Çocukta İnanç Duygusunu Geliştirmek

0
986

İnsan, var olduğu günden beri kendinden güçlü varlıklara bağlanma ve tapınma gereği duymuştur. Gerek tarihte, gerekse günümüzde her toplumda din olgusuna rastlamak mümkündür. Alexis Carrel'e göre tapmak, insan için sevmek kadar doğal bir ihtiyaçtır.
Yüce bir varlığa inanmak, tapınmak ve kendini ona adamak, insan ruhunun ve yaradılışının bir gereğidir. Eğer çocuklara gerçek dini bilgiler verilmezse ve inancı gerekli kılan duygular yaşatılmazsa, hem kendisi hem de toplum için zararlı ve gerçek dışı inançlara veya gerçeklerden uzaklaştıran grupsal etkinliklere katılabilirler. Günümüzde özellikle internet aracılığıyla çocuklara ve gençlere ulaşmaya çalışan, zararlı ve dinsel düşüncelere benzer fikirler yayan akımlar türemektedir. Çocukları ve …

 

Çetin Özbey
ozbey36@hotmail.com

 

 İnsan, var olduğu günden beri kendinden güçlü varlıklara bağlanma ve tapınma gereği duymuştur. Gerek tarihte, gerekse günümüzde her toplumda din olgusuna rastlamak mümkündür. Alexis Carrel'e göre tapmak, insan için sevmek kadar doğal bir ihtiyaçtır.

Yüce bir varlığa inanmak, tapınmak ve kendini ona adamak, insan ruhunun ve yaradılışının bir gereğidir. Eğer çocuklara gerçek dini bilgiler verilmezse ve inancı gerekli kılan duygular yaşatılmazsa, hem kendisi hem de toplum için zararlı ve gerçek dışı inançlara veya gerçeklerden uzaklaştıran grupsal etkinliklere katılabilirler. Günümüzde özellikle internet aracılığıyla çocuklara ve gençlere ulaşmaya çalışan, zararlı ve dinsel düşüncelere benzer fikirler yayan akımlar türemektedir. Çocukları ve gençleri bu ideolojilerden korumanın en etkili yolu, çocukluktan itibaren Allah inancını doğru bir biçimde onlara vermektir.

Din eğitimi, insana Allah inancını öğreterek, hayatın değerini ve üstünlüğünü anlatır. Ona bedensel zevklerini ve ihtiyaçlarını gidermesi yanında, ruhunun isteklerini de öğretir. Nemetschek'e göre Allah, çocuklar için gerçek ve kaçınılmaz bir sığınak, dayanak ve emniyet kaynağıdır. Çaresiz ve umutsuz kaldıklarında Allah'ı aramakta ve ona yönelmektedirler.

Çocuklar, sorgu çağı denilen 3-4 yaşlarında yaratılış ve Allah ile ilgili sorular sormaya başlarlar. Kimi anne-baba, baştan savma ve gerçek dışı cevaplarla olayı örtbas etmektedir. Oysa bu dönemde çocuğa verilen bilgiler, çocuğun kişilik gelişimi açısından oldukça önemlidir. Çocuk, anne-babasından edindiği bilgilerle yaşamına yön verir. İnançla ilgili yanlış bilgiler, çocukta yanlış bir inanç oluşmasına yol açar ve ileriki yaşamında gerçek bilgilerle karşı karşıya kaldığında çelişkiler yaşayabilir.

Sorgu döneminde çocuk, hem yaşının gereği olarak dinsel konulara ilgi duyar hem de konu ile ilgili konuşmalara tanıklık eder. Merakını gidermek ve anlamadığı konulara açıklık getirmek amacıyla sorular sorar. "Baba, dünyayı kim yaptı? Güneşi kim yaptı? Her şey nasıl oldu? Bizleri kim yarattı? Allah kimdir? Allah çok büyük müdür?" gibi soruları sorduğunda, her şeyi var edenin Allah olduğu, anlayabileceği bir dille ona anlatılmalıdır. Allah'ın sıfatlarıyla ilgili sorular yanıtlanırken, Allah'ın insana benzemediği, çok büyük ve güçlü olduğu, arkadaşı ve eşi olmadığı söylenmelidir. Allah'tan bahsederken, "Allah baba" denilmemeli; çünkü böyle bir tabir çocuğun zihninde Allah'ın insana benzediğine dair bir imaj oluşur. "Allah nerededir? Niçin Allah'ı göremiyoruz?" gibi sorulara şöyle cevaplar verilebilir: Allah çok büyük olduğu ve dünyada olmadığı için onu göremiyoruz; ama o her şeyi gördüğü ve bildiği için bizleri de görür. Biz dua ederken, o dualarımızı duyar ve uygun bir zamanda yerine getirir.

