Kendini keşfetmiş büyük adamlar
Herkes kendi görüş açısıyla değerlendirir tarihteki güzel insanları. Onlar bizim için kendini geliştirmiş, hayatın değerini bilmiş, ruhunu keşfetmiş insanlığın tadını çıkarmış kişilerdir. Benim listemdeki kişilerin bazıların sayayım izninizle: Musab bin Ömer, Neyzen Tevfik, Büyük İskender, Che, Tarık bin Ziyad, Mevlana, Köroğlu, Karacaoğlan, Fatih gibi bir yelpazededir benim güzel insanlarım. Onlar hem fedakarlığın hem de başarının zirvesine ulaşmışlardı. Daha başka başarılı insanlar biliyoruz ama benim için en güzel başarı içinde zekilik ve fedakarlık barındırandır.
Hadi gelin bunlardan birini Büyük İskender’i biraz inceleyim.
Pers İmparatorluğu’nu yıkarak Yunanistan’dan Hindistan’a uzanan topraklarda hâkimiyet kuran efsanevi lider Makedonyalı Büyük İskender’in 35.000 kişilik orduyu kilometrelerce peşinden sürükleyen başarı sırrı neydi? Tarih, Eski Yunan’la Doğu’yu buluşturan, Araplarca Zülkarneyn olarak anılan Büyük İskender adına birbiriyle çelişkili pek çok not düşmüş. Komutanlık sırlarına, özel yaşamına, hırslarına, tutkularına, anne-babasıyla ilişkilerine dair yazılıp çizilenler 2300 yıl öncesinin gizemli lideri hakkında güvenilir birer kaynak teşkil eder mi bilinmez ama, söylenen bunca şey bu sıra dışı kahramanı daha da esrarengizleştiriyor.
12 yaşındayken Aristo’dan ders almaya başlayan, 16 yaşındayken Roma’ya karşı savaşan babası kral Philip’in yerine ülkeyi idare eden, 20 yaşındayken tahta çıkan bu komutan için hâlihazırda 3 farklı karakter tahlili mevcut. Bunlardan birincisine bakarsak İskender eşi benzeri görülmemiş derecede gaddar, gözü dönmüş ve acımasız bir adamın tekiymiş. İkinci görüşe göreyse, aslında iyi bir kişi olan İskender, doğu seferiyle sonu gelmez bir fethetme arzusuna tutulmuş, karakteri değişmiş, gözünü hırs bürümüş ve böylece de kendi çöküşünü, sonunu hazırlamış. İskender’i bir aziz gibi gören son görüş de onu, kültürel hoşgörü ve kardeşliğe dayalı bir ülke kurma peşinde olan bir fatih olarak tanımlıyor.
Bu birbirine hiç benzemeyen, ancak tek bir kişiye atfedilen karakter özelikleri arasında önümüzü kolay kolay göremesek de, yolu Anadolu’dan da geçen bu liderin komutanlık sırlarına dair söylenecek sözler olmalı diye düşündük ve İskender’in zaman zaman ona asi gelip ayaklansa da Yunanistan’dan Hindistan’a kadar olan toprakları komutanlarının peşi sıra arşınlayan ordusuna uyguladığı motivasyon taktiklerine dair bir yazı hazırladık. Gördük ki, önceleri daha insancıl ve geleneksel metotlar kullanan İskender, topraklarını genişlettikçe hileli ve insafsız, pek de tekin olmayan stratejiler uygulamaya koyulmuş. Öyle ya da böyle, sıra dışı bir komuta ve motive etme kabiliyetine sahip olmasaydı, tarihin kendisine biçtiği “efsanevi kahraman” rolünün altından kolay kolay kalkamazdı. İşte Büyük İskender’in ordusunu yönetme taktikleri:
Güven ve Eşitlik İlkesi
Büyük İskender savaş arkadaşlarına, beraberinde çalışanlara ve askerlerine güvenir, bunu onlara hissettirirdi. Hatay yakınlarına Perslerle çarpıştığı İssos Savaşı sırasında gerçekleşen şöyle bir olay anlatılır: Bu çetin savaş sırasında İskender ateşlenmiş, yatağa düşmüştür. Üst düzey generallerden Parmenio, İskender’e, doktoru Philip’in Pers imparatoru Darius’tan rüşvet aldığını ve ilaç yerine kendisine zehir verdiğini öne süren bir mesaj gönderir. Bu notu okuyan İskender anında ilacını içer ve ardından bu notun yazılı olduğu kâğıdı doktorunun eline tutuşturur. Böylece, doktoru Philip’e ne kadar güvendiğini hayatını riske atarak göstermiş olur.
Ödüllendirme
İskender, yeni evli ya da çocuklu askerlere savaş süresinde evlerine gitme izni veriyordu. Mağlup edilen ordunun hazineleri talan edildikten sonra, askerlerine savaş sonrası toplanan ganimetlerden sunardı. Savaşta öne çıkanlara da nişan ve hediyeler veriyor, bir sonraki çarpışmada başarılı olanlar için yeni ödüller vaat ediyordu.
Savaş Sonrasında Yaralıları Dinleme
Savaşın ardından İskender ordunun arasında teker teker geziyor, yaralılarla onlara güç vermek için birer birer ilgileniyordu. Askerler başlarından geçenleri anlatmalarını istiyor ve hikâyelerini abartmalarına sesini çıkarmıyordu. Bu ordu için bir psikoterapi işlevi görüyor, lider ve ordusu arasında yakın ilişkilerin oluşmasını sağlıyordu.
Ölenlerin Ardından Merasim Düzenleme
Savaşta ölenler için gösterişli bir yürüyüş ve cenaze merasimi düzenliyordu. Bu da hayatta kalan askerlere komutanlarının kendilerine ne kadar saygı duyduğu mesajını iletiyordu.
Kendini Ateşe Atma
Makedonya ordusu için korkaklık, asi gelmekten daha fazla ayıplanan ve onur zedeleyen bir davranıştı. Bunu bilen Büyük İskender, ordu yorulduğu, yer yer çözülmeler ve isyanlar gerçekleştiği zamanlarda karşı birlikteki okçuların tek hedefi olacak şekilde öne atılıyor ya da şehrin duvarlarına tırmanıyordu. Liderlerinin kendisini böyle bir tehlikenin içine atmaları karşısında dağılmış veya isyan durumunda olan ordu bir araya geliyor ve İskender’in takipçisi oluyordu. Savaşın en ciddi ve tehlikeli zamanlarında hayatı pahasına aldığı bu risk orduyu ayaklanma zamanında bile düşmana karşı savaşmaya yönlendirme taktiği olarak görülmektedir. İskender’i, kendisini ölüme götürebilecek bu gözü kara atılganlığa sevk eden bir diğer neden de askerlerin zihinlerine kurtuluşun tek yolunun zafer elde etme olduğunu, bu anlamda ölmenin olağanüstü bir durum gibi algılanmaması gerektiği fikrini sokmaktı. Liderin savaşma isteğinin derecesini göstermesi açısından etkili olan bu motivasyon yöntemi, özellikle bir komutanın astlarını harekete geçirme söz konusu olduğunda hatırı sayılır bir yöntem olarak ele alınır. Buradan çıkardığımız bir diğer sonuç da İskender’in Pers kralları gibi muhafızları tarafından korunmak için değil, onlara yol göstermek, liderlik etmek, ateş ve heyecan vermek için savaş meydanlarında bulunduğudur.
Hitabet Yeteneğini Kullanma
Savaş sonrası orduya seslenen İskender, yaptığı konuşmada savaşta elde ettiği başarıları, ele geçirdiği toprakları Makedonya’yı Yunan Devletleri’nin önderi durumuna getiren babası Philip’in başarılarına nispet ederek dile getiriyordu. Bu da onun olduğundan daha üstün ve yetenekli bir komutan olarak görülmesini sağlıyordu.
Ordudan gelen şikâyetler karşısındaysa, kendisinin orduyu güç duruma sokmadığını, ancak askerlerin onu savaşın güç zamanlarında yarı yolda bıraktığını ifade ediyordu. Yalan söylemiyor; ancak üstün hitabet yeteneğini ustaca kullanarak askerlerin zihinlerini kolayca manipüle edebiliyordu. Kullandığı bu ikna edici dil ve retorikle, ne yapıp edip, tüm itiraz ve şikâyetler karşısında üste çıkmayı başarıyordu her seferinde.
