Kadın erkek ilişkileri (duygusal ilişkiler) günümüzde, romantik bir şekilde başlayıp evliliğe büyük umutlarla varıyor genelde.
Kadın ve erkek, evliliklerinden olağanüstü doyum elde etmeyi umuyor. Evlilik, pek çok kadın ve erkek için bir milat, yeni bir kişisel hayatın başlangıcı gibi algılanıyor…
Romantik bir evliliğin eşiğinde, birbirinin gözünde mükemmel görünen iki eşsiz varlık duruyor. Peki, eşik geçilince, yani evlilikten sonra ne oluyor? O iki mükemmel varlık nasıl oluyor da hayatı birbirine zindan eden yaratıklar haline geliyorlar?
Aşk denilen geçici, olağanüstü iyi hissettiren duygu, yerini zamanla ‘gerçekler’e bırakıyor. Taraflar genelde eşlerini “sen çok değiştin” kalıbıyla suçlama eğilimi taşıyorlar. Oysa değişen bir şey yok. Sadece aşk yanılsaması bitmiş oluyor. Tutku, çekim ya da aşk kimyası, yerini normal insan ilişkilerine bırakıyor. ‘Âşık modu’nda bir araya gelen iki insan, normal ‘insan ilişkileri modu’nda birbirlerine nasıl davranacaklarını kestiremiyorlar.
‘Âşık modu’ndan normal ‘insan ilişkileri modu’na geçildiğinde, yaşanılan aşkın büyüklüğüyle orantılı bir şekilde hayal kırıklıkları ortaya çıkıyor. Hayal kırıklığı ise kolayca öfkeye ya da depresyona çevrilebiliyor.
Anlattığım bu kısa aşk serencamı, sizi umutsuzluğa sevk edebilir. Amacım kesinlikle bu değil. Sadece, evlilik danışmanlarının ofislerini her gün daha fazla işgal eden bir tabloyu sizinle paylaşmak istedim.
İlişkimizi ya da evliliğimizi daha doyum verici hale getirmek için ne yapmalıyız?
Evlilik danışmanı Gary Chapman, aynı sorunlarla yıllar önce yüzleşmek zorunda kalmış ve çözüm olarak da ‘sevgi dili’ kavramını geliştirmiş. Ona göre aşk, her ne kadar olağanüstü bir yaşantı olsa da gerçek olan sevgidir. Aynı cümlede aşk ve sevginin yer almış olması ikisinin farklı anlamları içerdiğinin göstergesidir.
Psikiyatrist M. Scott Peck, aşkın gerçek sevgi olmadığı ileri sürer ve iddiasını şu üç maddeyle gerekçelendirir:
1- Âşık olmak, iradeli bir tutum değildir. Bizim kontrolümüz dışında, daha çok bizi yönlendiren bir yaşantıdır.
2- Âşık olmak, gerçek sevgi değildir; çünkü çaba gerektirmez. Âşık, her ne kadar hayatının merkezine maşukunun (âşık olduğu kişinin) beklentilerini koysa da, bu bir iradeli çaba değildir. Âşıkken karşımızdakine dönük sergilediğimiz çaba, bir kuşun yuva yapmak için gösterdiği çaba gibidir. Yani âşık olanın çabaları daha çok içgüdüseldir.
3- Âşık olmak, karşımızdakinin gelişimine yardımcı olmayla gerçekten ilgili değildir. Çünkü âşık olanın gözünde maşuk zaten mükemmeldir.
Peki, âşık olmak bir illüzyonsa ne yapmalıyız? Sürekli bu illüzyonu yaşamak için yeni aşklar peşinde mi koşmalı, yoksa aşksız yani mutsuz ve huzursuz bir şekilde hayatımızdaki insana mı katlanmalı mıyız?
Evlilik danışmanı Gary Chapman bize üçüncü bir yol öneriyor: Gerçek sevgiyi yaşamak…
Gerçek sevgi, aşkın aksine akılcı, iradeli, duygulu ve besleyicidir. Sevgi dili ise, gerçek sevgiyi karşımızdakine hissettirebilmek ve karşımızdakinden hissedebilmek için anahtar bir kavramdır.
Sevgi dili çok kabaca, kişinin sevildiğini hissettiği ve sevgisini ifade ettiği tutumlar bütünüdür. Söz gelimi, birisi sevgisini söze dökerek ifade edebilirken bazıları hizmet ederek gösterebilir. Bazılarımız ancak bizimle iyi vakit geçirildiğinde kendimizi sevilmiş hissederken, bazılarımız kendisine hediye alındığında sevilmiş ve değer verilmiş hisseder.
Yusuf BAYALAN
www.yusufbayalan.com
www.gencgelisim.com