Karşınıza çıkan on yöneticiye pat diye sorun: “Yalan söyleyen bir yönetici misiniz?” Hepsi aynı cevabı verecektir: “Asla, benim yönetim anlayışımda yalana yer yoktur; çalışanlarımla, iş ortaklarımla ve müşterilerimle ilişkilerim açıklık ve şeffaflık üzerine kuruludur!” Tabii yerseniz!
Aynı yöneticilere bu kez de “Bir yönetici herkese her şeyi söyleyebilir mi? Rakipleriniz, iş yaptığınız şirketler hiç yalana baş vurmuyor mu?” diye sorun. Bakın neler duyacaksınız!
Psikologlar ve şirket koçları bu konuda çok daha tuturlı ve dürüst: “Elbette patronlar ve yöneticiler yalan söyler! Eşyanın tabiatında var bu. Yöneticinin konumu şirkette ne kadar yükselirse, iç iletişim gereği o kadar artar. İletişim dediğin de nihayet, verilecek bilgiyi iyi seçmek değil midir?”
Yani, şartlar yöneticileri “beyaz yalanlar” söylemeye zorluyor. Yahut bahane temin ediyor. Adına artık ne derseniz.
GİZLİLİK BAHANESİ VE STRES
İşin kanuni tarafı bir yana, patron/yönetici “hassas bir proje” söz konusu olduğunda, niyetini çalışanlarından “gizlemek” durumundadır.
Bir lojistik şirketinin yöneticisi itiraf ediyor: “Şu anda şirketimi satmak yahut evlendirmek üzere olsaydım, en doğru söylentiyi bile yalanlardım. Sadece borsa sorunu değil; vaktinden önce duyulması pazarlığa zarar verir diye.”
Bir büyük muhasebe danışmanlığı şirketinin patronu: “İş arkadaşlarımla her şeyi paylaşmak isterdim elbet. Ama tecrübeyle biliyorum ki, burada konuştuklarımız 48 saat sonra rakiplerin kulağına gidecek. Bu bir suçlama değil, sadece tespit.”
Tabii bu kadar da değil, her an koltuğu kaybetme korkusu da yöneticiyi “bütün doğruları söylememeye” itiyor. Bir yönetim uzmanı açık açık söylüyor: “Kendimizi kandırmayalım. Hissedarların, rakiplerin giderek artan baskısı karşısında her koyun kendi bacağından asılır. Yani her an altınızdaki koltuğun çekilebileceğini biliyorsanız, yerinizi korumak için çalışanlarınıza her türlü palavrayı atarsınız…”
KORKU YÖNETİCİYİ YALANA ZORLAR
Bir üretime son verilmesi, bir organizasyon değişikliği, yeni bir müdür alınması, vs. “Ortalığı karıştıracak” bir açıklama yapmak lazım geldiğinde yöneticinin ilk tepkisi, “sonraya bırakmak” olacaktır. Alın size potansiyel bir yalan. Hani karneyi babaya son gün gösterme eğilimi misali. Daha karar vermedim, vaktim yok, şimdi kim izah edecek… Yönetici bu tuzağa düşmemeli, duyuruyu yapmamak için bahane üretmemeli.
Tabii daha az masum bir “susma” sebebi daha var: İktidar endişesi. Gücü elinde tutmak için çalışma arkadaşlarından bilgi saklamak. Yapmayın! Durum öğrenilince itibarınız sarsılır ayrıca yönetici kendi menfaatini şirketin menfaatinin önüne geçirmemeli.
HÜMANİZM BAHANE RESMEN İKİYÜZLÜLÜK
Tamam, doğrudur, iş ilişkilerinde biraz ikiyüzlülük gekerebilir. Bir KOBİ patronunun dediği gibi, “Adama ‘sen bu işi beceremiyorsun kardeşim’ diyemem ki ben. ‘Sen bu işi sevmedin, severek yapmıyorsun’ filan diye kırıcı olmamaya çalışıyorum. Ne de olsa insanız, değil mi?”
Sonra, dürüst olacağım diye herkesin faydasız yere huzurunu kaçıracak şeyleri açıklamanın da ne faydası var? Mesela bankanın kredileri kestiğini, hemen bir kaynak bulamazsak durumun kötüye gideceğini herkese söylesem neye yarayacak? “Yanlış” diyor bir uzman “Herkesin huzurunu kaçıracak, çalışanların verimliliğini düşürecek şeyler hariç, her şeyi açıklamak gerekir. Zaten gerçekleri gizleyenlerin insani endişeleri bahane. Asıl korktukları şey çalışanların tepkisi, ortaya çıkacak baskı”.
Özetle insani davranayım derken, çalışanları çocuk (hadi adını koyalım, aptal) yerine koymamak lazım.
Çalışanlarla konuşma kılavuzu
BÖYLE DÜŞÜNÜYORSANIZ…BÖYLE SÖYLEYİN
-“Bu IQ ile herhalde seni yönetici yapmamı beklemiyorsun!”
-“Çok değer verdiğim meziyetlerin var. Senin profilini icracı bir göreve daha uygun görüyorum.”
-“Elimi kesseler sana zam yapmam! Daha 40 fırın ekmek yemen lazım.”
