Hayat bizi yorduğu zaman, pes edip gitmek mi, kalıp direnmek mi gerekir?
Hayat hep sınavlardan ibaret, derslerden ibaret. Kimi kişi dersini bir sınavla tamamla. Kimisi ise ayni dersin sınavına birkaç kez girmek zorunda kalır. Hep hazır olmadan girmiştir bu sınavlara. Peki, bu sınavlara hazır olacağımız zamanı nerden bileceğiz ki? İşte hayatın bizi yorduğu, isyana sürüklediği nokta sınavımızın başladığı andır. Tabi ki hayatımıza dair alacağımız dersleri biz seçiyoruz. Kitabını biz yazıyoruz. Ve dönüp bunları çalışıyoruz. Yaşıyoruz diyebiliriz kısaca. Kimi zaman çok acele sınavı geçmek için, kitabı bile okumadan sınava giriyoruz. Sonuç? İsyan tabi ki.
Aslında isyanların hayatımızda önemli bir yeri var. Bizi olgunlaştıra, bir sonraki dersimize hazırlayan bu isyan noktalarıdır.. Kimisi hayat dersini rastgele yaşar. Doğmuştur, nasılsa bir gün ölecektir diye. Kimisi ölmeden önce hayatı çok iyi değerlendirmek ister. Bir saniyesi bile boşa gitsin istemez. Dolu dolu yaşar hayatı, aklında hiçbir soru kalmadan. Kimisi çok titizdir hayata karşı. Çok düşünür yaşarken. Kimisi ise nerede olduğunun farkında bile değildir. Doğar, yaşar ve ölür.
Tüm bu kargaşanın içinde hayatı nasıl yaşamak gerek? Hayat mı bizi yormalı? Biz mi hayatı tüketmeliyiz?
Hayat bizi her zorladığında pes edip tükenmeli miyiz? Yoksa direnip yola devam mı etmeliyiz? İste işin sırrı burada. Pes edip de hayatımızı bir çembere çevirebiliriz. Ayni çemberin içinde döneriz de döneriz. Ve hayatımızdan hep şikâyet ederiz. Neden diye. Oysa biz sebep oluyoruz tüm bunlara. Sağa sola bakmadan çemberi dönmeye devam. Peki, farkında olup direnmeye çalışsak ne olur. Upuzun bir yolda ilerleriz o zaman. Ucu bucağı görünmeyen, bilinmeyen. Her adımında yeniliklerle dolu. Her adımında farklı bir sahne, farklı bir tablo… Farkındalıklarla devam edersiniz hayatınıza. İşt,e bu sonu bilinmeyen yol bizi hayat amacımıza götürür. Bu yolda yürümeyi göze alırsanız tabi ki. Her isyan bir kitaptır, bir sınavdır. Seçim sizin. İsterseniz ayni çemberin içinde yıllarca dönün. Başınız dönüp, içiniz geçip, hayatı tüketene kadar. İsterseniz de, cesaretinizi toplayıp sonu bilinmez, ucu görünmez, her adımında farklı bir sahne yaşanan, yolu yürüyün.
Hayat bizi yorduğu noktada, bize anlatmak istediği bir şeyler vardır. Durup, sessizliğe bürünüp, dinginleşelim. Sessizliğin muhteşem sesini dinleyip, içimize dönelim. Ve isyan sonrası biletimizi kesip sonsuzluğa doğru yola devam edelim. Bizim için gereken her şey bu yolda gizlidir. Tek yapmanız gereken mola yerlerini gözden kaçırmayıp, hayat sizi yorduğu noktada durup, dinginleşip sonra yola devam etmek.
Hepimizin gidecek çok mesafeleri var. Dünyada yaşadığımız zaman diliminin hiçbir anlamı yok. Sadece, gelişen teknolojiyle ihtiyaçlar farklılaşıyor. Hayat amacını arayanlar için hedef ayni aslında. Dedik ya, kimisi öylesine yaşar tüketir, kimisi yaşamadan tüketir. Kimisi çok düşünür, kimisi de, hayata niye geldiğini bilmez bile.
Her kişinin hayat kitabı kendi adını taşır. Kitaplarımızın yazarı da biziz, okuyanı da, oynayanı da, yöneteni de. Kaç bölüm olduğunu seçen, kaç sınava gireceğini seçen yine bizleriz. Her bir düşüncemiz bir kelime, her bir kelimemiz de bir sihir oluyor hayatımızda. Bu yüzden düşüncelerimiz sevgiyle olsun ki kelimeler sevgi dolsun. Kelimeler sevgiyle dolsun ki kitabımızın her sayfası sevgi koksun. Her kişinin kendi kalbinin sevgi rengi, kendi kalbinin sevgi kokusu olsun kitaplarda. Sevgi kokulu hayatlarımız olsun.
*
Nazime Önder