Yargılamaktan Sevmeye Vakit Bulamadım

0
1008

İrem, büyük bir tekstil fabrikasında desinatör olarak çalışıyordu. Çalışma ortamı çok güzeldi. Arkadaşları tarafından seviliyordu. Fabrikada diğer çalışanlara göre de iyi ücret alıyordu. Bölüm şefinin emekli olması üzerine, bu görev İrem’e verilmişti. Üniversiteyi bitireli iki …

 

 

 

 Yazar : Yusuf YEŞİLKAYA
yusufyesilkaya@gmail.com

İrem, büyük bir tekstil fabrikasında desinatör olarak çalışıyordu. Çalışma ortamı çok güzeldi. Arkadaşları tarafından seviliyordu. Fabrikada diğer çalışanlara göre de iyi ücret alıyordu. Bölüm şefinin emekli olması üzerine, bu görev İrem’e verilmişti. Üniversiteyi bitireli iki sene olmasına rağmen güzel bir kariyer elde etmişti. Hayatında her şey yolundaydı.
    Fabrika yönetimi, bu sezon yeni bir atılım yaparak sektördeki diğer markalarla yarışı kızıştırmak istiyordu. Bunun için eksik noktalara eleman transferi yapıldı. Ama asıl transfer en üst noktaya yapıldı. Genel müdürlüğe, yetenekli ve başarılı bir genç getirildi. Patronlar, personeli toplayarak yeni genel müdürü tanıttılar:
    —Arkadaşlar, yeni genel müdürümüz Engin Bey!
    Engin Bey, kısaca kendisini tanıttıktan sonra personelle tanıştı. Hayallerini ve projelerini anlattı. Önümüzdeki günlerde yaşanacak değişimin sinyallerini verdi. Personelin bir kısmı duruma sevinirken bir kısmı yeni yapılanmayı kaygı ile izliyordu.
Engin Bey’in konuşmaları, jest ve mimikleri İrem’in hiç hoşuna gitmemişti. Yapılan yönetim toplantılarında, sırf Engin Bey’e inat olsun diye görüşlerine muhalefet etti. Sürekli onun açığını aradı. Engin Bey’in iyi niyetli yaklaşımları işe yaramadı. Aslında İrem’e göre de Engin Bey, iyi bir insandı ama takmıştı bir kere. Yaptığı her icraatı eleştirmekten, her pozisyonu yargılamaktan başka bir şey yapmıyordu.
Tekstil sektöründe, çok ciddi krizler yaşanmaya başladı. Anlı şanlı birçok markalar, iflasın eşiğine geldiler. Küçük fabrikalar, kepenk kapatmak zorunda kaldılar. Sektörün beş tane dev markası iflas ettiğini açıkladı ve fabrikalarını kapattı.
Engin, piyasayı ve fabrikanın içinde bulunduğu şartları iyi analiz ediyordu. Sıkıntılı günlerde dahi personelin moralini yüksek tutmaya özen gösteriyordu. İç piyasada adeta yaprak kıpırdamıyordu. Pazarlama departmanındaki elemanlarını yurt dışına yönlendirdi. Çok yüksek rakamlarda ihracat bağlantıları yaptılar. Yılsonu geldiğinde Engin Bey, yönetim kurulu toplantısında ekonomik durum raporuna açıklıyordu:
—Arkadaşlar, yaşanan büyük krize rağmen bu sezon yüzde on iki oranında reel büyüme sağladık ve sektörün en gözde markaları arasına girmeyi başardık. Bu başarı hepimizindir. Birlik ve beraberliğimizi koruduğumuz sürece, başarılarımız devam edecektir.
Salondaki yöneticiler, genel müdürlerinin bu açıklamasını ayakta alkışladılar. Bütün yöneticiler, başta Engin Bey olmak üzere birbirlerini kutladılar. İrem de diğer yöneticiler gibi fabrikanın başarısını alkışladı ama kimseyi tebrik etmedi. Ama bu defa kıskançlığından değil utancından dolayı sesini çıkaramadı.
Toplantı bittikten sonra genel müdür odasına doğru yöneldi. Sekreterine, Engin Bey’in yanında kimse olup olmadığını sordu. Engin Bey’in uygun olduğunu öğrenince içeriye girdi. Engin Bey, İrem’i ayakta karşıladı:
—Buyrun İrem Hanım!
—Şey… Size bir şey söyleyecektim…
Engin Bey, iyice meraklanmıştı. Ama belli etmeden İrem’i rahatlatmaya çalıştı:
—Lütfen rahat olun İrem Hanım. Dilerseniz önce oturun.
İrem, çaresiz bir şekilde Engin Bey’in gösterdiği koltuğa oturdu. Biraz sessizlikten sonra yavaşça konuşmaya başladı:
—Size karşı haksızlık ettiğimin farkındayım ve size bir özür borcum var.
—Hayırdır İrem Hanım?
—Geldiğiniz ilk günden itibaren size karşı dostça davranmadım. Yaptığınız her işi eleştirdim. Her icraatınızda sizi yargıladım. Oysa siz benim kaprislerime aldırış etmeden yolunuza devam ettiniz ve barış ortamını zedelemediniz. Öncelikle sizi sabrınızdan dolayı sonra da başarınızdan dolayı kutluyorum.
—Çok teşekkür ederim. Özeleştiri yapmanız da güzel. Ama merak ettiğim bir şey var…
—Nedir o?
—Acaba sizi böyle davranmaya yönlendiren sebep neydi? Ben çok sevimsiz bir insan mıyım?
—Estağfurullah! O nasıl söz! Aslında sevilmeyecek bir yanınız yok ama hata bende. Galiba siz o kadar çok eleştirdim, o kadar çok yargıladım ki, yargılamaktan sevmeye vakit bulamadım.
Bu özeleştiri, her ikisine de iyi gelmişti. Dostça el sıkıştılar ve çalıştıkları, ekmek yedikleri kurumu daha yükseklere taşımak için söz verdiler. Güzel bir ekip çalışması örneği sundular.
Daha sonra ne mi oldu? Bir Türk Filmi hayranı olarak, her olayda bir mutlu son olmasını bekleriz ya…
—Eeee sonra?
—Sonrası yok işte. Güzel güzel çalışıp başarılı oldular.
—Amaaaan sende! Yani İrem ile Engin…
 —Ne olmuş İrem’le Engin’e?
—Birbirlerine âşık olmadılar mı? Belki evlenirler de hani…
—Açıkçası o kadarını kurgulamadım. Ama sizin hayalinizde âşık olularsa hatta evlenirlerse ve bu durum sizi mutlu edecekse evlendirin o zaman.
Yaşadığımız hayatta, çevresine sürekli eleştirel bir gözle bakan, insanları davranışlarından dolayı yargılayan kişiler, kendileri mutsuz oldukları gibi birlikte yaşadıkları insanları da huzursuz ederler. Birlikte oldukları insanları kolay kolay sevemezler. Sevseler dahi bunu açıkça söyleyemezler. Hani “içinden sevmek” diye bir kavram var ya, bu insanlar da sevgilerini dışa yansıtmamak için büyük özen gösterirler. Yapılan çok güzel bir çalışmayı bile kolay kolay takdir edemezler. Şayet işi yapan kişi özel merak ile sorarsa:
—Efendim beğenmediniz mi yoksa?
—Tamam dedik ya! Bak işine!
Şeklinde geçiştiren cevaplar verirler. Aslında bu durum onların kötü insan olduklarından değil sahip oldukları kişilik tipinden kaynaklanan özel bir durumdur. Herkesin kişilik tipi farklı olabilir ve her kişilik tipinin farklı özellikleri mevcuttur. Kişilik tipini bilmek insana kendi kişilik özellikleri hakkında bilgi verir. İnsanlar, sahip oldukları kişilik tipinin olumsuz yönlerini düzeltme yolunda fırsat elde etmiş olurlar.
Genel bir davranış biçimi olarak, insanların hatalarına odaklanmak ve bu hatalardan dolayı onları yargılamak, ev ve iş ortamında tasvip edilen bir davranış biçimi değildir. Eleştirdiğimiz insanın davranışları olumsuz olmuş olsa bile aynı insanın takdir edilecek mutlaka güzel yanları da vardır.  Güzelliklerini bulup takdir ettiğimiz insanlar, belki de kendilerine sunulan güven duygusunu zedelememek adına davranışlarına ve sözlerine çeki düzen vererek daha dikkatli olmaya çalışacaklardır. Yeter ki, gözümüz ve gönlümüz hatalara, eleştiriye, yargılamaya odaklı olmasın. Ve yeter ki, yüreğimiz sevgiye karşı açık olsun.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız