Acılarla Nasıl Başedilir?

0
777

 

KENAR MAHALLE

Bir profesör sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore şehrinin kenar mahallelerine göndermiş ve o bölgede yaşayan 200 erkek çocuğunun durumlarını araştırmaları ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını istemişti. Öğrenciler, hemen hepsi bu çocukların gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını dile getirmişlerdir.

Bundan tam yirmi beş yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalışmayı buldu ve öğrencilerden bu projeyi sürdürmeleri ve aynı çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi.
Öğrenciler o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176’sının olağanüstü bir başarı gösterip avukat doktor ya da iş adamı olduklarını ortaya çıkardılar Profesör çok etkilenmişti ve bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetişkin olan o çocukların hepsi o bölgede yaşadıkları için her biriyle buluşma şansı oldu “o koşullarda nasıl bu kadar başarılı oldunuz?” sorusuna verdiği cevap hep aynıydı…
Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı onun sayesinde
Profesör bu öğretmeni çok merak etmişti hala hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması zor olmadı kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti. Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklara rağmen hala dinç duran bir yaşlı kadın buldu.
Merakla yaşlı kadına bu çocukları kenar mahallelerden kurtarıp başarılı birer yetişkin olmalarını sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sordu.”Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi: “çok basit” dedi
Ben o çocukları çok sevdim…

TUZ VE SU

Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikâyet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi.

Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.

‘’Tadı nasıl?’’ diye soran yaşlı adama öfkeyle ‘’Acı’’ diye cevap verdi. Usta gülümseyerek çırağını kolundan tuttu ve dışarıya çıkardı. Sessizce az ilerideki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken, yaşlı adam aynı soruyu sordu: ‘’Tadı nasıl?’’

‘’Ferahlatıcı,’’ diye cevap verdi genç çırak.

‘’Tuzun tadını aldın mı?’’ diye sordu yaşlı adam.

‘’Hayır’’ diye çevapladı genç çırağı.

Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:

‘’Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.’’

 

ACILAR VE HUZUR

Acınız, anlayışınızı kaplayan kabuğun kırılmasıdır.

Nasıl ki, bir meyvenin yüreğinin güneşi görebilmesi için kabuğunun çatlaması gerekir, acı da sizin için öyledir.

Tıpkı tarlalarınızdan geçip giden mevsimler gibi, yüreğinizin mevsimlerini kabul edebildiyseniz, pişmanlık ve üzüntülerinizin kışında çevrenize huzur içinde bakabilirdiniz.

KAYIKÇININ KÜREĞİ

Yıllar önce Amerika’da yaşlı bir kayıkçı Misisipi Nehrinin bir yakasından öteki yakasına yolcu taşıyarak geçimini sağlıyordu.

Yaşlı kayıkçı, kayığının küreklerinden birinin üzerine ‘’İnanç’’ diğerine ise ‘’Çalışmak’’ yazmıştı. Bunların ne anlama geldiğini soranlara, kayıkçı şöyle yanıt veriyordu:

‘’Nehri karşıdan karşıya geçmek için iki küreğe ihtiyaç vardır. Çalışmaksızın inanç veya inançsız çalışmak, sizi bir dairede döndürür, durur. Yaşam yolunda tek kürekle çıkmak, nehri tek kürekle geçmekten farksızdır. Yerimizde döner durur, hiçbir yere gidemeyiz.

kaynak

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız