Soru: Eşler arasında samimi bir sevgi nasıl gerçekleşir?
Aile hayatımız düzgün gidiyorsa bilin ki biz Allah’ı memnun ettik; Allah’ta bize ikramda bulundu. Şayet aile hayatında; erkeğin erkeklik hayatında; kadınında rızalık hayatında bir şeyler dönüyorsa, biz arka perdede bir şeyler çevirmişizdir; Allah’la aramızda bir şey var. Orada bir kopma, bir vidanın eksikliği vardır. O vidanın yerine takılması için hanımefendi-beyefendi birbirine karşı açık ve net olmalıdır. Her şeyi net konuşacaklar. Ama şunu da unutmayalım hanımefendi hiçbir zaman nezaketini bırakmayacak. Neden? Çünkü Allah onu nazik yaratmış. Yani fıtratı öyle. Onun için Allah Rasulü(sav) buyuruyor:
“Sizin hayırlılarınız kızlarına ve kadınlarına hayırlı olan kimselerdir.”
Bunu düşünen bir adam aile hayatında ne kadar mutlu olabilir acaba? Veya şu şekilde olabilir: “Hanım gel, biz ömrümüzü çok harcadık; bu geceyi de Allah’a verelim. Beraber bu geceyi satalım. Allah’la diyaloga girelim.”
Hanımefendi ve beyefendi beraber kalkıp ta gece yarısı Allah’a dua ederse o evde acaba ne olur? Melekler o eve imrenmez mi? Sadece el açmaları bile yeterdir. Ne olur Allah’ım seni memnun edecek şekilde bize ibadet yapabilmeyi nasip eyle demesi lazımdır. Ne olur Allah’ım hayatımızı düzene koy. Erkek dua edecek hanım âmin diyecek, hanım dua edecek erkek âmin diyecek. Melekler o eve imrenmez mi? Acaba çocuklar az buçuk uyanıp anne-babasını dinlerlerse, sabah kalktıklarında hayatları nasıl olur? Demek ki mesuliyet bizde. Hanımefendi kendini mesul sayacak, beyefendi kendini mesul sayacak tahammülsüzlüğü ortadan kaldıracaklar. Yani ben diyecek. Biz bazı işler olduğunda ben demezsek karşı tarafa çok yüklenirsek işin içinden çıkamayız. Bu hepimiz için geçerli. Bakın o, bu, kimse önemli değil bu konuda; herkes kendi dairesinde mesuldür. Herkes kendi iç âleminde mesuldür. Nefis bazen bu mesuliyetten hoşlanmaz ona buna atar. O böyle yapmasaydı ben böyle yapmazdım. Zaten o iyi olmadığında sen iyi olursan fedakârsın. O iyi bende iyi olayım bu çok kolaydır. Sen fedakârlığını göstereceksin. Nefis ne der: o yaptı, bu yaptı, şu yaptı en nihayetinde kadere atar. Kaderimde olmasaydı olmazdı der. Hâlbuki işlediğimiz kendi suçumuzdur. Eğer biz nezaket çerçevesinde aile hayatımızı muhafaza edersek, haliyle toplum rahat edecektir. Toplumun rahatı emniyeti meydana getirecektir. Emniyet olursa ne olur? Dünyada da ahirette de saadetimiz olur. Demek ki kökeni hanımefendilere dayanıyor. Her şey onların elinde. Allah onların çantasına koymuş. Şefkati de, muhabbeti de, sevgiyi de onların çantasına koymuş. O zaman bu sevgiyle yoğrulan bu varlığa karşı ne kadar muhabbet duymamız lazım? Mesela başta anne olması. Allah Rasulü(sav) annesine karşı olan duygusu, sonra sütannesi Halime’ye karşı duygusu, daha sonra Ümmü Ali dediğimiz Fatımatül Binti Esed’e karşı muhabbet duyması. Mesela ne diyor Efendimiz Fatımatül Binti Esed(Hz. Ali’nin annesi) için:
“ Annemden sonra kimse bana onun kadar şefkat göstermemiştir.”
Verdiği değeri görebildiniz mi? Dile getirme. Zaten şu dile bir getirebilirsek. Dile gelmezse kalpte kalırsa yarım yamalaktır. Onun faaliyete geçmesi lazım. Seni seviyorum ama dille söylemezsem olmaz; kaybederiz. Beyefendi bir şeyler getirdi eline sağlık, hanımefendi yemek yaptı ne kadar güzelmiş. Bakın görebiliyor musunuz aile hayatının tertibini, düzenini ve Allah Rasulü’ nü?
“Aişe müsaade eder misin? Allah’la beraber olayım.”
Yani o bütün toplum hayatında, dünya hayatında ne varsa hepsini içine alıyor. Ondan dolayı Hz. Hatice annemiz Efendimize vurgundu. Hz. Hatice çok ferasetliydi. Meseleyi çözmüştü. Bu insanda bu kadar tertip bu kadar düzen varsa bu kişi kadınlara çok muhabbet duyar diye evlenme teklifi götürmüştür. Kendisi Allah Rasulü’ ne evlenme teklifini sunmuştur. Allah Rasulü(sav) her şeyiyle Allah tarafından yönetiliyor. Yani evlilikleri de öyle, emir gereği olmuştur. Kendi kafasından yapmamıştır. Neden? Kâinata örnek olacak. Kâinata örnek olabilmesi için Allah(cc) her şeyini vahiyle hareket ettiriyordu. Mesela ne diyor:
“ O(sav) kendi kafasından konuşmaz.”
Ne yaparsa vahiyle hareket eder. Çünkü Allah O’nu yönlendirir. O’nun yönlendirmesiyle hareket eder; çünkü Peygamberdir. Ve bir kavme de gelmemiştir; bütün kâinata gelmiştir. Kâinata gönderilen böyle bir zat elbette her hali her hareketi örnek olması lazım. Onun için özel bir koruma altındaydı. Mesela bir ayet-i kerime ne diyor?
“ Allah seni insanlardan korur.”
Yani senin kime nasıl davranacağını en güzel şekilde bilir Allah. Hanımlarına da nasıl davranacağını Allah ilan ettirir sana. Ve hepsini de senden razı ettirir. Çünkü sen Habibim en güzel şekilde yaratıldın. Çünkü sen:
“ Âlemlere rahmet olarak gönderildin.”
Âlemlere rahmet olarak geldinse elbette o daire senden çok memnun olacaktır: kadınların, eşlerin. Onun için her birinin Allah Rasulü’ nü incitiriz diye ödleri kopuyordu. Çünkü çok nazik bir insandı. Bu insan incitilmemeliydi. Aynen öyle. Hanımefendilere de Allah özel bir kuvvet vermiş: şefkat kuvveti, sevgi kuvvetini vermiş. O sevgiyle faaliyete girerse iş bitecek: hem aile hayatında ki, hem çoluk çocuğuna olan muhabbet noktasında ki.
Bir ayette de:
“ Ey insanlar Rabbiniz sizi yarattı ” diyor.
Bakın Allah yarattı demiyor. Rabbiniz sizi yarattı diyor. En güzel biçimde terbiyeli bir şekilde yarattı sizi. Onu da Rab ismi yaratır, düzene koyar sizi.
“ Bir nefisten ( Âdem’den) sonra ondan Havva’yı yarattı. Ve sonra siz dal budak verip dağıldınız. Ama unutmayın ve çok iyi bilesiniz ki sizi boşu boşuna göndermedi buraya.”
Sizin insan olarak bir mesuliyetiniz vardır. Hanımefendi olarak ailenin tertibinde düzeninde mesuliyetin vardır. O aileyi düzen içinde yönetmen lazımdır. Allah’ı memnun edecek şekilde ailenin iç halini düzenlemen lazımdır. Ruh haletini en güzel şekilde muhafaza etmen lazım.
Soru: İslam dini kadına şiddet konusunda bize neler öğütlüyor.
Kadın ve erkek birbirinin sayılırlar. Eğer onu incitirseniz kendinizi incitirsiniz. Hanımefendiyi incitirsen beyefendi sen kendini incitirsin. Hesabını veremezsin. Sen ne verdin de ne istiyorsun? Sen evlilik akli yaptığında bir emanet olarak aldın onu. O emaneti aldığında kimden aldığını biliyor musun? Allah onu bize sorar. Sen normal bir kişiden almadın o emaneti. O benim en nazik bir varlığımdı. Onu en nazik biçimde yaratım ve onu sana hediye ettim nikâhla. Bu hediyeyi kırarsan bende seni kırarım diyor Allah. Hediyemi incitmeyesin. Sakin onu incitmeyesin. Tabi bunu yaparken de hanımefendi çok nazik olduğu için nezaketini elinden bırakmayacak. Fıtratına uygun hareket edecek. En büyük nezaketimiz ne bizim? Allah’ı memnun etme nezaketimiz olacak. O’nu memnun edeceğiz ki birçok konuda bize yardımcı olsun. Mesela veda hutbesinde, Allah Rasulü’ nün son demlerinde veda hutbesini veriyordu; bütün Müslümanlar dinliyordu. O Müslümanlarda etrafa yayacaklardı onu. Onun için dikkatle dinliyorlardı. Efendimiz orada diyor ki:
“ Kadınlarınız size Allah’ın emanetidir.”
Aman dikkat edesiniz onları incitmeyesiniz. Ve unutmayasınız ikinizde birbirinizi cennete götürme yolunu açarsınız. Birbirinizi cehenneme sürükleyen yolları açmayınız. Birbirinizi günaha götüren yolları açmayın o yolları kapatın. Ben zaten harama girmeyesiniz diye birbirinizle nikâhladım sizi. Bazı duygular verdim o duygularla neslinizi geliştireceksiniz. O duygularla ben sizi evlendirdim ki günaha girmeyesiniz. Dünyada canınız sıkılmasın. Yoksa sizin dünyada canınız sıkılırdı. Kafa dengi birisi olacak ki onunla muhabbet edesiniz. Daha sonra size çoluk çocuk göndereceğim. Çoğalasınız, onunla muhabbet kurasınız diye. Aman benim emanetime hıyanet etmeyesiniz. Allah hanımefendiyi emanet olarak gönderdi. Hem de çok güzel bir emanet olarak gönderdi. Bir ziynet olarak gönderdi. Allah onun fıtratına süslenmeyi koydu. Kendini güzel gösterecekti. Ama bu sefer beyefendiye ne koydu? Seyretmeyi koydu. Ama çizdiğim bazı rotalar var ona uyacaksınız diyor. Çünkü siz dünyaya ebedi olarak gitmediniz. Sizi başka bir yer bekliyor. Orada en güzeller arasında olacaksınız. Orayı kaçırmayın. Cennet denilen bir mekân var. Size verdiğim bazı imtihanlar var, bunlar bazen size ağır gelebilir diyor Allah. Fıtratınıza koydum ama ayrıca bir imtihan da gönderdim size. Eğer benim için o istediğiniz şeyleri terk ederseniz; ben size cenneti hazırladım. Müthiş bir şey değil mi? Mesela bir hanımefendi beyinin kötü huylarına sabrederse cennette hanımların üstünü hükmünde olur; Hz. Asiye ile birlikte olur. Hz. Asiye Firavunun hanımı. Firavun dehşetli bir insan. O insanın hanımını görebiliyor musunuz? Nasıl sabredebildin o zulümlere karşı? Nasıl dayanabildin? Sen bu kadar şefkatli; O, o kadar zalim. Sen nasıl dayanabildin? Onun için dünyadayken evin içinde bazı şeyler imtihan gereği olacak. Ona sabredip çoluk çocuğuna düzenli bir şekilde bakan hanımefendiler Hz. Asiye annemizle ortaktır.
Onun sofrasında olacaktır. Onun çadırına girecektir. Onun için siz hanımefendiler bu ticareti kaçırmamaya dikkat edin. Küçük şeylerle çok şey kazanabilirsiniz. Çünkü sizinki beyefendilerinkine de benzemez. Sizin küçük şeyleriniz çok şey kazandırabilir. Elinizden geldiğince Allah’ı memnun etmeye çalışın. Eğer hanımefendinin düzgün bir ahlakı yoksa memnun edici noktalarda değilse, beyefendiye tam zıt gidiyorsa, bazı konularda ona ıstırap veriyorsa, oda bir ıstıraptır. Allah böyle bir şeyden uzak tutsun. Çünkü aile içindeki huzursuzluk en zor şeylerdendir. Dış tarafa benzemez; çünkü kurt içten yedimi daha tehlikelidir. Kurt gövdeye girdiği zaman ağacı bitirir. Dalın üzerinde olsa bir şey olmaz o dalı bitirir ama ağaç devam eder. Eğer beyefendi onun bu huylarına sabrederse Hz. Lut’ la birliktedir. Mesela Hz. Lut(as), hanımı ters biriydi. Herkes iman ediyorken o inadından iman etmiyor. Hatta o şikâyet ediyor; müşrikleri davet ediyor içeriye. Hz. Lut gibi bir insan ona ne kadar sabretmiş, nasıl dayanabilmiş? Beyefendide böyle bir sabır olursa, hoşgörüyle davranırsa Hz. Lut’ la beraberdir.
Kur-an’ da Mücadele suresi var. Bu surenin ismi niçin mücadele? Nüzul sebebine bakalım. Havle ve Evs diye iki sahabe vardı. Cahiliyenin verdiği tehlikeyi göreceğiz. Cahiliyede bir adet vardı. Mesela siz derseniz ki beyefendi hanımından memnun olmadı kızacak; sen benim anam gibisin dediği an cahiliye âdetinde boşanmıştır. Ve o hanım bir daha kimseyle evlenemez. Ortada kalır. Şimdi kadın haklarına çok iyi bakın. Şimdi İslam geldi. İslam’da bazı ayetler gelerek bazı şeyleri kaldırdı. Allah’ın hükmü olmayınca peygamber direk kaldıramıyor. Çünkü onunla hareket etmesi lazım. Ve Evs (Sahabe-i kiram) bir gün hanımına kızdı. Sen benim anamın sırtı gibisin dedi. Öfkesi geçince pişman oldu gitti efendimize söyledi. Böyle bir olay oldu. O konu hakkında bir ayet, bir hüküm olmayınca Allah Rasulü bu konu hakkında bir şey bilmiyorum dedi. Edebi görüyor musunuz? Orada bir şeyler söyleyebilirdi. Ama Allah’tan hüküm bekliyor. Kendi kafasından söylemeyecekti. Bunu bize öğretecekti: rast gele konuşmayın. Ve birkaç gün geçti Evs yanaşamıyor, hanımına dokunamıyor. Çocuklar perişan. Ve bir gün Evs’ in hanımı Efendimize geldi. Tabi şefkati yüksek ya o şefkatinden Allah Rasulü ‘nün yanında bile ileri gitti.
“ Ya Rasulallah çoluk çocuk ortada kaldı. Ne yapacağız? Evs perişan oldu.”
Bakın bir mücadele. Tam mücadele şiddetlendi Efendimize vahiy hali zuhur etti. Vahiy geliyordu. Bir kadının hakkını korumak için vahiy geliyordu aşağıya. Allah onu(kadını) koruyacaktı.
“ Muhakkak Allah seninle mücadele eden o hanımefendinin sözünü işitiyor. Allah ondan haberdardır Ey Habibim. Allah onu duydu.” Zıhhar kefareti geldi. Zıhhar kefareti: belli bir ödeme yapacak daha sonra hanımıyla evliliğine devam edecek. Bize neyi öğretecekti burada? Rastgele hareket etmeyin. Size emanet verdim benim emanetime sahip çıkın. Çünkü çok muhterem bir varlıktır hanımefendiler. Çok güzel bir aile hayatımız vardı. O düzeni kuran Allah’tı. Aile hayatını devam ettiren Allah’tı. O’na ittiba etmemiz lazımdı. Ne olur Allah’ım aile hayatımızı cennet hayatı eyle.
*
Mustafa Önen
TV Programından
Hazırlayan: Safure Nermin Öz