-“Çok iyi yerlere geleceksin. Ama sana zam teklif etmeden sonuçları görmem lazım.”
-“İyi ki bu raporu yapmana yardım ettim. Ben olmasaydım işi yine yüzüne gözüne bulaştıracaktın!..”
-“Faydalı bir işbirliği oldu. Bak, biraz yol gösterince ne kadar iyi bir iş yaptın. Bir daha sefere eminim kendin yapabilirsin!”
Patronla konuşma kılavuzu
BÖYLE DÜŞÜNÜYORSANIZ… BÖYLE SÖYLEYİN
-“Bu görevi niye bana vermeyip de kendin yapmaya çalışıyorsun anlamıyorum. Ben olsaydım dosya çoktan hazırdı.”
-“Bu kadar iş yüküyle, bu dosyayı hazırlamak için vaktiniz olmayacak. İzin verin üzerinde biraz çalışayım, size sunayım.”
-“Adam senin bir halttan anladığın yok! İnsan bu kadar mı teneke olur!”
-“Anlatmayı beceremedim, farkındayım. Müsaadenizle biraz daha açık anlatmaya çalışayım.”
-“Senin bu abuk sabuk fikrine katılmıyorum. Benden sana hayır yok kardeşim! Kendine bu işi yapacak başkasını bul.”
-“Gerçekten de iyi bir fikir. İzin verirseniz, elimdeki şu acil X ve Y dosyalarını tamamlayayım, bu konuya ondan sonra bakayım.”
Koridor FM kadar kötüsü yoktur
Şirket koridorlarında gezen söylenti kadar zararlısı yoktur. Mesela bir “görevden alma” kararını gizlemek, çalışana iki kere zarar verir: Hem görevden alınmıştır, hem de kendini aldatılmış hisseder.
Bir yöneticinin dediği gibi, aşırı rekabet ortamında insanlar artık çok hassas. Herkesin günlerdir konuştuğu bir kararı açıklamak için son günü beklerseniz, çok daha sert bir tepkiyle karşılaşırsınız. Mesela şirket şehir dışına taşınacak, siz açıklamayı son dakikaya bırakıyorsunuz. Çalışanlarınız hem taşınmaya tepki verecek, hem de “üstelik oldu bittiye getirmeye çalışıyor” diyeceklerdir.
İş psikologları “Devekuşu politikası çok zararlıdır” diyorlar. Yönetici kötü haberi ne kadar gizlerse, stresi o kadar artar, açıklamak o denli zor ve sancılı olur. Bıçak kemiğe dayandığında ise “niye taşınıyoruz” sualinden çok “niye bizden gizledin” sorusuna cevap vermek sancılı olacaktır.
Bir diğer uzman da “bumerang etkisi”ne karşı uyarıyor. Gerçeği gizler ve işi Koridor FM’e bırakırsanız, kötü haber söylentilerle katlanarak yayılır, sinirler gerilir, açıklama günü geldiğinde herkes patlar, doğru söylediğinize de artık kimse inanmaz.
En büyük hile doğruluktur
Tercübeler göstermiştir ki, en iyisi, her şeye rağmen, kötü haberi sağlam gerekçelere dayanarak bir an önce açıklamaktır. Yalan söylemek asla iyi bir yöntem değildir. En iyi niyetle deneyenler dahi bu sonuca varmıştır. Ama niyet başka, icraat başka. “En büyük hile doğruluktur” kararını hayata geçirmek için ne yapmalı?
Yukarıdaki taşınma örneğine dönelim. Hem kararı gizlemek istemiyorsunuz, hem de çok erken açıklamak işinize gelmiyor. Bu durumda yapılacak en iyi şey, içine düştüğünüz ikilemi çalışanlarınızla paylaşmak. “Şu şu gerekçelerle şirketi taşımayı düşünüyoruz. Ama henüz araştırma safhasında olduğumuz için şimdilik size daha fazla bilgi veremiyorum. Sizin huzursuzluğunuzu da anlıyorum. Bu yüzden, bir ay sonra yine böyle bir toplantı yapacağız ve ne noktada olduğu konusunda sizi bilgilendireceğiz.”
Çalışanların aklına ve sağduyusuna güvenmek (ve bunu belli etmek, onlara saygı göstermek) en iyi yoldur.
4 temel dürüstlük kuralı
Yöneticinin dürüsütlük konusunda şu 4 temel prensibe sadık kalmasında fayda var:
(1) Kararınızı, değişikliği net bir şekilde açıklayın. Zannettiğiniz kadar kolay değil çünkü “inandırıcı” gerekçelerle desteklemeniz gerekir. (Daha iyi bir çalışma ortamı yaratmak, global verimliliği artırmak, pazara yakın olmak gibi afaki gerekçeler inandırıcı olmaz.)
(2) Sonra, bu kararın her bölüm ve servisi nasıl etkileyeceğini de tasarlamaya gayret edin.
(3) Çalışanlarınıza bu değişikliğin nasıl olacağını, kimin yöneteceğini, tarihleri, merhaleleri vs anlatın.
(4) Ve nihayet (zurnanın zırt dediği yer burası) çalışanlarınızın bu karara katılımını sağlayın.
Kaynak : Hürriyet İK