İngilizce de “Enough” sözcüğü “yeterli”, “yeteri kadar” anlamında kullanılır; yerine göre sıfat, yerine göre de zarf olarak kullanılr. Oldukça fazla kullanım yeri vardır
Şimdi “enough” ile yapılmış örnek cümlelere bakalım.
There are too much work and not enough people to do it. –> Çok iş var, bunu yapacak yeterli insan yok.
There will be time enough to tell you when we meet. –> Karşılaştığımızda sana anlatmaya yetece kadar zaman olacak.
There are ten text books per class. That should be enough! –> Sınıf başına on kitap düşüyor. Bu yeterli olmalı.
There are enough room for everybody here. –> Burada herkes için yeterli oda var.
There was just enough park place for two cars. –> İki araba için yeterli park yeri var.
Ayşe had cooked enough food to feed an army. –> Ayşe bir orduya yetecek kadar yemek pişirdi.
Don’t you have enough problems already? –> Önceden yeterince sorunun yok muydu?
You’ve had quite enough time! –> Senin epey yeterli zamanın vardı.
Are you warm enough? –> Yeterince ısındın mı?
Is the water hot enough? –> Su yeterince sıcak mı?
Are you strong enough to carry these baggage? –> Bu bagajı taşımak için yeterince güçlü müsün?
I arrived early enough. –> Yeterince erken ulaştım.
He isn’t strong enough to lift it. –> Yükü kaldıracak kadar güçlü değil.
We’ve got enough problems without that. –> Bunun dışında yeterince sorunumuz var.
There aren’t enough chairs. –> Yeterli sandalye yok.
There isn’t enough light in the sitting room. –> Oturma odasında yeterince ışık yok.
I can’t run fast enough to keep up with you. –> Sana ayak uyduracak kadar hızlı koşamıyorum.
More than enough is too much. –> Yeteri kadardan fazlası çoktur.
You are making enough noise to wake the dead. –> Bir ölüyü uyandıracak kadar gürültü yapıyorsunuz.
enough cümleleri
“Enough” sözcüğü “yeterli”, “yeteri kadar” anlamında kullanılır; yerine göre sıfat, yerine göre de zarf olarak kullanılır.
Aşağıda “enough” ile yapılmış yeterli sayıda örnek cümleler bulacaksınız:
There are ten text books per class. That should be enough! –> Sınıf başına on kitap düşüyor. Bu yeterli olmalı.
There are enough room for everybody here. –> Burada herkes için yeterli oda var.
There was just enough park place for two cars. –> İki araba için yeterli park yeri var.
Ayşe had cooked enough food to feed an army. –> Ayşe bir orduya yetecek kadar yemek pişirdi.
There are too much work and not enough people to do it. –> Çok iş var, bunu yapacak yeterli insan yok.
There will be time enough to tell you when we meet. –> Karşılaştığımızda sana anlatmaya yetece kadar zaman olacak.
Don’t you have enough problems already? –> Önceden yeterince sorunun yok muydu?
You’ve had quite enough time! –> Senin epey yeterli zamanın vardı.
Are you warm enough? –> Yeterince ısındın mı?
Is the water hot enough? –> Su yeterince sıcak mı?
Are you strong enough to carry these baggage? –> Bu bagajı taşımak için yeterince güçlü müsün?
I can’t run fast enough to keep up with you. –> Sana ayak uyduracak kadar hızlı koşamıyorum.
More than enough is too much. –> Yeteri kadardan fazlası çoktur.
You are making enough noise to wake the dead. –> Bir ölüyü uyandıracak kadar gürültü yapıyorsunuz.
I arrived early enough. –> Yeterince erken ulaştım.
He isn’t strong enough to lift it. –> Yükü kaldıracak kadar güçlü değil.
We’ve got enough problems without that. –> Bunun dışında yeterince sorunumuz var.
There aren’t enough chairs. –> Yeterli sandalye yok.
There isn’t enough light in the sitting room. –> Oturma odasında yeterince ışık yok.