Deha, her iki beyin lobunu da aktif olarak kullanabilen kişilerde ortaya çıkmaktadır. İşte bundan yaklaşık 1000 yıl kadar önce bu tür dehâların ortaya çıkabilmesine imkân tanıyan eğitim sistemleri vardır. Düşünün ki bir adam hem astronomi, hem astroloji, hem tıp, hem matematik, hem dini bilgiler, hem felsefe üzerine her şeyi biliyor, teoriler geliştiriyor ve hem de tüm dünya insanlarının dillerinde dolaşan şiirler yazıyor ve edebiyat dünyasında fırtınalar estiriyor. Bir adam hem matematiksel birtakım formüller üzerinde çalışırken yeni hipotezler geliştiriyor ve hem de rubaiyat alanında söz sahibi bir eserler yazıyor.
İşte Ömer Hayyam da çoklu zekâ kuramının ortaya koyduğu tüm zekâ çeşitlerine sahip olan ve sağ-sol beyin loblarını en verimli derecede kullanabilen bir dâhidir. Günümüzde hem şair, her astronom ve hem de matematik-geometri alanında uzmanlaşarak dünyaca kabul edilen teoriler üreten, üstüne üstlük devlet yöneticilerine danışmanlık yapan, tıp uzmanı olan, felsefe geliştiren ve edebiyat dünyasında çığır açan kaç bilim adamı var?
Nasıl ki bugün kültür, bilim, sanat alanında Batı ülkeleri gelişmiş olarak görülüyorsa, XI. Yüzyıl da Selçuklu kültürünün dünyaya, bilim, sanat, kültür ve birçok açıdan örnek olduğu bir dönemdir. Büyük Selçuklu Devleti, Çin’den, Batı Anadolu dâhil bütün Ortadoğu ülkeleri, Akdeniz sahilleri, Kuzeybatı Afrika, Hicaz ve Yemen’den Rusya içlerine kadar yayılan hâkimiyetin, muazzam bir kültür ve medeniyetin temsilcisidir. İşte Selçuklu Hükümdarı Melikşah dönemi böyle bir çağdır ve bu bilim, sanat, kültür çağının en gözde isimlerinden vezir Nizamülmük’ün de bu çağa katkısı büyüktür. Ömer Hayyam da böyle muhteşem bir zamanda yetişmiş ve yaşamıştır.
O dönemlerde göçebe toplulukların en çok ihtiyaç duyduğu malzemelerden birisi de çadır beziydi. Çadırcılık ise o devrin gözde mesleklerindendir. Çadırcı kelimesinin anlamı Acem dilinde Hayyam’dır. İşte Ömer, çadırcılık yapan babasının mesleğinden almıştır lakabını…
1048 yılında Nişabur’da doğan Hayyam’ın çocukluğu ve gençliği üzerine fazla bir bilgi edinilememiştir. Bilinen bir şey vardır ki o da batıni ve zahiri ilimleri alarak kendisini çok iyi yetiştirdiğidir. İlmini genişletmek için zamanın ilim merkezleri olan Semerkant, Buhara, İsfahan’a yolculuklar yapmıştır. Çeşitli yer ve zamanlarda mantık, felsefe, matematik, fizik, metafizik, tıp ve astronomi gibi çok farklı ve çeşitli alanlarda eğitim alarak uzmanlaşmıştır. Ömer Hayyam, yaşadığı dönemde daha çok bir bilgin olarak nam kazanmıştır.
Matematik, fizik, astronomi ve tıp gibi rasyonel ilimler dışında müzik ve şiirle de yakından ilgilenen Hayyam, Horasan ülkesindeki büyük şehirleri, Belh, Buhara ve Merv gibi zamanın bilim merkezlerini gezdi, Bağdat’a da gitti. Zamanının hükümdarlarından, özellikle Selçuklu Sultanı Melikşah ve Karahanlı Şemsülmülk’ten büyük yakınlık gördü. Saraylarına ve meclislerine sık sık konuk oldu. Hatta Selçuklu Veziri Nizamülmülk tarafından saraya davet edilerek devlet işlerinde kendisine büyük rütbeler teklif edilmiştir. Ancak o siyasete bulaşmak istememiş ve ilim alanında kendisini geliştirmeye devam etmiştir.
Ömer Hayyam’ın tarihte üzerinde en çok durulan yönlerinden birisi de şairliği, yazdığı rubaileri ve rubailerinde değindiği toplumsal dejenerasyonları hicvetmesi, kendi çıkarları için dini değerleri kullanan kişilere olan eleştirileri, bunun yanında doğum, varoluş, ölüm ve ötesi, Tanrı, insani görev sorumluluklar hakkındaki görüşleri üzerinedir. Bazı şiirlerinde ise aşk ve keyif üzerine birçok şeyler yazdığı söylense de bu şiirlerin gerçekte Hayyam’a mı ait olduğu da kesinlik kazanmamıştır. Bazı kaynaklar Hayyam’ın rubailerinin sayısının sadece 158 olduğunu ama bunlara başkalarının şiirlerinin de eklenmesiyle birlikte binin üzerinde bir külliyatın oluştuğunu söyler. Bazı kaynaklar ise Hayyam’ın sadece matematik, tıp, astronomi gibi sayısal alanlarda uzmanlaşarak eserler verdiğini ve eserleri arasında şiir kitaplarının bulunmadığını söylerler. Biz, bu tartışmalardan uzak durarak Ömer Hayyam’ın matematik ve diğer pozitif bilimler alanındaki çalışmalarına biraz daha değinmek istiyoruz.
Hayyam’ın en büyük eseri Cebir Risalesi’dir. Bu eserinin dört bölümünde kübik denklemleri incelemiş ve bunları sınıflandırmıştır. Matematik tarihinde ilk kez bu sınıflandırmayı yapan kişidir. Hayyam, denklem konusuyla ilgili çok önemli çalışmalar ortaya koymuştur. Birçok cebir denklemlerinin çözümünü geometrik olarak açıklamıştır; kübik denklemlerin kısmi çözüm şekillerini, sistematik bir şekilde tarif ve tasnif etmiş ve birçok denklemleri geometri olarak çözmeyi başarmıştır. 3. dereceden on üç farklı denklem tanımlamıştır. Denklemleri çoğunlukla geometrik metod kullanarak çözmüştür ve bu çözümler zekice seçilmiş konikler üzerine dayandırılmıştır. Cebir Risalesi’nde iki koniğin arakesitini kullanarak 3. dereceden her denklem tipi için köklerin bir geometrik çizimi bulunduğunu anlatmış ve bu köklerin varlık koşullarını tartışmıştır. Tüm bunların yanında Binom açılımını ilk bulan yine Ömer Hayyam’dır. Bugün Pascal Üçgeni diye bildiğimiz şeyi yine Hayyam bulmuştur ve kimsenin bilmediği bir dönemde eserlerinde anlatmıştır.
Ömer Hayyam, İsfahan’da bir rasathane kurar ve gökyüzünü inceleyerek bilimsel çalışmalar yapar. Bu arada hükümdarın özel danışmanlığını yapar. 21 Mart 1079 yılında tamamladığı, halk arasında “Ömer Hayyam Takvimi” bugün ise “Celali Takvimi” olarak bilinen takvim için büyük çaba sarf etmiştir. Güneş yılına göre düzenlenen bu takvim 5000 yılda bir gün hata verirken, bugün kullandığımız Gregoryen Takvimi 3330 yılda bir gün hata vermektedir. Eserleri arasında İbn-i Sina’nın Temcid (Yücelme) adlı eserinin yorum ve tercümesi de yer alır.
Hayyam’ın matematiksel çalışmaları üç kategoride değerlendirilmektedir:
1- Temel cebirsel geometrinin ilk formülasyonu,
2- Oranlar kuramındaki çalışmaları,
3- Paraleller kuramındaki çalışmaları.[1]
Bilinen eserleri:
- Ziyc-i Melikşahi. (Astronomi ve takvime dair, Melikşah’a ithaf edilmiştir)
- Kitabün fi’l Burhan ül Sıhhat-ı Turuk ül Hind.
- Risaletün fi Berahin İl Cebr ve Mukabele. (Cebir ve denklemlere dair)
- Müşkilat’ül Hisab. (Aritmetiğe dair)
- İlm-i Külliyat (Genel prensiplere dair)
- Newruzname (Takvim ve yılbaşı tespitine dair)
- Risaletün fil İhtiyal li Marifet. (Altın ve gümüşten yapılmış bir cisimde altın ve gümüş miktarının bilinmesine dair. Almanya Gotha kütüphanesinde bir nüshası mevcuttur.)
- Risaletün fi Şerhi ma Eşkele min Musaderat (Öklid’in bir probleminin çözülmesi metoduna dair, Hollanda Leiden kütüphanesinde bir nüshası vardır. F. Woepcke Fransızcaya çevirmiştir.)
- Risaletün fi Vücud (Felsefede ontoloji bahsine dair. Britanya kütüphanesinde bir nüshası mevcuttur.)
- Muhtasarun fi’t Tabiiyat (Fizik İlmine dair)
- Risaletün fi’l Kevn vet Teklif (Felsefeye dair)
- Levazim’ül Emkine (Meskûn yerlerin iklimi ve hava değişikliklerine dair)
- Fil Cevab Selaseti Mesâil ve fi Keşfil Hicab (Üç meseleye cevap ve âlemde zıtlığın zorunlu olduğuna dair)
- Mizan’ül Hikem (Pırlantalı eşyaların taşlarını çıkarmadan kıymetini bulmanın yöntemine dair)
- Abdurrahman’el Neseviye Cevab (Hak Teâlâ’nın âlemleri yaratmasının ve insanları ibadetle yükümlü kılmasının hikmetine dair)
- Nizamülmülk (Arkadaşı olan vezirin biyografisi)
- Eş’arı bil Arabiyye (Arapça rûbaileri)
- Fil Mutayat (İlim prensipleri)
[1] Rashed, Roshdi (1994). The Notion of Western Science: “Science as a Western Phenomenon”, The Development of Arabic Mathematics: Between Arithmetic and Algebra’nın içinde, çeviri A. F. Armstrong, Kluwer Publishers, Ek 1: s. 332-349 [Batılı Bilim Nosyonu: “Batılı bir Görüngü Olarak Bilim”, Çev. Gür, Bekir S.