Aslında kendimizle ilgili bildiğimiz ve deneyimlediğimiz her şey ilişkiler sayesinde anlaşılır ve yaratılır. Bu nedenle tüm ilişkilerimiz kutsaldır. Siz de ilişkilerinizi kutsal ve vazgeçilmez buluyorsanız onları kaybetmemek için her şeyi, elinizden gelen her şeyi yapıp hep aynı sonla mi karşılaşıyorsunuz yoksa? Başkalarının müziğiyle kaç kez dansettiğiniz ya da?
“….Gürültülü ve komik bir gülüşüm vardı. Ta ki bir tiyatro gösterisinde kahkahalarımdan o zamanki kız arkadaşım rahatsız olana kadar. İlişkimi o gün değerlendirdiğimde aşıktım ya da aşığım sanıyordum. Ve bu ilişkiyi kaybetmemek için gülüşümden bile vazgeçtim. Ve kendimi bir değiş-tokuş kalıbının içinde buldum, “Tanrım, seni gerçekten değiş-tokuş ediyorum.”…
Aslında kendimizle ilgili bildiğimiz ve deneyimlediğimiz her şey ilişkiler sayesinde anlaşılır ve yaratılır. Bu nedenle tüm ilişkilerimiz kutsaldır. Siz de ilişkilerinizi kutsal ve vazgeçilmez buluyorsanız onları kaybetmemek için her şeyi, elinizden gelen her şeyi yapıp hep aynı sonla mi karşılaşıyorsunuz yoksa? Başkalarının müziğiyle kaç kez dansettiğiniz ya da?
“….Gürültülü ve komik bir gülüşüm vardı. Ta ki bir tiyatro gösterisinde kahkahalarımdan o zamanki kız arkadaşım rahatsız olana kadar. İlişkimi o gün değerlendirdiğimde aşıktım ya da aşığım sanıyordum. Ve bu ilişkiyi kaybetmemek için gülüşümden bile vazgeçtim. Ve kendimi bir değiş-tokuş kalıbının içinde buldum, “Tanrım, seni gerçekten değiş-tokuş ediyorum.” dedim Tanrıma. Aslında yaptığım şey, bir ticaretti. Ben sana şunu vereceğim, sen de bana şunu vereceksin. Ve ilişkiler hep böyle soğuk savaş gibi sürdü. Ne zaman almak ve vermek dengesi bozuldu, hayatımdan çıktılar. Ve ilişkilere hep yanlış yerden girdiğimi, birkaç acı tecrübe sonrasına kadar da anlamadım. Sonra Tanrı ile sıra dışı bir sohbete girdim. Neden; almak için girdiğim ilişkilerdi. İlişkiler, almak için değil vermek içindir. Ama bir şeyi almak için vermek değil, gerçekten kim olduğunu fark etmek için vermek…” (Neale Donald Walsch (Tanrı ile Sohbet’in yazarı), İlişkiler Üzerine, Dharma Yayınları, kitabından alıntıdır.)
Öyleyse ne verirsen ver, içinden geldiği için ver. İlişkilerimiz olmasa kendimiz hakkında hiçbir şey öğrenemeyiz. Kendimi başka bir şey olmadan deneyimleyemem. Böylece kendim hakkında bir şey bilemem. Sizin aracılığınızla kendimi tanımlar ve kendimi yeniden yaratırım. Sizde göremediğim şeyi kendimde asla bulamam, çünkü onun varolduğunu bilemem. Sizdeki tanrısallığı arayıp, keşfedip fark edene kadar kendi içimdeki tanrısallığı da bulamam. Özün keşfi tek başına gerçekleşemez. Bu yüzden gerçek ustalar, insanların gerçek özlerini geri vermekten başka bir şey yapmazlar.
Özgürlük, sizin özünüzdür. Sevgi, neşe, özgürlük aslında aynı şeylerdir. İnsanın özgürlüğü kısıtlanınca neşesi de kalmaz. Bu yüzden birini sevdiğinizde onu hiçbir şekilde kısıtlamamalıyız. Sevgi şöyle der: “Benim senin için arzuladığım şey, senin kendin için arzuladığındır” ya da “Benim senin için seçtiğim şey, senin kendi seçtiğindir.” Ama biz, ilişkiyi almak ve vermek savaşı olarak gördüğümüz için söyle deriz hep. “Benim senin için seçtiğim, benim senin için seçtiğimdir.” Bu, yanlış olandır. Bunun anlamı, “Seni kendimce seviyorum; çünkü istediğim şeyi bana veriyorsun, yoksa bu senin kendi özgür iradenle arzuladığını gerçekleştirmenden kaynaklanan sevgi değil!”
Sen Nasıl İstersen
Aslında hepimizin aradığı, yaşamımızda istediklerimize sahip olmamıza izin verecek biridir. Sevgi, özgürdür. Sevgi sınır, koşul tanımaz. Sevgi asla hayır demez; çünkü Tanrı asla hayır demez. Ne dilerseniz dileyin, başınız belaya girecek bile olsa Tanrı hayır demez. Öyleyse Tanrı bize şöyle der: “Senin isteğin, benim isteğimdir.”
Sevginin çevresinde suni yapılar oluşturduk. Aslında sevgi, yüce bir deneyimdir. Evlilik ya da ilişkiler, birbirini kısıtlayan ve eşlerin birbirinin sahibi olduğu bir yapı değil, kim olduğunuz ve kim olmayı seçtiğinizin deneyimidir. İki tarafın da birbirine “Gerçeğini yaşa, içten yaşa. Eğer beni seviyorsan, kendi gerçeğimi yaşadığım için sev” dediği ilişki kutsanmış bir ilişkidir.
Yukarıda alıntı yaptığım ‘İlişkiler Üzerine’ isimli kitapta yazar eşine “Biliyor musun, seninle yaşamak yalnız yaşamak gibi” der. Çünkü etrafta kimse olmadığında ben gerçek ben olurum. Şarkı söylerim, çıplak dolaşırım, yalnız olduğumda yapabileceğim her şeyi yapabilirim. Çünkü kısıtlanmam. Seninle beraberken gerçek kimliğimi bastırmıyorum, seninle olmak yalnız olmak gibi özgür.” diye ekler.
Eşi de şöyle cevap verir: “Seni gülüşüne karşı değil, gülüşün nedeniyle seviyorum. Seni hatalarına karşı değil, hatalarından ötürü seviyorum.”
Ve gerçek ilişkilerde şöyle denir: “Kendimde görmek istediğim şeyi görüyorum sende, almak istediğim şeyi sana veriyorum.”
“Senden aldığım ya da esirgediğim şeyi kendimden esirgiyorum. Senden esirgeyeceğim şeye kendim sahip olamam.”
“Seni, sen kendini en iyi nasıl görüyorsan, öyle görmek istiyorum.”
“Seni, sen kendini en iyi nasıl görüyorsan, öyle görmekle kalmıyor, seni senin kendini göremediğin kadarıyla görüyorum. Seni, senin kendini gördüğünden yüce görüyorum.”
Ve gerçek ilişki, “Seni seviyorum’dan çok, “Sen nasıl istersen” der. Zaten “Sen nasıl istersen” demek, “Nasıl istersen iste, seni koşulsuz şartsız seviyorum” demektir.
Burcu ÇAĞLAYAN
çağlayan.burcu@gmail.com
www.gencgelisim.com
bu yazılarda ilginizi çekebilir