere yere düşer, bir yere çarpar, kaç kere hastalanır, kaç kere ağlar, yırtınır? Yürümeyi öğrenene kadar kaç tehlike atlatır? Ama hiç yılar mı? Düşe kalka öğrenir sonunda yürümeyi…
Hz. Eyüp, o kadar hastalanmıştı ki, yine de sabretti ve şükretti; çok acı çekmesine rağmen… Ama acıları git gide arttı; o yılmadı. Ne zamanki hastalığı diline ve kalbine dokunmaya başladı; o zaman yalvardı. "Yüce Allah'ım! Bu hastalığım süresince sabrettim ve şükrettim. Ama hastalığımın acıları, seni dilimle ve kalbimle anmamı engellemeye başladılar. Sana sığınıyorum!", dedi ve Evrenin Sahibi onu rahatlattı. Hz. Mevlana şöyle der: "Tanrı yardım etmek isterse, bize yalvarmak ve münacatta bulunmak meylini verir. Her ağlamanın sonu gülmektir; sonunu gören adam mübarek bir kuldur."
Karşımıza çıkan engelleri görünce, o an ne yapabildiğimize değil, bundan sonra ne yapabileceğimize bakmalıyız. Ağlayıp sızlanmak ise bize hiçbir şey kazandırmayacaktır. İnsan ağlayınca, vücudundaki gerilim azalır. Gözyaşı dökerek vücudumuzdaki gerginliği atabiliriz. Zaten ağlamak, vücudumuz için bize hediye edilmiş bir savunma mekanizmasıdır. Ancak sadece ağlamakla değil, mücadele etmekle bir şeyleri elde edebiliriz. Şu anda yapamıyor gibi görünsek de potansiyelimizi verimli bir şekilde kullanarak, yapabileceklerimiz için harekete geçebiliriz. Edison, daha ilk deneyinde vazgeçseydi, ampulü icat edebilir miydi? Fatih Sultan Mehmet, Haliç'teki dev zincirlerden ürküp evine geri dönseydi, gemileri karadan yürütebilir miydi?
Başarılı insanlar başta acı çekerler, sonra zevk alırlar. Başarısızlar ise önce zevk alırlar, sonra acı çekerler…