Ergenlik dönemi, aslında gayet normal ve sağlıklı bir gelişim olayı olduğu için mutluluk uyandırması gereken bir hadisedir. Ancak son yıllarda bir kriz ve bunalım çağı olarak anılmasının nedeni, tıpkı orta yaş veya menopoz dönemi gibi bir geçiş dönemi olmasındandır. Üstelik bu geçişi yaşayan hayatın acemisi bir çocuktur. Ergenliğin en önemli zorluğu, bedendeki değişimlerle yetişkinliğe adım atılırken; duygusal ve zihinsel olgunluk açısından henüz yeterli seviyeye gelinmemiş olunmasıdır. Bu ara dönemde çocuklar şu sıkıntıyı yoğun olarak hissederler, “ben çocuk muyum yoksa büyük müyüm?”
H. Kübra Ergin
hkubraergin@hotmail.com
Ergenlik dönemi, aslında gayet normal ve sağlıklı bir gelişim olayı olduğu için mutluluk uyandırması gereken bir hadisedir. Ancak son yıllarda bir kriz ve bunalım çağı olarak anılmasının nedeni, tıpkı orta yaş veya menopoz dönemi gibi bir geçiş dönemi olmasındandır. Üstelik bu geçişi yaşayan hayatın acemisi bir çocuktur.
Ergenliğin en önemli zorluğu, bedendeki değişimlerle yetişkinliğe adım atılırken; duygusal ve zihinsel olgunluk açısından henüz yeterli seviyeye gelinmemiş olunmasıdır. Bu ara dönemde çocuklar şu sıkıntıyı yoğun olarak hissederler, “ben çocuk muyum yoksa büyük müyüm?”
Bunu çocuğun soru ve itirazlarında da hissedebilirsiniz; “Neden sorumluluklarım söz konusu olunca ‘kocaman oldun’ diyorsunuz da, istediğim şeyleri yapmam söz konusu olduğunda; ‘hayır henüz yapamazsın’ diyorsunuz?”
Gerçekten de bu dönem çocuğu bedenen hızla gelişmesine, buna bağlı olarak duygu ve arzularında hızlı bir canlanmaya karşın görev ve kısıtlamalarla sınırlanmaktan dolayı mutsuzdur. Bilmemektedir ki, bedeninin hızlı irileşmesine mukabil; duygusal ve zihinsel olgunluk açısından hala çocuksudur.
Bu dönem çocuğunun; büyük olmanın çok daha fazla sorumlu olmak, kendine hakim olmak ve isteklerine sınır koymayı bilmek demek olduğunu anlaması gerekmektedir. Ancak bunu uzun ve sıkıcı nasihatlerle anlatmak boşunadır, biraz sabrederek kendisinin görmesini beklemek gerekir. Bu arada düşündürücü sorular sorarak bunu farketmesini hızlandırmak da işe yarayabilir. Mesela, “Sen bir anne baba olsaydın, bu durumda izin verir miydin?” gibi…
Ergenlik döneminin bir başka zorluğu da, küçük gencin kendi kimliğini bulma krizidir. Öz benliğini, kendine mahsus özelliklerini keşfetme ihtiyacı içinde olan bu çocuklar; ailelerinin kendilerini biçimlendirmesi konusunda nasıl bir tutum takınacaklarını da bilemezler.
Bazı çocuklar; çevrelerinden aldıkları telkinlerin de tesiriyle en küçük yönlendirmelere bile itiraz eder. Bu çocuklar normal kural ve görevleri bile baskı gibi algılar, suçlarlar. Aslında bu çocukların durumu bir günlük mesele değildir; büyük ihtimalle bu davranış şeklinin bir geçmişi vardır.
Bazı çocuklar ise söz dinler; ama içten bir tepki duyarlar ve hayattaki bazı başarısızlıkları için ailelerini suçlarlar. Bunlar kendisi olma cesaretini gösteremeyen, bağımlı kişiliğe yatkın çocuklardır. Onay beklentisi ile ailelerine sığınır, kararlarını hep ailelerinin vermesini beklerler.
Zayıf kişilikli çocuk- baskın ebeveyn çiftlerinin yaşadığı bu durum da pek sağlıklı değildir. Bu sebeple “çocuklar niye söz dinlemiyor, itiraz ediyor” diye mesele yapmayın. Bu dönemde itiraz etmek, kendi seçimlerini yapmayı denemek ve öğrenmek istemek aslında sağlıklı bir davranıştır.
Bu dönem çocuğunuzun kişiliğini kazanmasında çok etkili olduğu için nasıl bir tutum takınacağınız hayati derecede önemlidir. Ergenlik çağı sadece küçük bir ara dönem olarak görülmemelidir. Çünkü ön ergenlik, ergenlik ve gençliğe doğru uzanan, 12-19 yaş arası uzunca bir dönemdir.
Yetmiş yıllık bir ömrü ortalama alırsak; ergenlik çağı; insan hayatının neredeyse onda birini kapsamaktadır. Daha da önemlisi bu dönem kişiliğin oluşmasını önemli ölçüde etkilediği için ve yaşamın geri kalanı için çok değerli bir çağdır.
Ergenliğin başlangıcında kişinin biyolojik durumunda, sonunda ise, psiko-sosyal durumunda büyük değişiklikler bulunmaktadır. Böylece bu dönemin başlangıcı da, sonu da birer kişisel kriz demektir. Özellikle günümüz gençliğini kuşatan tehlikeler ve omuzlarındaki ağır eğitim sorumlulukları hesaba katılırsa, ne kadar ciddiye alınması gerektiği daha iyi anlaşılır.
Bu dönemde ailelerin takınacakları tutumlar, çocuklarının geliştireceği kişiliğin sıhhati açısından çok önemli olacaktır. Her şeyden önce unutulmamalıdır ki, bu dönem çocuğu; hem yetişkin özelliklerini, bağımsızlığını, sorumluluğunu, kendi işlerini yürütme becerisini geliştirmeli ve böylece hayata hazırlanmalıdır; hem de bu arada gözlenmeli ve sizden yardım alabilmelidir.
Bu dönemde çocuğunuz hızla büyüyüp, fiziksel ve biyolojik olgunluğa erişmekte, hatta üreme açısından erişkin fonksiyonlarını yapabilecek duruma gelmektedir. Öyleyseruhsal olarak da buna uygun gelişimi gösterebilmelidir.
Ama öte yandan hukuki açıdan hala sizin sorumluluğunuz altındadır. Ülkemizde 18, bazı ülkelerde 21 yaşına gelmeyen gençler reşit sayılmazlar. Bankadan parasını çekemez; yasal açıdan özerk değildir. Nerede oturacağına kendisi karar veremez; yasal işlemler karşısında bir veli tarafından temsil edilir.
Bu ara dönem, ergen çocuğunuzun kendi ayakları üstünde durur hale gelebilmesi için olgunlaşma dönemidir. Bu dönemde çocuğunuz hem gelecek hayatındaki mesleğine uygun eğitimi seçecek, hem günümüz eğitim dünyasının ağır yarış ortamında kendine olan güveniyle yüzleşecektir. Bu arada kendi yeteneği ve isteği ile sizin ve çevrenizin yönlendirmeleri arasında bocalayacak, kendi seçimini yapma imkanı bulursa bunun gerilimini, bulamazsa bunun sıkıntısını yaşayacaktır.
Üstelik ergen çocuk bu dönemde bu kadar büyük işlerle ve kararlarla uğraşamayacak kadar bedeniyle ve bedeninin geçirdiği değişimlerle meşgul olacaktır.
Ergenin bedensel gelişimi, hormonlarının da uyanmasıyla duygu dünyasında aşırı bir hareketliliğe neden olduğu için bu dönem ergen için çok sıkıntılı olacaktır. Bu dönemde büyüklere düşen, gencin halinden anlamak ve anlaşıldığını hissettirecek şekilde yakın ilgi göstermektir.
Genellikle ergenlik döneminde genç, büyüklere karşı çekingen ve içine kapanık olabilir. Çünkü yaşadıklarının ve hislerinin kınanacağından korkmaktadır. Bunları aile büyükleri yerine kendi yaşıtlarıyla veya özel bir arkadaşıyla paylaşabilir. Bunun sonucunun ne olacağı ise kestirilemez.
Büyüklerin gencin yaşadıklarını anlamaları, baskılamayıp, iyiye yönlendirmeye çalışmaları çok önemlidir. Bu dönemin hırçın enerjisinin dizginlenip iyiye yönlendirilmesi için yol gösterip desteklemek gerekecektir.
Bunun için öncelikle ergenlik çağını tanımak önem kazanır.