Hipnozun halk arasında zaman zaman korkulan, çekinilen bir uygulama olmasının sebeplerinden biri gerek romanlarda, gerekse filmlerde, Hipnoz uygulayıcısının “herkese istediğini yaptıracak güce sahip olması ve hipnozla insanlara kumanda edilebileceği” şeklinde yansıtılmasıdır. Hipnoz, Yunanlıların tanrıları, Babillerin tarihi kadar eskidir. Hipnoz taş devrinden uzayıp ortaçağı aşarak günümüze gelmeyi başarmış bir efsanedir. Tarih boyunca hipnozun taraftarları, karşıtları, suçları, günahları ve sevapları olmuştur. Bülent ŞENYÜREK www.pusulaegitim.org
Hipnoz, Yunanlıların tanrıları, Babillerin tarihi kadar eskidir. Hipnoz taş devrinden uzayıp ortaçağı aşarak günümüze gelmeyi başarmış bir efsanedir.
Tarih boyunca hipnozun taraftarları, karşıtları, suçları, günahları ve sevapları olmuştur. O, bazen haksız yere yargılanmış, bazen de sorgulanmıştır. Çoğu zaman suçsuz bulunarak beraat etmiştir.
Bazen engizisyonlarda rastlanır ona, cadılarla ilişkili olarak; bazen tanrıların yanındadır iyileştirici olarak. Bazen bilimin top yekun savaş açtığı bir asi, bilim dışı bir varlık, bazen bilimin özü açıklanamayan kardeşidir, bir arka sokakta yalnız. İşte hipnozun tarihi bu kadar eski ve bu kadar iniş çıkışlarla doludur.
Hipnozun halk arasında zaman zaman korkulan, çekinilen bir uygulama olmasının sebeplerinden biri gerek romanlarda, gerekse filmlerde, Hipnoz uygulayıcısının “herkese istediğini yaptıracak güce sahip olması ve hipnozla insanlara kumanda edilebileceği” şeklinde yansıtılmasıdır. Gerçek ise bu açıklamadan çok uzaktır. “Hipnoz” dediğinizde üç kişiden ikisinin irkildiğini görürsünüz. Öyleyse neden insanlar ejderhalarla ilgili bir filmi seyrettikten sonra, her köşe başından çıkacaklarmış gibi paniğe kapılmıyorlar da hipnozla ilgili bir film seyrettiklerinde sanki gerçekte de öyleymiş gibi korkuya kapılıyorlar?
Hipnozun korkutucu bir unsura dönüşmesinde tarihte yaşanan bazı olayların da büyük rolü vardır. Bu olaylar söylentilerle beslenmiş, bu söylentiler romanlara, filmlere dönüşmüş ve sonrasında da hipnoz halk arasında hep yanlış anlaşılan bir uygulama olmuştur. Oysa hipnozla hiç kimseye %100 istemediği bir şey asla yaptırılamaz. Ancak bilinçaltında az da olsa bir istek varsa ikna edilebilir.
Dış Dünyaya Kapanın, İç Dünyaya Uyanın
Hipnozun ne olduğunu, işleyiş sistemini bugünün teknolojisi ve bilgisiyle bile açıklamak tam olarak mümkün olmasa da ne olmadığını açıklığa kavuşturmak mümkündür. Bilinenin aksine hipnoz bir uyku durumu değildir. Her ne kadar hipnoz yapılırken “uyu, derin uyu” gibi kalıplar kullanılsa ve bu kalıplar hipnozun oluşumunda çok etkili olsa da hipnozun bir uyku durumu olmadığı artık biliniyor.
Aslında hipnoz, uykunun tam tersi bir durumdur. Örneğin, uykunun bulunduğu duruma x, bilinçli hale, yani bu yazıyı okuduğunuz ve algıladığınız duruma da y dersek, hipnoz uykunun tam aksi yönünde, yani b’de yer almaktadır.
İnsanların bu iki farklı durumu birbirine benzetmelerinin temel nedeni; fiziksel benzerliklerin çok fazla olmasıdır. Fiziksel tepkiler ve hisler açısından uykuya dalmış bir kişiyle, hipnotik bir transa girmiş kişi arasında çok fazla benzerlik vardır. Örneğin; hipnozdan çıkan biri esneme, gerinme, üstünde bir ağırlık hissi, uyuşukluk gibi uykudan uyanan birinin gösterdiği tepkileri gösterdiği için, hipnozun uyku durumu olduğu inancı ortaya çıkmıştır.
