Değerli Arkadaşlarım;
2004 yılında Türkiye’ye ilk geldiğimde Wall Street Institute’te çalışmaya başladım.
Tamamen tecrübesiz işe başladım ama çok yakın zamanda işimi sevmeye başladım.
Öğrencilerim hep ‘Çok güzel anlatıyorsun. Şimdi her şeyi daha iyi anlayabiliyorum’ dediler.
Ve ben işimi seviyordum.
Dilleri seviyorum. Üniversite’de İngilizce okudum. İnsanlara yardım etmeyi seviyorum.
İngilizce Öğretmenliği çok güzel bir oldu benim için.
Ama bir gün…
Bir öğrenci geldi. Tanıştık. ‘Siz ne iş yapıyorsunuz?’ diye sordum ona.
‘Makine mühendisiyim’ dedi.
‘Çok güzel’ dedim ‘Hangi şirkette çalışıyorsunuz?’
‘Biz muharebe tankları yapıyoruz.’
Aniden zihinimde Irak’taki Amerikan tankları canlandırdı.
Gençliğimden beri çok ciddi bir savaş karşıtıyım. Çünkü görüyorum ki: Savaşta iki taraf kaybediyor. Kazanan olan savaş şirketi ve onlarla müttefik yapan politikacılar.
Bu kadar net. İki tarafta millet kandırılıyor. O yüzden düşündüm ki:
‘Ben bu adama İngilizce öğretsem savaş şirketine de yardımcı olur muyum?’
Çok dertlendim…
En sonunda:
‘Yok’ dedim ‘Daha fazla insan İngilizce konuşursa birbirleriyle daha fazla iletişim kurabilecekler.’
Daha fazla iletişim = Daha fazla anlayış = Daha az cahillik = Daha az savaş
2012 yılında İsrail ve İran hükümetleri birbirine tehdit ederken binlerce İranlı ve İsrailliler Facebook’ta arkadaşlık grubu kurdular. ‘Hükümetlerimiz deli. Biz halkız. Savaş istemiyoruz. Sizi seviyoruz’ diye. Birbirleriyle iletişim kurmak için hangi dil kullandılar? İngilizce.
İngilizce önemlidir.
Birbirimizi anlamak için. Arkadaşlık kurmak için. Daha fazla öğrenmek ve yapabilmek için.
İnsan olarak gelişmek için.
Bir lisan bir insan.
İngilizce herkese ait artık.
İyi amaçlar için kullanabiliriz.
O yüzden o eski öğrenciye teşekkür ediyorum.
O noktadan sonra daha fazla kişilere doğru şekilde İngilizce öğretmeye adanmış oldum.
Ona minettarım.
En iyi dileklerimle,
Ian Przybylinski
|