Mahallemize içme suyu şebekesinin döşenmediği, evlerimizde su tesisatının olmadığı, herkesin su ihtiyacını mahallemizin ortasındaki pınardan karşıladığı yıllardı. İçeceğimiz, temizlikte kullanacağımız hatta hayvanlarımızın içeceği suyu bile pınardan taşıyarak getirirdik. Ben o yıllarda çok küçük olduğum için fazla su taşımadım. Elim iş tutup, benden su taşımamı isteyecekleri zaman da evlerimize su geldi ve benim su taşımama gerek kalmadı. Ama ağabeylerim, evimizle pınar arasında çok gidip geldiler, çok su taşıdılar.
Yusuf YEŞİLKAYA
yusufyesilkaya@gmail.com www.yusufyesilkaya.com
Mahallemize içme suyu şebekesinin döşenmediği, evlerimizde su tesisatının olmadığı, herkesin su ihtiyacını mahallemizin ortasındaki pınardan karşıladığı yıllardı. İçeceğimiz, temizlikte kullanacağımız hatta hayvanlarımızın içeceği suyu bile pınardan taşıyarak getirirdik. Ben o yıllarda çok küçük olduğum için fazla su taşımadım. Elim iş tutup, benden su taşımamı isteyecekleri zaman da evlerimize su geldi ve benim su taşımama gerek kalmadı. Ama ağabeylerim, evimizle pınar arasında çok gidip geldiler, çok su taşıdılar.
Bahar mevsimi gelip, güneş yüzünü göstermeye başlamıştı. Havalar iyiden iyiye ısınıyordu. Bir sabah, rahmetli annem hepimizi erkenden kaldırdı. Yer döşeğinde yattığımız için yatak, yorgan, yastık hepsi kapının önüne konuldu. Halı, kilim türünde ne varsa avluya çıkarıldı. Çocuk aklımla olanlara bir anlam veremedim. Anneme sorum:
—Anne! Bizi evimizden çıkartıyorlar mı? Taşınıyor muyuz?
—Hayır oğlum, bahar temizliği yapıyoruz.
Demek ki bahar temizliği, günlük temizliklerden farklı ve kapsamlı bir şeydi. Halı ve kilimler, el arabası ile pınarın başına taşındı. Pınarın başında bol su ile yıkandı. İyice ıslandıktan sonra tokuçla dövüldü. Suyu sızdırıldı ve kuruması için duvarın tepesine asıldı.
Babam taş kireç almıştı. Büyük bir leğende ıslatıldı ve kireçten buhar çıkmaya başladı. Bu şekilde kireç söndürülmüş oluyormuş, babam öyle diyor. Evimizin bütün bölümleri kireçle bir güzel badana yapıldı. Babam, kireçle badana yapmanın, evde oluşabilecek mikropları öldürdüğünü söylemişti. Yani evimiz dezenfekte ediliyordu.
Avludaki yatak ve yorganların içi boşaltıldı. Her taraf yün ve pamuk olmuştu. Annem ve ablam, ellerine uzun sopalar alarak yün ve pamukları çırpmaya başladılar. Yün ve pamuklar akşama kadar güneşte bırakılmıştı. Akşam olurken dışarıdakileri içeriye alma telaşı başlamıştı. Yatakların içi tekrar dolduruldu. Yorganların nevresimleri geçirildi. Halı ve kilimler içeriye serildi.
Akşam olduğunda başta annem olmak üzere evde herkesin yemek yiyecek gücü bile kalmamıştı. Herkes, ayakta zor duruyordu. Çok çalışmış, çok yorulmuştuk. Ama evimiz çok güzel olmuştu. Çünkü biz bahar temizliği yapmıştık.
Aslında rahmetli annem çok temiz bir kadındı. Evimizi her zaman temiz tutar, bizim elbiselerimizin temizliğine çok özen gösterirdi. Ama bahar temizliği başka bir şeydi sanırım. Halılar, kilimler, kapılar, pencereler, duvarlar, yataklar, yorganlar… İğneden ipliğe her şeyin temizlenmesiydi bahar temizliği. Bahar temizliğinin bir özelliği de aile dayanışması ile gerçekleştirilebilir olmasıydı. Herkes bir işin ucundan tutuyor, birbirine yardımcı oluyordu.
Evlerde bahar temizliğinin gerekli olduğu kadar zihinlerimizde de bahar temizliğinin şart olduğuna inanıyorum. Gündelik koşuşturma içinde yapmayı düşündüğümüz ancak gerçekleştirmeye bir türlü fırsat bulamadığımız çok işimiz vardır. Ancak bu işleri yapamadığımız gibi zihinlerimizden de atamayız. Zihinlerimizi sürekli meşgul eder. Gerçekleştiremediğimiz heveslerimizden dolayı, yüreğimizin bir köşesinde pişmanlıkla birlikte eziklik hissi yaşarız.
Yapmak isteyip yapamadıklarımıza, yapmamız gerekirken yaptıklarımıza yas tutarken, hayatın avuçlarımızın arasından akıp gittiğine tanıklık etmek en zoru olsa gerek. İşte bu noktada beynimizin programlarını tekrar gözden geçirmek işimizi kolaylaştırabilir. Yani yapmayı düşündüğümüz şeyleri gerçekten istiyor muyuz? Bu düşüncelerimizi hayata geçirmek, hakikaten gerekli mi? Yoksa boşa kürek sallamak mı? Kuru bir heves mi? Yapmak istemediğimiz ama hala yapmaya devam ettiğimiz işler var. Örneğin sigarayı bırakmamız gerektiğine inanıyoruz. Sağlığımıza, ailemize, işimize, bütçemize, çocuklarımıza zarar verdiğini düşünüyoruz. Ama her nedense başka bahara erteliyoruz her seferinde. Mazeretler hep aynı türden:
—Yaparız.
—Hallederiz.
—Bırakırız.
—Bir şey olmaz.
—Acı patlıcanı kırağı çalmaz.
—Atın ölümü arpadan olsun.
Birçok deneyimden sonra ortaya çıkan atasözlerini ve deyimleri, kendimiz için züğürt tesellisi yaparız. Bu mazeretleri ifade ederken, bunların gerçekliğine kendimiz de inanmayız ama kendi kendimizi kandırmaya devam ederiz.
Bahar temizliği kapsamında, virüs bulaşan düşüncelerimizi formatlayarak hayati ihtiyaçlarımızı yeniden programlayabiliriz. Önceliklerimizi belirleyip, olmazsa olmazlarımızı ivedilikle gerçekleştirmeye başlayabiliriz. Yapmak zorunda olmadığımız, boş yere zihnimizi işgal eden gereksiz eylem planlarını çöpe atabiliriz. Bahar temizliği hepimize iyi gelecek.