Çocuk sahibi olmak isteyen kadın ve erkeklerin kendilerine sormaları gereken ilk soru yeterli derecede sabırlı olup olmadıklarıdır.
Dünyanın en harika duygusu olan çocuk sahibi olmak heyecan, mutluluk, keyif gibi sayısız güzel duygunun yanı sıra bazı zorlukları da beraberinde getirir. Sorumluluk, özveri ve sabır çocuk sahibi olmak için terazinin diğer tarafında bulunması gereken değerlerdir.
Dünyada milyonlarca insan, bu gereklilikleri bir an olsun düşünmeden neslini devam ettirme içgüdüsüyle, toplumsal baskılarla, maddi kaygılarla, “çocuğu olmuyor” demesinler diye, bilinçsiz cinsel ilişki sonucu, erkek çocuğu olsun diye ya da buna benzer olan fakat dünyaya bir çocuk getirmek için yeterli olmayan herhangi bir sebeple çocuk sahibi oluyor.
Ve tüm dünya bunun bedelini ödüyor. Çocuklarına sabır gösteremeyen anne babalar, mutsuz bebekler, büyüdüğünde de mutsuz olan insanlar, mutsuzluklarını ister istemez çevresine yansıtanlar, çocukken ilgi, sevgi ve özveri görememiş olup bunun acısını kendi çocuklarından çıkartanlar ve sonra mutsuz bir nesil daha…
Çocuğun ihtiyacı olan özveri ve sabrı ona göstermek bir bakıma tüm dünyayı etkileyebilecek bir yaklaşımdır. Mutlu bir çocuk yetiştirmek, ona düşüncelerinin ve duygularının sorumluluğunu üstlenmeyi öğretmek, çocuğun isteklerine ve duygularına saygı göstermek, onun da başkalarına saygı göstermesi için model olmak, çocukların ileride mutlu yetişkinler olmasını sağlayacaktır.
Anne babalar genellikle belli bir yaşa gelene kadar ve hatta bazıları belirli bir yaşı geçtikten sonra bile inatla çocuklarının kendi duygularının varlığını ve bu duyguların anne babalar tarafından belirlenemeyeceğini kabul etmek istemezler. Bu eğilim ebeveynleri çocuklarının duygularını yok saymaya sürükler. Dokuz aylık bir bebek bitmek bilmez enerjisiyle etrafında gördüğü her şeyi bir uyaran olarak algılayıp hepsiyle ilgilenmek, merakını gidermek ve çok daha önemlisi “öğrenmek” isterken, eşiyle dostuyla sohbet etmek isteyen ve ya yorgunluktan bunalmış anne baba “bu çocuk çok yaramaz, iki dakika otursa ne olur sanki” diye yakınıp durur. Kendisiyle oynamak istemeyen arkadaşlarına küsüp odasında ağlayan 10 yaşındaki bir çocuğa, anne ya da babası “bunun için üzülmek ne saçma, onlar seni istemiyorsa sen de onları isteme” deyiverir. Bu ve benzer örneklerin hepsi çocukların duygularını, onların ihtiyaç istek ve tercihlerini yok saymaktan başka bir şey değildir.
Bir insan yetiştirmek en önce sabır işidir. Ağlamasına, ihtiyaçlarına, sorularına, yetişkinler tarafından “yaramazlık” adı takınmış davranışlarına ve daha birçok şeye karşı sabır göstermek gereklidir. Sabırla öğretmek, sunduğunuz seçimler arasında tercih yapmasına olanak sağlamak, onu kendinize benzetmek için hırpalamamak, bunun yerine onu kendine özgü bir birey olarak kabul etmek gerekir. İşte bu nedenle dünyaya çocuk getirmek çok kolay ama zor ve bir o karda da keyiflidir.