Dua Eden Çocuk Sorunları Daha Hızlı Yener
Çocuklara, dua etmenin önemi anlatılmalıdır. Ralph Waldo Emerson, "Hiçbir insan yoktur ki, dua ederken bir şeyler öğrenmesin" der. Dua, beklediğimiz şekilde olmasa bile daima insana tesir eder. Bunun içindir ki, çocukları daha küçük yaşta iken belirli bir anda, kısa bir müddet sessizlik içinde kalmaya, kendilerini dinlemeye ve özellikle dua etmeye alıştırmalıdır.
Çocuklar, hem aileleri hem de kendileriyle ilgili birçok sıkıntının giderilmesi isteklerini dua aracılığıyla Allah'a iletmeye çalışırlar. Çocuk, dua ederek sıkıntılarını hafifletir ve zorluklar karşısında umudunu yitirmemesini öğrenir.

Çocuk, 6-7 yaşına girdiğinde Allah'ı her şeyin sahibi ve yaratıcısı olarak bilir. Dua edilirken ellerin havaya kaldırılması ve gökyüzüne bakılması, çocukta Allah'ın yukarıda olduğu düşüncesini doğurur. Ergenliğe doğru Allah'ın sıfatlarıyla ilgili soyut tasavvurlar gerçekliğe bürünür. Artık çocuk, Allah'ın her yerde olduğunu, her şeyi gördüğünü, duyduğunu ve idare ettiğini bilir.
Kimi anne-babalar, çocuklarına felaketlerin Allah tarafından verildiği, bu yüzden felaketi olduğu gibi kabullenmeleri gerektiği düşüncesini aşılar. Bu tür yaklaşımlar teslimiyetçi kaderciliği öne çıkarttığı için onaylanamaz. Çocuk, ciddi olumsuzluklarla karşı karşıya gelince Allah'ı suçlu gösterip bir köşeye çekilmeyi tercih edebilir. Oysa felaketler karşısında Allah'a dua edilmesi ve felaketin üstesinden gelinmesi için insanın bütün gücüyle çalışması gerektiği anlatılmalıdır.

Allah Korkusu Değil Allah Sevgisi Verilmelidir
Birçok ana-baba, çocuğuna ahlâki değerleri kazandırırken dinsel yasakları öne sürer. Çocuğun her yaramazlığı ve olumsuz davranışı için Allah'ın kendisini cezalandıracağı söylenir. Böyle ana-babaların amacı, çocuklarına hem ahlâki değerler kazandırmak hem de dinsel bir eğitim vermektir. Çocuklarına sık sık şöyle derler: "Allah, ana-babasını üzen çocukları cehenneme atar. Böyle yaparsan, Allah seni cezalandırır. Cehennem, içinde ateş olan bir yerdir, kötüler oraya gider. Kötü sözleri kullanırsan zebaniler seni alıp götürür…"

Böyle bir eğitimle hem sağlıklı bir vicdan gelişimi olmaz hem de doğru bir din eğitimi verilemez. Böyle bir eğitim sonucunda çocuk, davranışlarını sorumluluk duygusuyla değil, korkunun etkisiyle denetler. Çocuk, Allah'ı cezalandırıcı sıfatıyla tanır, oysa İslam dinine göre Allah, cezalandırmaktan çok, affedicidir. Dinsel yasaklar ve bilgiler çocukların algılayacakları dönemde, korkuyla değil sevgiyle verilmelidir. "Allah, yalan söyleyen çocukları, annesinin sözünü dinlemeyen çocukları ateşe atar." demek yerine "Allah, yalan söylemeyen ve annesinin sözünü dinleyen çocukları sever." denilebilir.

Çocukların yaptıkları hatalardan ve işledikleri günahlardan dolayı Allah tarafından cezalandırılmayacakları da söylenebilir. Çocuğa Allah korkusunu sunmak yerine, Allak sevgisine ulaşmasını sağlamak daha sağlıklıdır. Nasıl olsa, büyüdüğünde sevap ve günahı ayırt etmeyi kavrayacaktır.
Allah'ı disiplin aracı olarak kullanan anne-babaların en çok kullandıkları sözler şunlardır:
"Allah seni ateşe atar." "Allah seni taş yapar." "Yalancılar cehennemde yanar." "Annesinin sözünü dinlemeyen çocuklar, Allah'ın zebanileri tarafından kaynar sulara atılır." "Kardeşini kıskanan çocukları Allah sevmez."

Kimi anneler de çocuklarına öfkelendiklerinde beddualar ederler ve beddualarında Allah'ın cezalandırıcı sıfatlarını öne çıkarırlar. "Allah seni kahretsin!" "Allah belanı versin!" "Allah seni sürüm sürüm süründürsün!" "Cehennemlerde yanasın!" "Allah canını alsın!"
Allah'ın cezalandırıcı yönü devamlı öne çıkartılırsa, çocukta Allah'a karşı öfke yerleşebilir ve uygun olmayan bir inanç oluşabilir. Çocuk, bütün ölümlerden, kazalardan ve kötülüklerden Allah'ı sorumlu tutabilir, dolayısıyla çocukta doğru olmayan bir Allah korkusu gelişir.

Çocuk, Allah'ın cezalandırıcı ve intikam alıcı özelliklerini değil, seven, koruyan, bağışlayan özelliklerini bilmelidir. Allah'a sevgiyle ulaşılabileceğini, bunun için de insanları sevmesi gerektiğini kavramalıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız