Selçuk ALKAN – selcukalk@hotmail.com
Canınız mı sıkılıyor? Mutsuz musunuz? Hayat sizin için gerçekten çok mu zor? O zaman şu iki kelimenin ne anlama geldiğini öğrenmek ister miydiniz? Tetra-Amelia… Genetik olarak kolsuz ve bacaksız doğmaya neden olan bir hastalık… Daha doğduklarında bu dezavantajla başlıyorlar hayata, bu hastalığa sahip insanlar. Bir ömür boyu kolsuz ve bacaksız yaşamak… Epey zor olsa gerek değil mi? Belki şimdi üzüldük, hüzünlendik ve belki de bir acıma duygusu tırmaladı kalbimizi…
İşte şu gök kubbe altında aramızda yaşayan öyle biri var ki, o kesinlikle ona acımamızı istemiyor, zaten buna fırsat da vermiyor. Hatta bırakın acınılmayı, o, elleri, kolları ve tüm vücutları sapasağlam olan birçok insana moral veriyor, onların sıkıştıkları zihinsel ve psikolojik çıkmazlardan kurtulmalarına yardımcı oluyor. Elsiz, kolsuz ve bacaksız olmasına aldırmıyor, gülüyor bu haline… Bu durumuyla bile neler başardığını ve bundan sonra başarabileceğini insanlara anlatıyor, gösteriyor… O bir kahraman… Ve elleri olmadan dokunabiliyor insanların yüreklerine… Kimden mi bahsediyoruz ? Tabii ki Nicholas James Vujicic’den… Kısaca Nick diyorlar ona …
Bir röportajında şunları söylüyor Nick :
“Hayatımızda kötü şeyler şans eseri veya tesadüfen olabiliyor. Tanrı’nın bir nedeni olmadan hayatımızda hiçbir şeyin olmasına müsaade etmeyeceğini ve mutlaka bir amacı olduğunu bilmenin huzuru içerisindeyim. Ben Finansal Planlama Akademisi’nin Ticaret Ana Bilim Dalı’ndan başarıyla mezun oldum. Aynı zamanda bir motivasyon konuşmacısıyım ve mümkün olan her yerde, her fırsatta hikayemi başkalarıyla paylaşmayı seviyorum. Bugünün gençlerini mücadeleye zorlamak ve cesaretlendirmek için bazı konuşmalar geliştirdim. Aynı zamanda kolektif bir şirkette konuşmacı olarak çalışıyorum. Gençlere el uzatmak ve Tanrı’nın benden yapmamı istediği her ne olursa olsun kendimi hazır durumda tutmak gibi bir tutkum var. Ve Tanrı neyi gösterirse onun yolunda olacağım.”
1982 yılında Avustralya’da doğan Nick’in kolları ve bacakları yok ama insanlara verdiği hayat dersi tüm dünyanın ilgisini çekiyor. Okullarda ve çeşitli organizasyonlarda verdiği seminerlerde insanlara kendi yaşamını anlatırken, hayatından da örnekler veriyor. Piyasaya çıkmış olan bir kitabı var : Life Without Limits…
Sınırsız Yaşam kitabı, olağanüstü bir adam tarafından yazılan ilham verici bir kitap… Kolsuz ve bacaksız dünyaya gelen Nick Vujicic , sadece engelliliğin getirmiş olduğu bu zor durumun üstesinden gelmeye çalışmamış, tüm bunların yanında insanlara zengin ve doyumlu bir yaşamın modelini sunmuştur. Kitabındaki ana mesaj , insanların, yaşamlarında karşılaştıkları zorluklar ve aşılması çok güç görünen engellere rağmen yaşam amaçlarını tesbit ederek kendi yolları üzerinden gitmesi üzerinedir.
Konuşma videolarının DVD setleri piyasaya sunulmuş bile… Bu konuşmalarından birinde şunları dile getiriyor :
“ Her insan hayatta zaman zaman bu derece umutsuz olduğu zannedilen durumlara düşebilir .Hatta tekrar ayağa kalkabilmek için her türlü imkan ve enstrümandan yoksun da kalabilir. Şimdi sizlere soruyorum: Ben 100 kere tekrar ayağa kalkmayı denesem ve 100′ünde de başarısızlığa uğrasam, tekrar ayağa kalkabilme hususunda tüm umutlarımı yitirmeye hakkım veya şansım var mı? Sizce 101. sefer denemeyi dahi düşünmemeli miyim? Maalesef benim öyle bir şansım yok. Yaşamımı devam ettirebilmek için ne yapıp edip tekrar ayağa dikilmek zorundayım.”
Tabii ki bugünlere gelmek kolay olmadı Nick için… Daha doğar doğmaz , üzerine aldığı bu yük , erken çocukluk döneminde birçok zorlukları da beraberinde getirir. Ailesi onu anaokuluna kaydetmek istediğinde önce kabul edilmez engelli olduğu için. Onu zihinsel engelliler için bir programa yerleştirmek isterler. Ancak onun herhangi bir zihni problemi yoktur, bilakis çok zeki bir çocuktur. Uzun uğraşılardan sonra kabul edilir ana okuluna… Ailesinden ayrı bir dünyada karşılaştığı ilk zorluk değildir tabi bu. İlköğretime başladığında bazı arkadaşları tarafından alay konusu olur. Daha 8 yaşındayken bunalıma girer ve intihar etmeye kalkışır. Ancak biraz daha büyüyüp 12 yaşına geldiğinde , bu hayatın keşfetmeye ve yaşamaya değer olduğunu yavaş yavaş idrak etmeye başlar. Ve anlar ki , az veya çok, her insanın birçok sorunu var bu dünyada… İşte o sırada kavrar , hayatın her şeye rağmen yaşanmaya değer olduğunu… Gayret eder , okur ve üniversiteyi bitirerek finansal pazarlama uzmanı olur. Bununla da kalmaz, sürekli okur , araştırır ve kendini geliştirir. Bir süre sonra insanları motive eden konuşmalarına başlamıştır bile… 24 ülkeden binlerce kişi katılır moral konferanslarına… Bununla da yetinmez Nick : Sol ayak çıkıntısı üzerinden kendisine gülümseyen iki parmağını sıra dışı bir şekilde kullanarak kalem kullanmaya başlar. Konuşmak kadar yazmak da bir tutkudur onun için. Hareket kabiliyeti kısıtlı bu vücudunu öyle eğitir ki , o haliyle yüzer, golf ve futbol oynar, sörf yapar… İşte bu haliyle unutulmaz bir mesaj verir Nick bize : Sınırlı olan insan değil, onun düşünceleridir. Zihnimizdeki duvarları kaldırdığımızda belki de kendimizi bile hayretler içerisinde bırakabilecek şeyler yapabiliriz.
Başarıları anlatmak bitmeyecek gibi Nick’in… 2005 yılında “Yılın Avustralyalı Genci” ödülü için aday gösterilen Nick, bundan başka bir kısa film projesinde rol alır. Kelebek Sirki adlı bu film 2009 yılında ödül kazanır ; kendisine de en iyi erkek oyuncu ödülü verilir .
Hayatına bir yaşam gurusu olarak devam eden Nick Vujicic’den bazı mesajları da paylaşarak bu ayki yazımızı sona erdirelim…
o Bir dahaki sefere hayatın zor olduğunu düşündüğünüzde, durun ve tekrar düşünün! Benim adım Nick Vujicic. Kol ve bacaklarım olmadan doğdum…
o Hayat her şeye rağmen yaşanmaya değer.
o Yüz kere kalkmayı denesem ve yüzünde de başarısız olsam, vaz mı geçeceğim? Hiç mi ayağa kalkamayacağım? Başarısız olursam yine deneyeceğim, yine deneyeceğim.
o Bilmenizi istiyorum ki bu bir “son” değil. Önemli olan “nasıl bitirdiğiniz”. Güçlü bitirecek misiniz?
o İnsanlar olarak, kendimize sebep yokken limitler koyarız. Tanrı, bize istediğimiz herşeyi başarabileceğimiz gücü vermişken kendimize limit koymak ne kötü değil mi?
o Tanrı’nın ve bize verdiği gücün muhteşemliğine inanırsak, yapmak istediğimiz şeye odaklanabilir ve onu başarabiliriz.