Sözle ağız aşınmaz ama dilimizde tüy bitse de laf ile peynir gemisi yürümez demiş atalarımız.
Lafla peynir gemisi yürümez, çok laf çene yorar, lafla dükkân açılmaz demiş büyüklerimiz.
Söz çoğaldıkça etkisi azalır.
Rabbimiz buyurur: “Ey iman edenler yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır. Şüphesiz Allah, kendi yolunda, birbirine kurşunla kaynaştırılmış bir binanın (tuğlaları) gibi, saf bağlayarak savaşanları sever” (Saf süresi, ayet 2–3).
Şair Nakşî:
“Kimisi kılü kal ister
Bu dil bir ehli hâl ister” der.
Sevgili Peygamberimizin Bedir harbinde ve Uhud harbinde okuduğu en uzun duayı saat tutarak okursanız en uzunu üç dakikayı geçmez.
Bakara süresinde haber verilen o günün en güçlü zalim yetkili Calut’a karşı duran Talut ve ordusunun duası yarım dakikaya varmadan dua bitiyor (Bakara süresi, ayet 250).
Fiili dua, iyi bir askeri eğitimden geçtikten sonra zalimlere anlayacağı dilden haddini bildirmektir.
Rabbimiz buyurur: “Ey peygamber, kâfirler ve münafıklarla cihat et ve onlara sert davran. Onların yeri cehennemdir ve o ne kötü dönüş yeridir” (Tevbe süresi, ayet 73).
Suyun yumuşaklığından çiçekler, çemenler, ağaçlar anlar.
Demiri yumuşatmak için, denizleri dökseniz yumuşamaz. Demiri ateşle eritir, çekiçle döverseniz istediğiniz şekli verirsiniz.
İşte bir kısım kâfirler de katı demirler gibidir. Kur’an’ı ve insanları kâfirleştirerek cehenneme atmaya kalkarsa, insanların elindekileri sömürerek semirmeye kalkarsa ona Mülayim efendinin diliyle “Yapma, etme, bize kıyma” diyerek yalvarmanın veya “Yuf olsun sana, Go Home” diye soyguncunun tankına, uçağına, gemisine karşı bağırmanın da faydası yok.
Kendilerini Firavun’un zulmünden kurtaran Musa aleyhisselama karşı gelen onunla çekişen İsrailoğulları için Rabbimiz: “Sonra bunun (mu’cizenin) arkasından kalpleriniz katılaştı. Onlar taş gibi hatta daha da katı. Çünkü nice taşlar var ki, içinden ırmaklar kaynar, niceleri de var ki, çatlar da ondan su çıkar. Ve niceleri de var ki, Allah korkusuyla yukarıdan aşağıya yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir” diye haber verir (Bakara süresi, ayet 73).
Kalbi taşlaşmış, aklı servet sarhoşu olmuş, ağzı kan yalamaktan zevk alır hale gelmiş kişiyi ayıltmak için başına balyoz gerekir. Taşlaşmış kalbine girebilmek için Tunnel Boring Machine (Tünel Açma Makinası) gerekir.
Gerçi, savaş kesen söz olduğu gibi başı kestiren söz de vardır.
Dünyanın en katı kalpli kâfiri olan Firavun’a bile Rabbimiz, Musa ile Harun alhimesselamları gönderirken: “İkiniz Firavun’a gidin, çünkü O, azdı. O’na yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır veya korkar” buyurur (Taha süresi, ayet 44).
Dünyanın en katı maddesi elmasmış. Pırlanta da denir.
Aynı maden olan pırlanta ile elmas arasındaki farkı İstanbul’un en iyi pırlantacısından öğrendim.
En sert maden olan pırlanta veya elması işleyebilmek, kesmek, tıraşlamak için dünyanın en yumuşak madeni olan kurşun kullanılırmış.
Yenişehirli Şair Beliğ:
“Kalb-i sengine kelam-i nerm eder elbet eser
Kit’a-i elmas la-budhakkolur kurşun ile” der.
Yani taş kalbe, yumuşak söz tesir eder. Elmas parçası kurşunla kesilir.
Günümüzde değerli pırlantalar hâlâ kurşunla elmas tozu karışımıyla işlenirmiş, lazerle yapılana iltifat edilmezmiş.
Yumuşak sözün arkasında Musa alehisselamın kuvveti temsil eden asası olmadan olmaz vesselam.
Kudüs’e konuşlandırılan bir Tugay Mehmetçik, orada barış gücü olarak dururken söylenen en az ve en yumuşak kelimeler, kâfirin kalbinde ya öğüde veya korkuya dönüşür.
Yoksa hepimiz, “laf ebesi” olur çıkarız.
*
Mahmut Toptaş / Milli Gazete