Uykuya dalma öncesindeki belirtilerle, hipnoz halindeki belirtiler de birbirine oldukça yakındır. Uykudaki bir kişinin elini havaya kaldırıp orada bırakırsanız, eli “pat” diye yere düşer. Hipnozda da trans halindeki kişiye aynı şeyi yaptığınızda, aynı sonucu alırsınız. Bu ve benzeri birçok görünüşteki benzerlik nedeniyle insanların uyku hali ile hipnoz arasında bir aynılık ya da ilişki olduğunu düşünmeleri doğaldır.
Hipnozun isim babası İngiliz doktor J. Braid; uyku ile fiziksel benzerlikler nedeniyle Yunan mitolojisindeki uyku tanrıçasının (Hypnose) adından yola çıkarak bu ismi koymuştur. Hipnozun uyku olmadığını artık modern dünyada elimizdeki teknolojiyle, EEG gibi tekniklerle çok iyi biliyoruz. Hipnoz ve uyku sırasında beyin dalgalarına yönelik olarak yapılan ölçümler bunun en güzel kanıtı. Hipnozun uyku ile ilişkilendirilme nedenlerinden biri de; hipnoz telkinleri içinde “daha derin uyu… derin… daha derin…” gibi uykuya ait telkinlerin bulunmasıdır. Bu telkinler uyumayla ilgilidir ama kişileri uykuya değil, hipnoza götürür.
Kısaca hipnoz bir uyku hali değil, tam tersine derin bir uyanıklık halidir. Bu derin uyanıklık süresince kişi uykuya benzer bir şekilde dış dünyadaki uyarıcıların bazılarına kendini kapatsa da kendi iç dünyasına yönelik derin bir algılayışa sahiptir. Hipnoz, iç dünyada yaşanan bir farkındalık ve uyanıklık durumudur.
Bilinç ile Bilinçaltında Bir Köprü; Hipnoz
Hipnoz nasıl ki bir uyku durumu değilse, bilinçsizlik durumu da değildir. Zihnini bilinç ve bilinçaltı diye iki bölüm olarak düşünün. Bilinçli durum, günlük hayatınızı sürdürdüğünüz, algıladığınız ve bazı tepkilerinizi verdiğiniz bölümdür. Bilinçaltı ise zihninizin deposu gibidir. Bilincin vermiş olduğu kararları hayata geçiren bir uygulayıcı gibidir. Kapasitesi ve potansiyeli ise bilinçten kat kat fazla olan, her anlamda yaşantınızdaki temel taşlardan biridir. Zihninizi bir buz dağına benzetirseniz, buz dağının üstü bilinç, alta kalan görülmeyen büyük bölüm ise bilinçaltıdır.
Hipnoz sırasında bilinçten, bilinçaltına inilir. Yani; bilinç yok olmaz, kaybolmaz, varlığını sürdürmeye devam eder. Hipnoz sırasında her şeyi duymanız ve bilincinizin farkındalığını devam ettirmesi mümkündür. İlk kez hipnoz olan insanların büyük bölümü bu farkındalığa sahip oldukları için; “Ben hipnoz olmadım” diye savunmaya geçerler. Halbuki, hipnozda bilinçsiz olmama, bilincini kaybetme durumu söz konusu değildir. Hipnoz sırasında insanların bilinçli olması gayet normaldir.
Halk arasında; “Hipnoza giren kişi bilincini tamamen yitirecek, hiçbir şey hatırlamayacak ve kendini kaybedecek” gibi bir inanış vardır. Bu inanış, kişilerin hipnozun ne olduğunu tam olarak kavrayamamasından ortaya çıkmakta ve hiçbir şey hatırlamama beklentisiyle transa giren kişi, yaşadıklarını hatırlayınca hipnoz olmadığını sanmaktadır.
Hipnozun dinamiklerini bilmeyen birinin, sadece filmlere ya da hipnoz şovlarına bakarak böyle karar vermesinin nedeni; derin hipnoz sırasında ortaya çıkan veya çıkarılabilen bir durumdan kaynaklanmaktadır. Bu duruma “amnezi” denir. Amnezide insanlar kısa süreliğine hipnoz sırasında gerçekleşenleri hatırlayamayabilirler. Ama bu, hatırlayan kişinin transa girmediği anlamına gelmez. İlk kez trans deneyimi yaşayan ya da hafif-orta düzey transa girmiş birinde amnezi gerçekleşmez. Ancak derin transta kişi kendiliğinden ya da hipnotistin verdiği komut sonucunda yaşadıklarını unutabilir.
Trans düzeyiniz ne olursa olsun, hipnoz, bilinçaltınızla bütünleştiğiniz ve iç dünyanızın derinliklerine ulaştığınız bir yolculuktur. Bu yolculukta içinizdeki zenginliklere ulaşarak, daha mutlu, güvenli, güçlü, başarılı ve huzurlu bir yaşam için dışarıdaki değil, içinizdeki kaynakları kullanma şansını yakalamış olursunuz.