Büyük İskender’in Düzenlediği Sahte Mektup
Aktarılan bir başka olay da Pers Kralı Darius’un İskender’e gönderdiği bir mektuba dair… Darius İskender’e bir mektup göndererek eğer savaşa son verir, dostluk anlaşması imzalarsa Asya’nın batısındaki toprakları kendisine vereceğini vaat eder. Ancak İskender’in istediği daha fazlasıdır. Bunun üzerine bu mektubu saklar ve doymak bilmez ele geçirme tutkusuyla sahte bir mektup düzenler. Darius’un ağzından yazdığı bu mektupta onu oldukça küstah bir kişi gibi gösterir. Bu sahte mesajı okuyan Büyük İskender’in savaş arkadaşları Darius’un teklifini geri çevirirler. Tabi aslında neyi kaçırdıklarından bihaberdirler.
Asya’nın fatihi olma yolundaki Büyük İskender’in 33 yaşında ateşli bir hastalıkla gelen apansız ölümü, Gordion düğümünü tek bir kılıç darbesiyle bölerkenki sabırsızlığını hatırlatır. Kim bilir, zaman zaman başarıya hileli yolardan ulaşmak isteyen bu efsanevi komutan, düğümü sabırla ve usulüne uygun yöntemlerle çözmeyi tercih etseydi, kehanet gerçekleşecek ve Büyük İskender, Büyük Asya Fatihi olarak anılacaktı belki de…
Büyük İskender’in Ağzından Başarı Sırları
· Diğerlerine üstün gelmemin sebebi kudretim ve ordularımın gücü değil, mükemmelliğin ne anlama geldiğini biliyor olmamdır.
· Kişi tüm dünyaya yetmediğinde, mezara yetecek demektir.
· Gayret edip çalışan bir insan için, imkânsızlık kavramı söz konusu olamaz.
· Atina’da iyi bir isim yapabilmek adına çetin güçlüklerle yüzleşmek zorunda kaldım.
· Yaşıyor olmamı babama, iyi yaşıyor olmamı da öğretmenime borçluyum.
· Yavaş yavaş eriyip gözden kaybolarak unutulmaktansa, yanıp kül olmak yeğdir.
· Dünya inanç ve ümide dair bir fikir birliği içinde olamasa da hala herkes merhamet ve yardımseverlikten söz ediyor.
· Meçhullük ve karanlıklarla dolu uzun bir hayat yerine, zaferle taçlanan kısacık bir ömrü tercih ederim.
· Birimizin nasıl davranacağının, tümümüzün kaderine bağlı olduğunu unutma!
· Sana hardal tohumu gönderirsem, zaferimin ne kadar acı olduğunu tadar, tanır ve anlarsın.
· İnsanları dar kafalıların yaptığı gibi, barbarlar veya Yunanlılar diye ayırmam hiçbir zaman, kökenleri ya da ırkları beni ilgilendirmez. Benim için önemli olan erdemdir. Gözümde her iyi yabancı, bir Yunanlıdır; her kötü Yunanlı da bir barbardan beter durumda olan kişidir.
Yunanistan’da büyük düşünür Diyojen’in yaşadığı yer olan Korint’e yolu düşen İskender, bu zatın yaşamını sürdürdüğü fıçı içinde oturup güneşlendiğini ve İskender’i pek de umursamıyor göründüğünü fark eder. Diyojen’in bu hali karşısında çok şaşıran İskender, onun için bir şey yapmak ister. Diyojense şöyle yanıtlar İskender’i: “Gölge etme; başka ihsan istemem.” Bu cevap üzerine şaşkınlığı bir kat daha artan İskender’in ağzından, “Eğer İskender olmasaydım, Diyojen olmak isterdim.” sözleri dökülüverir. İşte İskender’i büyük yapan aynı zamanda bu kafa yapısıdır.
www.gencgelisim.com