İyi yuva nasıl olur?

0
844

Ntvmsnbc’deki “Acemi Anne” blogunun yazarı Esra Sert, kızı Ladin’le birlikte yaşadığı yuva tecrübesini aktarıyor…

İki yaşındayken, düşündüğümüzden daha erken bir dönemde Ladin’i bir yuvaya başlatmaya karar veriyoruz. Daha önce 6 ay başka bir okulda oyun grubuna gitmiş, ama okuldan hiç memnun kalmamıştık.

Yuvanın yöneticisiyle konuşmaya gidiyorum. Bana okulda ‘uygulamaya çalıştıkları’ yaklaşımı anlatıyor. Program odaklı değil, çocuk odaklı bir yaklaşım.

Dışarıdaki güneşin/karın, çocuğun gözündeki hüznün/uykunun farkında olan bir anlayış. Onlara bir şeyler öğreten değil, öğrenmeleri ve serpilmeleri için alan açan ortam yaratan bir okul.

Okulun yöneticisi sonra da diyor ki ‘’tüm bunları, yüzde yüz başarmak çok zor. Çünkü ne siz, ne biz, ne de öğretmenler böyle bir yaklaşımla yetiştirildik ve bu konudaki kültürel alt yapıyı ters yüz etmek, bazen çok zor oluyor.

Ama elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz’’. Her şey bir yana, bu içtenlik bana okulla ilgili çok önemli bir bilgi veriyor.

Bu okulun kalbinde kocaman bir alan ve esneklik var. Burası veli olarak da katkı sağlayabileceğim, sahiplenebileceğim bir yer ve biliyorum ki götüreceğim her türlü öneri dikkate alınacak.

Ladin, iki hafta boyunca alıştırma çocuğu denen kategoride bir öğretmenle birlikte okulun altını üstüne getiriyor.

Okul müdürünün odasını karıştırıyor, onu bunu kurcalıyor. Keşfetmek istediği her şeyi keşfetmesine ve bir doyum yaşamasına izin veriliyor.

Sonra, kendi hızında yavaş yavaş sınıfıyla birlikte hareket etmeye başlıyor.

Bu süreçte okulda bekliyorum, arada gidip geliyorum. Bir çocuk düşüp ‘’anne anne’’ diye ağlıyor.

Bir öğretmen kesintisiz bir ilgi ile o çocukla ilgileniyor, kucaklıyor, öpüyor ve destek oluyor.

Sanat atölyesinde hep şenlik var

Okulda, hani şu resimlerin içi doldurulan boyama kitaplarından yok. Çocukların yaratıcılığını bir hayli körelten bu malzeme yerine; bin bir çeşit doğal malzeme kullanılıyor. Sanat atölyesinde hep şenlik var.

Okulun sütü Sütçü Aysun’dan (Aysun the Sütçü), meyve-sebzesi Feriköy’deki ekolojik pazardan geliyor.

Paketli gıda hiç yok, haftada bir simidin üzerine sürülen çikolata bile ev yapımı. Boş kalori olan beyaz pilav, velilerin ısrarı nedeniyle haftada bir gün çıkıyor.

Diğer günler tam tahıl olan bulgur pilavı tercih ediliyor.

Lado, bir sebze sevmez. Öğle yemeklerinde ilk iki ay sadece pilav yiyor.

Bir noktadan sonra paniğe kapılmaya başlıyorum. Öğretmenler; ‘’onun için her şey çok yeni ve bu çok büyük bir değişim.

Bir süre üzerine gitmeyelim’’ diyerek beni rahatlatıyor. Bir süre sonra öğretmeler; Lado’yu ufak ufak sebze yemeklerine doğru yönlendirmeye başlıyor.

Bugün Ladin çok mutlu

Zaman geçtikçe, öğretmenlerin, okulun mutfağındaki tatlı teyzelerin, okul yöneticisinin; kızımı gerçekten tanıdığını hissediyorum.

Ona bakıp, onu görüyorlar. Kim olduğuna dair bir fikirleri, onunla ilgili onlarca gözlemleri var. Ladin, uykudan kalkınca yarım saat kadar keyifsiz olur .

Kek buldu mu kaçırmaz. Büyük çocuklar onunla oynamak istemezse, şunu bunu yapar. Ladin, bugün çok mutlu.

Ladin’in uyku düzeni bozuluyor, gece uyanıyor, okula geç gitmeye başlıyoruz. Kahvaltı saati geçmiş oluyor. Her türlü esneklik gösteriliyor, en ufak bir sorun yaşamıyoruz.

Benim, ‘farklı olsaydı’ dediğim şeyler kuşkusuz var. Onları da yeri ve zamanı gedikçe okulla paylaşıyorum. Okulun düzeniyle ilgili öneri getirebiliyorum ve kimse bunu kişisel almıyor, ‘’işimize burnunu sokuyor’’ demiyor.

Yaşadığım iki deneyimden yola çıkarak okul seçerken şunlara dikkat edilmesini öneriyorum:

– Okulun menüsünde tam tahıllar olması ve paketli gıdalara yer verilmemesi. Günlük süt kullanılması.
– Okul yönetiminin sizin katkınıza açık olması. Bir yaklaşımı olması, ama ezbere körü körüne bir program/yaklaşım uygulamaması.
– Okulun esnek ve açık fikirli bir yaklaşımı olması. Çocuğunuzu birey olarak görmesi ve sürüye dahil etmeye çalışmaması.
– Ceza ve ödül sisteminin uygulanmaması.
– O veya bu nedenle, sizin ya da çocuğunuzun düzeni bozulduğu zaman size esneklik gösterebilmesi. Okulun düzenin, sizin yaşadığını insanlık halinin üzerinde tutulmaması.
– Okulun çok büyük, öğrenci sayısının çok fazla olmaması
– İlerleyen aşamalarda çocuğunuzdan okulla ilgili olumlu sinyaller gelmesi. Öğretmenlerine ve okul personeline sevgi duyması.
– İlerleyen aşamalarda, çocuğunuzun okuldan kaynaklı bazı beceriler elde etmesi.
– Çocukların yemeklerini kendileri yemesi, kendileri yemek yemeleri için gereken süre ve sabrın onlara verilmesi.
– Çocukların kıyafetlerini, palto ve ayakkabılarını kendileri giyip çıkarması. Öğretmenlerin gerekli sabrı göstermesi ve vakti vermesi. Bu becerilerin kazanılması için destek olması.
– Fiziksel ortamın güvenli ve elverişli olması.
– Evinize yakın olması.

Bu kriterlerin bir kısmının var olup olmadığını anlamak, zaman alabilir. Okul tüm bu kriterleri karşılamayabilir.

Temel bazı prensiplerde içinize sinen bir okulun gelişimine katkı sağlayabilirsiniz. Önemli olan bu katkıya açık bir okul yönetimi olmasıdır.

Arada okulu ziyaret edebilir, kahve içebilirsiniz. Okulda biraz vakit geçirirseniz ufak tefek ip uçları size çok şey anlatır.

Çocuğunuzu evde okulla ilgili sorguya çekmek yerine, o gün sizin ne yaptığınızı anlatabilir, sonra da onun günün nasıl geçtiğiyle ilgili sohbet edebilirsiniz.

Çocuğunuzla evcilik oynarken, siz ya da evdeki oyuncak bebekler okuldaki çocuklar olabilir, onu da öğretmen yapabilirsiniz. Böylece çocuğunuz, okulu bir ayna gibi size yansıtır.

Tüm bunlar size okulun nasıl bir okul olduğu hakkında çok şey söyleyecektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız