Geçtiğimiz haftaki yazımda panik bozukluk hakkında bilgi vermiştim. Bu hafta sizlerden gelen elektronik postalar sonucu panik bozukluğu olan ya da panik ataklar yaşayan kişilerin neler yapabileceğinden bahsetmenin yerinde olacağını düşündüm.
Panik atak yaşayan kişilerin, cevabını en çok merak ettikleri soru, bu rahatsızlığın tam anlamıyla tedavi edilip edilemeyeceğidir. Bu sorunun cevabı çok nettir. Panik bozukluk, tedavisi mümkün bir hastalıktır.
Bugün için etkinliği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış iki türlü tedavi vardır. Bunlar, ilaç tedavisi ve bilişsel- davranışçı psikoterapidir.
İlaç tedavisinde kullanılan ilaçlar, beyin sinir hücrelerindeki hormon faaliyetlerini düzenleyerek panik bozukluğu iyileştirirler. Panik bozukluğu tedavisinde kullanılan yeni kuşak antidepresan ilaçlar (SSRI) bağımlılık yapmazlar. Bu ilaçların yan etkileri ise son derece azdır ve tehlikeli değildir. İstenildiğinde doktor önerisi ile rahatlıkla kesilebilirler. Yapılan araştırmalara göre, panik bozukluğun tedavisi için psikoterapilerin birlikte kullanıldığı ilaçlı tedaviler, psikoterapilerin kullanılmadığı ilaçlı tedavilere göre daha çok başarı sağlamaktadır.
Diğer tüm rahatsızlıklarda olduğu gibi panik bozuklukta da ilaç tedavisinin mutlak suretle bir psikiyatrist tarafından düzenlenmesi ve takip edilmesi gerekmektedir. Kişilerin, çevresinde panik bozukluk yaşamış yakınlarının kullandığı ya da önerdiği ilaçları kullanması son derece tehlikeli ve zararlıdır.
İlaç tedavisine ek olarak ya da ilaç tedavisi uygulanmadan devam ettirilen psikoterapi ile kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olması amaçlanır.
Bilişsel davranışçı psikoterapi ile sürdürülen tedavide iki amaç vardır: bunlarda ilki, hastanın, aslında tamamen ‘zararsız’ belirtilerle korkmadan baş edebilmesinin öğretilmesidir. İkincisi ise hastanın panik atak gelirse diye endişelenerek, sokağa çıkmak, vapur, otobüs, metro ya da trene binmek, kalabalık yerlere gitmek, seyahatlere çıkmak, evde yalnız kalmak, banyo yapmak gibi tek başına yapmaktan korkulan şeylere bir plan dahilinde yeniden alıştırılmasıdır. Buna ek olarak hastanın panik atakları başlamadan önce ve başladığı sırada kullanılabileceği rahatlama ve gevşeme egzersizlerinin öğrenmesi ve doğru nefes tekniklerini kullanılması da büyük önem taşımaktadır. Ama her şeyden önce hastanın yaşadığının “panik atak” olduğuna gerçekten inanmış olması gerekmektedir. Bu noktada psikolog da önemli bir rol üstlenir.
Psikolog hastaya panik atak döngüsünü tam olarak anlatarak nefes alma ve çeşitli gevşeme egzersizleri ile stresle başa çıkma yöntemlerini öğretir ve kişinin rahatlaması sağlar. Ve hasta tekrar panik nöbetiyle karşılaştığında bu baş etme mekanizmalarını kullanarak kendini daha güçlü kılabilir.
Birçok araştırma en iyi sonucun bu iki tedavi metodunun birlikte kullanılmasıyla alındığını göstermektedir. O nedenle tedavi sürecinde psikiyatrist ve psikologunuzun uyum içerisinde çalışması son derece önemlidir.
Bazı kişiler ilaç tedavisi görmek istemeyebilirler, bu gibi durumlarda ( aksi gerekmiyorsa ) sadece iyi bir şekilde organize edilmiş psikoterapi seansları da son derece faydalı olmaktadır.
Sonuç olarak panik bozukluk yaşayan kişinin öncelikle tedaviyi kabullenmesi ve rahatsızlığının psikolojik nedenlerden kaynaklandığına ikna olması gerekir.