40 sayısının özel ve uğurlu bir sayı olduğuna, bazı tabiat varlıklarını temsil ettiğine çok eski çağlardan beri inanılır. Dinde, matematikte, astronomide, astrolojide, edebiyat ve tasavvufta ayrı ayrı anlamlan vardır.
Kırk sayısı eski Mısırlılarda gök varlıklarının kendi yörüngeleri üzerindeki dönüm sürelerini gösterir. Tevrat’ta da insanın yaş dönemlerini belirtir. Muhtemelen ‘kırkından sonra azmak’ veya ‘kırkından sonra saz çalmak’ deyimleri de buradan kaynaklanır.
Eski doğu ülkelerinde, Hindistan’da ve Türklerde büyük önem taşıyan kırk sayısı sonradan İslam inançları içersine girdi. Kırk sayısı Kuran’da ve onun hükümlerine dayanan hadislerde de geçer. Bunların biri de insanın 40 yaşında olgunlaşması ile ilgilidir. Hz. Muhammed’e 40 yaşında peygamberlik verilmesi, İslam dininin doğuşu sırasında ona ilk bağlananların kırk kişi olması, kadınlarda hamileliğin 40 hafta sürmesi de bu sayının kutsallığına olan inancı geliştirdi. İnsanın malının kırkta birini zekat olarak vermesi de bununla ilgilidir.
Ayrıca, insanlar tarafından Nuh tufanının 40 gün süren yağmurlardan sonra oluştuğuna, Tanrının Hz. Adem’in çamurunu 40 gün yoğurduğuna, dünyanın sonu yaklaştığında Mehdi’nin kıyametten önce 40 yaşında ortaya çıkacağına ve kırk yıl yeryüzünde kalacağına inanılır.
Doğum yapmış kadınların çocukları ve ölüler için doğumdan ve ölümden sonra, 40 gün geçmesi daha sonra şerbet ve lokma dağıtılması ile ‘kırkı çıkmak’ deyiminin kullanılması da 40 sayısının özelliğine olan inançla ilgilidir.