Sevgili anne-babalar , umarım oğlunuz ya da kızınız üniversiteyi kazanacak kadar ya da hayallerini gerçekleştirecek kadar yüksek puan almıştır. Şimdi sıra çocuğunuzun hangi üniversiteyi ve hangi bölümü seçeceğine karar vermesine geldi. Birkaç gün önce Vatan Gazetesinin köşe yazarı Rıfat Sarıcaoğlu köşesinde şunları yazdı: ‘ Türkiye’de merkezi sistemden ötürü bir çok gencin istediği bölümde okuyamaması çok üzücü…..Üniversite eğitiminin ve eğitimli olmanın neyin temeli olduğu çok açık. Ayrıca dünya o kadar çabuk değişiyor ki mezun olduğunuz bölümlerin bir çoğu 10-15 yıl sonra belki de yok olacak. Ayrıca çalışma hayatınızda ortalama olarak 4-5 değişik alanda çalışacaksınız. O yüzden siz siz olun, üniversitenize gönül rahatlığıyla başlayın ve hayata bir adım önde başlayın.’ Bu yazıda da göreceğiniz gibi hayat sizin gençliğinize göre oldukça hızlı akıyor. Sizin ebeveynleriniz döneminde lise diploması pek çok kapıyı açarken, sizin döneminizde iyi bir iş için üniversite neredeyse şart olmuştu. Şimdiki gençler içinse üniversitede yan dal okumak ve üniversite sonrası master yapmak iyi bir işe girebilmek için standart oldu. İki yabancı dil bilmek, mümkünse Rusça ya da Çince gibi günümüzde çok geçerli olan dilleri bilmek de sizi öne geçirebiliyor. Bu durumda biz ne yapmalıyız? Size bir baba öyküsü anlatmak istiyorum:
Baba üniversitede biyoloji bölümünde öğretim üyesiydi. Gençliğinde maddi yetersizliklerden dershaneye gidememiş ancak biyoloji bölümüne girebilmişti. Ancak tıp okumak içinde ukde kalmıştı. Oğlu Anadolu Lisesinde okuyordu. Boş zamanlarında radyodan telsiz yapar, bütün aletleri dağıtır ve sonra yeniden toplardı. Uçak mühendisi olmak istiyordu. Ancak babasının istediğini kıramadı ve sınavda tercihini Tıp fakültesinden yana kullandı. Mezun olduktan sonra işine pek ısınamadı, uzmanlık sınavına girmedi ve pratisyen hekim oldu. Ama mutsuzdu. Oysa babası uzman doktor olmasını istemişti. Ne baba yeterince tatmin oldu ne de oğul mutlu olabildi.
İlk olarak bu yaşına kadar çocuğunuzun gelişimini gerçekten izlediyseniz onun nelere ilgi duyduğunu, yeteneklerinin neler olduğunu gözlemiş olmalısınız. Bu ilgiler ve yetenekler sizin istediğiniz ilgi ve yetenekler olmayabilir ancak onun ileride mutlu ve başarılı olmasını sağlayacak kaynaklar da onlardır. İkincisi her çocuğunuzun size benzer yönleri olabilir ama hepsinin kendine özgü özellikleri vardır. Çocuklarınızın mutlu olmasını istiyorsanız onu ilgi duymadığı alanlara zorlamayın. Siz mühendis ya da doktor olmayı çok istemiş olsanız bile!
Ve siz sevgili öğrenciler üniversitede bölüm seçmeden önce size düşen görev kişilik özelliklerinizi derinlemesine kavramak olmalıdır. Yola hangi dersleri sevdiğinizi gözden geçirmekle başlamalısınız. Eğer matematiği seviyorsanız daha mekanik meslekler seçmelisiniz örneğin. Emir almayı, ikinci adam olmayı, göz önünde olmanız gerekmeyen,kendi başınıza bir odada ya da laboratuarda çalıştığınız bir iş mi istersiniz yoksa kendi işinizin sahibi olabileceğiniz bir meslek mi? Ya da belki bir şirkette sürekli seyahatler, kongrelerde sunumlar yaptığınız bir iş mi? Hayvanları sever misiniz? Belki de veteriner olup Bursa’daki Jokey Klubünde at yetiştirirsiniz, kim bilir? Bu seçeceğiniz meslekler 10 ya da 20 yıl sonra sizi nereye getirecek ve en önemlisi mutlu edebilecek mi? Tüm bunlara karar verdikten sonra puanınızın yettiği üniversitelerin bütün olanaklarını araştırın. Eğitimi nasıl, mezuniyetten sonra öğrencilerine iş olanağı sağlıyor mu? Bulunduğu şehirde yaşam olanakları nasıl? Sonra yan dal eğitimi verip vermediğine ve master olanaklarına bakın.
Şimdi sıra geldi anne babalarınızı seçtiğiniz bölüme ikna etmeye. Eğer yeterince araştırma yapar, isteklerinizi ve kişilik özelliklerinizi doğru anlatırsanız, anne-babalarınız sizin onların uzantısı olmadığınızı görürler,sizi yolunuzda özgür bırakırlar.İşin içinden çıkamazsanız terapi yardımı alın. Çünkü onlar için sizin mutluluğunuz sandığınızdan daha önemli!
yazan: Psk.Dnş.Özden ŞENKOYUNCU